Ağzındaki bakla

A -
A +
“Ay uzatma artık” anlamında da söylüyoruz, söyleyeceklerini duymak için sabırsızlandığımızda da… Sık kullandığımız bir deyim ‘baklayı ağzından çıkarmak’. TDK sözlüğünde; ‘açık söylemekten kaçındığı bir sorunu sonunda açıklamak’ olarak tanımlanmış. Bir şeyi söylemekle söylememek arasında kalanlar, lafı eveleyip geveleyen yahut bir şeyler sakladığı aşikâr kişilere hitaben de kullanıyoruz da… Nasıl ortaya çıktığını biliyor muyuz?
Efem, vakti zamanında ağzı bozuk bir adam varmış. Bir türlü diline hâkim olamayan adam kendisine yakıştırılan küfürbazlık şöhretine içerler olmuş, varmış bir tekkeye dervişin dizinin dibine oturmuş. Anlatmış derdini, böyleyken böyle, kurtar beni bu kötü huyumdan, al beni de yanına, eğit, eğ bük derle topla… Şeyh efendi bakmış, adamın niyeti halis, geri çevirmek olmaz. Dergâhın mutfağından bir avuç bakla getirmiş, yeni talebesine uzatırken tembihlemiş; “Al bu bakla tanelerini. Birini dilinin altına koy, diğerlerini de cebine. Konuşmaya davrandığın vakit bakla diline takılacak, küfretme huyundan kurtulma isteğini hatırlayıp edeceğin varsa da küfür etmeyeceksin. Bakla ağzında ıslanıp da erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir bakla çıkarır dilinin altına yerleştirirsin!”
Şeyhinin dediklerine harfiyen uyan adam tekkede yaşamaya başlar. Şeyh de adamı yanından ayırmaz, o nereye o oraya. Günlerden bir gün yolda yürürlerken bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlar. Kestirme bir sokağa dalarlar, hızlı hızlı yürürlerken bir evin penceresi açılır ve bir kız çocuğu; “Şeyh efendiii, şeyh efendi. Biraz durur musunuz?!” diye haykırır ve pencereyi kapatır. 
Şeyh efendi söyleneni yapar yapmasına da… Sicim gibi yağmur yağmakta, sığınacak bir saçak altı da bulunmamaktadır. Üstelik niçin durdurulduğunu henüz bilmemektedir ve kız da pencere­den kaybolmuştur. Bir ara evin kapısına varıp kızın ne istediğini sormak geçer içinden ve tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar pencerede görünür ve; “Şeyh efendi" der “Az biraz daha bekleseniz…”
Şeyh içinden “la havle” çekse de denileni yapmamak tarikat adabına mugayir olduğundan biraz daha beklemeyi göze alır. O sırada küfürbaz derviş kendi kendine söylenmeye başlamıştır. Yağmurun şiddeti gittikçe artmakta, bizimkiler de iliklerine kadar ıslanmaktadırlar. Nihayet pencere üçüncü kez açılır ve kız seslenir “Gidebilirsiniz artık!..”
Şeyh efendi merak eder ve sorar; “İyi de evladım bir şey yok ise bizi niçin beklettin?”
“Efendim” der kız “Elbette sizi sebepsiz bekletmiş değiliz. Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi geçerken gördü de yumurtaları kuluçkaya koydu.”
Münâsebetsizliğin bu derecesi üzerine şeyh efendi, bizim adama döner ve şöyle der;
“Ah be derviş, hak etti bunlar; çıkar ağzından baklayı!!..”
Hani yani bazen insanın ağzındaki baklayı çıkarası gelmiyor değil! Lakin biz yine de cebimizden yeni bir taneyi dilimizin altına yerleştirelim diyor, keyifli, sükûnetli, edepli pazarlar diliyorum…
 
Ninem diyor ki; Kork korkmazdan‚ utan utanmazdan.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.