Bir gönül adamı: Prof. Dr. Ayhan Songar

A -
A +
Psikiyatri dalında dünyanın sayılı isimlerinden olan Prof. Dr. Ayhan Songar, ölümünün 21. yılında önceki gün İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü tarafından düzenlenen programla ve Türk Edebiyatı Vakfı’nda Vefa Sohbetleri kapsamında düzenlenen “Bir Gönül Adamı: Prof. Dr. Ayhan Songar” başlıklı etkinliklerde anıldı. 
Yıllarca Yeşilay Genel Başkanlığı yapan, ömrünü içki ve uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklarla mücadeleye vakfeden Ayhan Songar Hoca’nın, vefatına kadar Türkiye gazetesi ve çeşitli dergilerdeki yazıları ve röportajları ile ülke gündeminde belirli ağırlığı vardı.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı‘nın kurdu ve 34 yıl kürsünün ve Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi’nin başkanlığını yaptı. Türkiye'de çağdaş psikiyatrinin de kurucuları arasında yer alan Songar, aynı zamanda Aydınlar Ocağı ile Türkiye Milli Kültür Vakfı genel başkanlıklarında bulundu. Mesleki kitapların yanı sıra kültür ve sanat alanında da eserler ve 26 kitabı bulunan Ayhan Songar, 1997 yılında vefat etmişti.
İnce ruhlu ve sanatkâr bir kişiliğe sahip, hat sanatına düşkün Hocanın bir yönü de fotoğrafçılığıydı. Bu kadar yoğun ve farklı çalışmaya nasıl zaman ayırabildiğini kendisiyle yapılan bir röportajda, şöyle anlatmıştı: 
Ben günde 20 saat çalışıyorum. Her gün sabah 08.30’da evden çıkarım. Bir gün hastaneye gelirim, bir gün de Adli Tıp’a giderim. Öğleden sonra da muayenehanem var. Gece saat 1’de filan işim biter. Eve gelirim, gazete için yazımı yazarım. Saat 2 veya 4 olur; yatarım. Pazartesi, salı, perşembe, cuma böyle, vakti iyi değerlendirmek lâzım. Bu dört gün devamlı çalışırım. Görüyorsunuz, bir saniye boş değilim burada. Gece yarısına kadar böyle geçer. Ama çarşamba günleri öğleden sonra ve cumartesi ve pazar günleri boşum. Mutlaka kendi aileme vakit ayırırım..."
Fikir, düşünce ve gönül adamı Prof. Dr. Ayhan Songar ile tanışmamız bir felaket gecesi saat 00.02 sıralarında telefonla oldu. 13 Mart 1992 depremi gecesi araç telefonu ile İstanbul’da gazete yazı işlerinden ulaştı. Dışarıdaki herkesten daha fazla ilgi duyduğu Erzincan’ın deprem sonuçlarını merak ediyordu.
Bu ilgisi 1956’da psikiyatri doçenti olduktan sonra, Sıhhiye Yedek Subay Okulu’nu 43/46 dönem birincisi olarak bitirip 1958’de askerlik hizmeti sebebiyle Erzincan Askerî Hastanesine Asabiye Mütehassısı olarak atanması ve Erzincan’da görev yapması nedeniyledir...
Gece telefonda uzun yıllar geçmesine rağmen bana askerlik yıllardaki dostlarından sordu, onları ziyaret edip akıbetleri hakkında kendisine bilgi vermem için isimlerini tek tek yazdırdı, acil ihtiyaçları için yardımcı olunmasını istedi. Müteakip günlerde de ilk fırsatta kendisini ziyaret ederek tanışma fırsatı buldum. 1958 yılı Erzincan’ından hatıralarını anlatırken salonda Necip Fazıl’ın herkesin iyi bildiği siyah beyaz fotoğrafının orijinali dikkatimi çekti. Üzerinde Necip Fazıl’ın “Ruhumun fotoğrafını çeken Ayhan’ıma” notu ve imzası bulunan fotoğrafla ilgili olarak “Bu fotoğraftaki notu yazınca Üstada 'Üstadım, ruhun da zift gibiymiş...' deyince öyle bir cevap verdi ki...” diyerek tebessüm etti. Bütün ısrarlarımıza rağmen üstadın cevabını söylemedi ve kendisinde saklı kaldı.
Arkasında bu kadar yoğun emek, eser ve öğrenci bırakan Ayhan Songar’dan bize kalan şu sözleri oldu:
“Vicdanım rahat. Allah’tan başka kimseye veremeyecek hesabım yok. İçim rahat. Yaptığım işlerin hiçbirisinde arka plân, ön hesap yoktur. Hayatımda kimseye kötülük etmedim...”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.