Söyleyecek çok sözümüz var

A -
A +
Hiçbir toplum kendi kendini sömürgeleştirmeden sömürgeci işgaline uğramaz.
Bildiğimiz bütün savaşların mağlupları daha önce kaybedilmiş “Kültür Savaşının” mağdurlarıdır. Doğuda mücadele ettiğimiz “terör” Batıda mücadele ettiğimiz “uyuşturucu bağımlılığı” hep cephe kaybettiğimiz kültür savaşından sonra çoraklaşmış vatandaki ayrık otlarıdır.
TUBİM (Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi)’in rakamlarına göre Türkiye’de toplumda uyuşturucu kullanma oranı son 10 yılda 2 kat artarak yüzde 1,3’ten yüzde 2,7’ye ulaşmış. Gayriresmî rakamlar ise bunun yüzde 10 olduğunu gösteriyor.
Genç kuşaklarımız merdiven altlarında, uyuşturucu krizlerinde, zihnen ve bedenen gözümüzün önünde ölüyor. Gençliğimizden, geleceğimizden her gün bir tuğla düşüyor ve biz nasıl yok olduklarını seyrediyoruz.
Diyorlar ki: "Uyuşturucu bağımlılığının yaygınlaşma sebeplerinden biri de fiyatların bizde ucuz olması!.." Bu nasıl bir kafa? O zaman fiyatlarına zam yapın(!), her sokak başına da bir polis dikin!
Bir toplumu ayakta tutan kültürüdür. Ülkeleri fiilen işgal etmek için önce kadim kültürünü, güçlü ruh köklerini yok ederler, gençliğini ellerinden alırlar ki toplumun beli kırılsın yeniden doğrulmasın. İslam coğrafyasında Endülüs'le başlayıp Kuzey Afrika, Orta Doğu, Hindistan hepsini aynı yerden vurdular. Yaşadığımız göçmen trajedilerinin temelleri yüz yıl önce atılmıştı. Osmanlıya sırt çevirecek kadar kendi medeniyetlerinden, kültürlerinden muhacir olanların çocukları şimdi vatanlarından muhacir oldular.  
Bir toplum kendi kültürünü ihmal ettiğinde başka kültürler o boşluğu doldurur. Gençliği için hedef koyamayanlar, bir planı olmayanlar başkalarının planına dâhil olurlar. Sonra kendi çocuklarımız kendi vatanlarına sırt çevirir, bazısı eline silah bazısı bonzai alır.
Hazreti Mevlânâ’nın pergelin sabit ayağını kendi ruh köklerimize basacak, bu kültürü özümseyecek, pergelin hareketli ayağıyla bütün dünyalara ve kültürlere açılacak öncü kuşaklar olmadan millî hamleler yapacak uzun soluklu bir yolculuğa çıkamayız. Ancak biz pergelin hareketli ayağına yer ararken pergelin sağlam ayağını kırmak için içeriden ve dışarıdan saldırılara hedef oluyoruz.
Son üç asırdır İslâm coğrafyasındaki geri kalmışlık ve ezikliğin vebalini kendimizdeki ihmal ve ihanete değil pergelin sabit ayağının oturduğu yerde Osmanlı medeniyeti ve Ehl-i sünnet omurgada arayan sömürge aydınları kubbemizin sütunlarına saldırıyor.
Osmanlıyı yıkan Batı medeniyeti Osmanlıyı modellemek için kurumlarında araştırma yaparken, biz hâlâ eğitim kurumlarında müfredat sorununu çözmeye, Kültür Bakanlığını sahaya sürmeye çalışıyoruz.
Batı dün hangi gerekçelerle Osmanlı'yı durdurduysa, bugün de aynı gerekçelerle Türkiye'yi içeriden ve dışarıdan kuşatıyor. Bu kuşatmayı kırmanın yolu toplumun kültürel değerlerini dinamitleyen, eğitim, medya, kültür, sanat dünyasını sil baştan yeniden inşa etmektir.
Bu söylediklerimiz siyasete değil, düşünceye, sanata, eğitime, gençliğe yön verme davasıdır, bizim istiklal ve istikbal mücadelemizdir ve makas değişinceye kadar daha söyleyecek çok sözümüz var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.