Elbette ki, tarihin enteresan bir intikamı olacaktır

A -
A +
İnanılır gibi değil ama gerçek şu ki, İslâm Dünyası bayram yaparken, Arakanlı Müslümanlar “etnik temizlik” diyerek Burma hükûmetine bağlı silahlı kuvvetlerin ve çeteci Budistlerin insanlık dışı eylemleri ile katlediliyor... Batını taptığı liberal ideoloji artık sınır tanımıyor. Burma’da yaşanan tecavüzler, ölümler, bulunamayan cesetler, kimliksiz insanlar, yok edilmeye çalışılan bir toplum, yakılıp yıkılan şehirler ve köyler Burma’nın yoksul ve çaresiz insanlarının üzerinde oturduğu enerji kaynaklarını gasbetme, el koyma operasyonudur. Adını BM (Birleşmiş Milletler) koyan BÇ (Birleşmiş Çete) Burmalı askerlerle Budist çeteler eliyle 3 günde 3 bin Müslüman'ı katletti. 8 asırdır Arakan'da yaşayan Müslümanlar şimdi vatanlarından sürülüyor, evleri yakılıp toprakları gasbediliyor. Bu ardı arkası kesilmeyen kıyımların adını, ekonomik alanda liberalizm, siyaset alanında demokrasi, kültürel alanda çokulusluk, dinde diyalog koyanlar tam bir asırdır Müslüman dünyasını ateşe boğdular. Orta Doğu’daki ateş devam ederken dünyanın uzak ülkelerinden çığlıklar geliyor. Zulmü yapanların da, zulme maruz kalanların da gözü Türkiye’de. Batı’dan üyelik dilenme gibi aşağılayıcı rolünden henüz kurtulabilmiş Türkiye ise eski tarihî rolünü, İslamın ve Müslümanların savunuculuğunu yapmak için hâlâ kendi içinde savaşıyor. Batı’yı da tanımaktan âciz, görünüşte yerli gerçekte kendi sorunlarına bile Batılı perspektiflerle bakan, yaşadığımız yok oluşun çaresini bile Batılı yaklaşımlarda arayan, celladına âşık yerli aydınlarla, bir medeniyet birikiminin vârisleri kendilerini hâlâ Batı’nın kuyruğu yapmak isteyen elitlerine karşı siyasette, kültürde, dış politikada boğuşarak zaman kaybediyor. Türkiye’nin Osmanlı’dan devraldığı bu rolünü engellemek için içeriden dışarıdan saldırılar devam ediyor. Wilfrid Scawen Blunt,  (İngiliz şair ve yazar, 1858-1869 yılları arası İngiliz Dışişleri Bakanlığında görev yapmış) İngiliz istihbaratçısıdır. İngiltere kamuoyuna hitaben yazdığı “İslam’ın Geleceği” adlı kitabında şöyle yazıyor: “Avrupa’nın bunca asırdır Müslümanlığın sembolü olarak gördüğü Osmanlı Türklerinin bir gün bu dinden çıkmaları, tarihin enteresan bir intikamı olacaktır. Yine de bu, çocuklarımızın veya torunlarımızın yaşayarak görebilecekleri bir intikamdır.” Bu saldırılarla, İslâm Medeniyetine beşiklik eden, o medeniyetin kültürünü kaynağında kurutmak istediler. Osmanlı Devletini yıkarak, İslâm medeniyetini merkezsiz bıraktılar. Hindistan, Çin, Malezya, Filipinler, Endonezya, Arakan, Balkanlar, Kırım ve nice Müslümanlar bir umutla uzak ufuklara bakıyor. Türkiye artık ne Orta Doğulu ne de Batılı olmayan, iki arada bir derede, kafası karışık, olaylara seyirci, tanımsız ve kimliksiz “kararsız” bir ülke olamaz ve olmamalıdır. Herkes fark etmeli ki; Türkiye’nin geleceğini karartmak için yüz yıl sonrasına çocuklarına İntikam için randevu verenler bu ülkenin yakasını bırakmayacaktır. Türkiye’nin geleceği medeniyet inşasına kaldığı yerden devam ederek ezberleri bozmasına bağlıdır. Türkiye’nin medeniyet ithaline ihtiyacı yoktur. Batının biçip diktiği elbiseye de ihtiyacı yoktur. Türkiye’nin Orta Asya’da, Orta Doğu’da “merkez ülke” hâline gelmesi kısa vadede mümkün görünmese de başladığı bu yolculuğa devam etmelidir. Durmaya, durdurulmaya tahammülü yoktur. Türklerin bir gün kendi kadim medeniyet değerlerini hatırlaması ve ona dönmesi tarihin enteresan bir intikamı olacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.