Dostlarını kaybedenin başına tuğla düşer…

A -
A +
Hayatlarını yüceltmek için katkıda bulunduğumuz her insan da bizim hayatımızı besleyecek ve yüceltecektir. Hiçbirimiz başkaları ile iş birliği yaparak ulaştığımız sonucu tek başımıza elde edemeyiz. Bu gün toplumumuzda geçmişte olduğu gibi güçlü yardımlaşma duygularına ve ortaklıklara rastlanmıyor ve bunun sonucunda insanlar kendini yalnız ve güçsüz hissediyor, sonuçta hayat yokuşa vurunca dağılıyoruz. Onun için büyük şehirlerdeki “hemşehri gettolarını” çok severim. İnsana kendini memlekette ve emniyette hissettiriyor.
Bu kural sadece insanların hayatı ile sınırlı değil, iş dünyası, kurumlar, siyasi partiler hatta devletlerin de buna ihtiyacı var. Gerçi bizim müttefikler hep bizim altımızı oydu ama bu konuyu başka bir yazıya saklayalım. En yakın örnek siyasi partiler. Geçmişte kim vatandaşla ortaklığını askıya aldıysa yere çakıldı. En trajik örneği ANAP’ın çöküş hikâyesidir.
Sosyal, ruhsal ve fiziksel olarak hepimizin dostluğa teşvik edilmeye ve yardıma ihtiyacı var. Başkaları ile çalışarak ve yardım alarak yapabileceklerimiz tek başımıza yapabileceklerimizden çok daha fazladır. Herkes, bakkal, fırıncı, kasap, marketteki tezgâhtar, kamu çalışanları bizim için çalışmıyor mu? Onlar bizim sosyal ortaklarımız. Başınızı derde sokmak mı istiyorsunuz, hayat yolunda yalnız yürümeye ve işleri tek başınıza götürmeye kalkışın neler olacağını göreceksiniz. Bazen anlatıyorum da zirveye tek başına çıktığını zanneden birinin hikâyesidir hatırda iyi kalıyor sizinle de paylaşmış olalım. Kimseden yardım istemeden bir yığın tuğlayı üst kattan alt kata indirmeye çalışan bir duvarcının hikâyesi çok şey anlatıyor:
“Bütün tuğlaları elle taşımak çok zaman alacağı için onları bir varile doldurup binanın en üst katına monte ettiğim bir makarayla indirmeye karar verdim. İpi emniyet için zemin kat hizasına bağladıktan sonra binanın üst katına çıktım, ipi varile dolayıp bağladım. Tuğlaları doldurdum ve indirmek için boşluğa sallandırdım. Sonra kaldırıma indim ve varili yavaşça indirmek için sıkıca tutarak yerinden çözdüm. Yetmiş kilo olduğum için iki yüz kiloluk yük beni yerden öyle bir kaldırdı ki ipi bırakmayı düşünecek zamanım olmadı.
İkinci katla üçüncü katın arasında aşağıya inmekte olan varille çarpıştım. Vücudumun üst kısmındaki çürük ve yaraların sebebi budur.
İpi elimin makaraya sıkıştığı üst kata çıkana kadar sıkıca tuttum. Kırık başparmağımın sebebi de bu.
Aynı zamanda varil gürültüyle kaldırıma çarptı ve tabanı düştü. Tuğlalar dökülüp ağırlığı gidince varil sadece yirmi kilo geliyor. Böylece yetmiş kilo ağırlığındaki bedenim hızla düştü ve yukarı çıkmakta olan varille tekrar çarpıştım, kırık ayak bileğimin sebebi bu.
Biraz yavaşlamış olarak inmeye devam ettim ve tuğlaların üstüne indim. İncinmiş sırtımın ve kırılmış köprücük kemiğimin sebebi bu.
O anda soğukkanlılığımı tamamen kaybettim ve ipi bırakınca boş varil hızla tepeme indi, kafamın yarılmasının sebebi de bu.”
Bir arkadaşım yerel seçimleri kaybedince “Başıma tuğla düştü zannettim” demişti de hikâye oradan aklımda kalmış…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.