İpin ucu kimin elinde?

A -
A +
Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "2017-2018 Akademik Yılı Açılış Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY) pazartesi günü düzenlenen bağımsızlık referandumuyla ilgili sert açıklamalarda bulunarak "Son ana kadar Barzani'nin böyle yanlışa düşeceğine ihtimal vermiyorduk, demek yanılmışız. İlişkilerimizin tarihteki en iyi seviyesinde olduğu bir dönemde, önceden hiçbir danışma ve görüşme yapılmadan alınan bu karar açıkçası ülkemize ihanettir" dedi.
Kuzey Irak’ta yaşananlar bir dış müdahaledir ve ipin ucu Barzani'de değildir. Barzani, "büyük proje"nin küçük bir oyuncusudur. Irakta, Suriye’de tüm coğrafyada yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız bölge üzerinde hesabı bulunan ABD derin yapılanmasının uzun yıllara dayanan stratejilerin sonucudur. Başlangıç tarihi çok eskilere dayanır.
1960'lı yılların sonlarında ABD Harp Akademisinde ittifak programı içinde kurs gören bir subayımız aynı akademide Kürtçe lisan eğitimi aldıklarını fark ettiği ABD’li subaylara sorar: “Sizin Kürtçe ile nasıl bir işiniz olabilir ki?” Cevap: “Yakında öğrenirsiniz…” Yakın tarihte Akademinin Terörle Mücadele Merkezi'nce yayınlanan “CTC Sentinel” dergisi omuzunda Abdullah Öcalan'lı arma taşıyan YPG'li bir teröristin görselini kapak fotoğrafı olarak kullanmıştı.
Sürenin uzunluğu veya kısalığı projenin çapına göre değişir. Eğer hedefte tüm Orta Doğu’nun enerji kaynaklarına el koymak için haritaları değiştirmek varsa yarım asır kısa bir süredir. Nitekim bu sürenin Körfez Savaşı ile dolduğu anlaşılıyor. Ama aklı ipotek altındaki birisine bunu anlatmak kolay değil.
Barzani’nin referandum çılgınlığı ekranları da ısıttı. Arka planı karanlık bazı adamlar "Kuzey Irak’taki referandumdan bizim için tehdit çıkmaz, referandum, mahallindeki iç politika hamlesidir" diyerek kamuoyunu iknaya çalışıyor. Sonuçların her halükârda Türkiye için tehdit oluşturmayan, sadece Barzani’nin oy hesabıyla kasımda yapılacak seçimleri garantilemek için yaptığı bir hamle olarak anlatıyor. İsrail’e ve Amerika’ya sırtını dayamasını da bundan sonra bekasının garantörü olduğunu anlayışla karşıladıklarını söylüyorlar. Gerekçeleri basit; güçlü olanla ittifak kaçınılmazdır. Bunların ya hâlâ Orta Doğu’daki ABD-İsrail planlılardan haberi yok ya da bu durumdan memnun oldukları için safa yatıyorlar!..
Bu operasyonla ülkemizi kuşatma altına alacak olan çember, yarın açılacak “Türkiye cephesi” için İsrail ve ABD güçlerine üs hâline gelecektir. Kendilerinin de muhtemelen yakın zamanda fark edecekleri sınırlarımıza dayanan bu emrivaki karşısındaki “Emperyalizmle uzlaşın, bir adım atarsanız dünya karşınıza dikilir” demelerinin pratikte hiçbir değeri yoktur.
Bu hengâme bundan sonraki süreçte önce Suriye sonra Türkiye’den parça koparma hamleleri ile devam eder, nihayetinde Toros Dağları’nın eteklerinde biter. Dünyanın sonu gelmez ama tarih yeniden yazılır ve yeniden başlar. Onun için süreç sona gelirken haritalarda aktörler de değişir.
Bu proje; Türk-Kürt meselesi değil ama ABD-İsrail ortak yapımı, Türkiye’yi de içine alan Kürt milliyetçiliği üzerine kurgulanan ve işleyen bir projedir. Körfez Savaşı ile başlayan ülkelerin parçalanması iç politika çekişmelerinin sonucu olmadığı gibi bundan sonra yaşanacaklar da olmayacaktır. İşi buraya getirenler nihayetinde Türkiye’yi Suriye’ye benzetmek için her teşebbüste bulunacaktır. Türkiye buna hazır olmalıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.