Kılıbık

A -
A +
Erkeklerin hanımının sözünden çıkmayan anlamında birbirlerine eleştiri, alay hatta kimi zaman hakaret olarak kullandıkları "kılıbık" kelimesi "Kıl ibik"ten geliyor. İbibik kuşunun başındaki kıla atfen türemiş. Neden mi?
İbibik nam-ı diğer hüdhüd kuşu; Hazreti Süleyman’ın Saba Melikesi Belkıs’a giderken öncü olarak yolladığı kuştur. Sevgi habercisidir... İbibikler eşlerine olan bağlılıklarıyla bilinirler; eşleri öldüklerinde yeni bir eş aramaz, yaşlandıklarında anne babalarının yiyeceklerini temin ederler. Tam bir sevgi adanmışlığı örneğidir ibibikler. Özetle bu, aslında yerilecek değil, övülecek ve özenilecek bir sıfattır!
Ha siz yine de kılıbık kelimesinden rahatsızlık duyuyorsanız ‘kalbi ılık’ hikâyesine göz atalım: İki arkadaş cami avlusunda oturmuş konuşuyorlardı. Arkadaşlardan biri ‘Akşam maç izlemeye gideceğiz, sen de gelir misin?’ diye sordu. Soruyu soranın durumuna bakılırsa arkadaşının sevinç içerisinde ‘evet’ diyerek onaylamasını bekliyordu. Ama beklenen olmadı.
Arkadaşının yüzüne ciddi bir yüz ifadesiyle bakan genç, “Hayır maça gelemem. Biliyorsun ben evlendim, artık evde gözü yolda beni bekleyen bir eşim var. Bundan böyle hayatıma daha dikkat etmeliyim” dedi.
Bunu duyan arkadaşı önce hayretle baktı, ardından alaylı bir tavırla “Vay, vaay kılıbık kardeşim, bakıyorum da ilk haftada boyunun ölçüsünü almışlar" diyerek arkadaşını ayıpladı.
Yeni evli genç tam arkadaşına cevap verecekti ki yan taraflarında oturan nur yüzlü bir dedenin konuşmasıyla başını o tarafa çevirdi. O zamana kadar olanları göz ucuyla takip eden dede söze karıştı. “Gençler kusura bakmayın az önce konuştuklarınıza kulak misafiri oldum. Ve bu misafirlik beni yıllar öncesine götürdü. Şimdi müsaadenizle size o gün başımdan geçen ve bugün sizin sayenizde hatırladığım olayı anlatmak istiyorum” diyerek başladı anlatmaya:
“Yeni evlenmiştim, mahalleden çok sevdiğimiz arkadaşlar bir program yapmış, birlikte eğlenmek istemişlerdi. Tabii beni de çağırmışlardı. Durumu eşime anlatarak gittim; ama akşam olmak üzereyken geri döneceğime dair söz vermiştim. Kalkmak üzere hareket edince durumu arkadaşlarıma izah etmeye çalıştım ama hepsi birden anlaşmışlar gibi az önce arkadaşının sana söylediği şeyleri söylediler. Kimisi kılıbık, kimisi korkak kimisi ‘daha önce böyle değildin, evlendin böyle oldun’ tarzında sözlerle dalga geçtiler… Anlayacağınız zor durumdaydım. Ya eve gidip akşamı eşimle geçirmeyi tercih ederek korkak ve kılıbık olacak, ya da arkadaşlarımla kalarak onların baskısıyla güya 'kazak erkek' olduğumu ispatlayacaktım. Her şeyi göze alarak oradan ayrılmaya karar verdim... Yolda gelirken evimize çok yakın olan caminin hocasıyla karşılaştım. Durumu ona açmaya karar verdim. Söylediği 'Sen kılıbık değil, kalbi ılıksın' ifadesi o kadar hoşuma gitti ki, o günden bugüne ismim hep 'kalbi ılık' olarak kaldı. Bu yüzden ben bunca hayatım boyunca evde asıp kesen, sövüp döven, bağırıp çağıran, kırıp dökenlerle değil, 'kalbi ılıklarla' oturup kalkarım... ”
 
Ninem diyor ki; El ağzına bakan, sel ağzına yuva yapar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.