Kazdıkları kuyuya düştüler

A -
A +
Batılı mağrur emperyalistlerin içeriden kışkırtma, dışarıdan kuşatma eksenli Anadolu’yu taksim etme oyununa, mağdur ve mazlumlar bu defa teslim olmadı.
Bölge halklarını birbirine düşürerek onların üzerinden Türkiye’yi işgal planı yürütenlerin hevesi kursağında kaldı. Artık ne içeriden ne dışarıdan bir şey yapamazlar. İçeriden parça koparmak isterken dışarıdakiler de sırtını Türkiye’ye verdi. Türkiye’nin Afrin hareketinde gösterdiği erken müdahale iradesi ve yeteneği Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı bir araya getirdi.
Siz asıl yarın Afrin merkezi terörist unsurlardan temizlendiğinde bölgede ortaya çıkacak kucaklaşmayı ve bunun diğer mazlum ülkelerdeki etkisini seyredin. Kandan beslenenler üzerindeki yıkıcı tesiri olağanüstü olacaktır.
Savaşta galibiyeti hazırlayan en önemli faktör karşı tarafın kuvvetlerinin bölünerek desteksiz bırakılması ve kendi tarafının ise olabildiğince müttefik bulunarak sürekli takviye edilmesidir. ABD, Almanya ve diğerleri topyekûn otuz yıl Güneydoğu illerimizde teröre verdikleri destek ile içeriden taraftar toplayamadılar, bölge halkının kopmasını temin edemediler.
Oysa bu içeriden işgal oyunu İttihatçıların hataları yüzünden Osmanlıyı ağır bir bedel ödemeye mahkûm etmişti. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın karşı safında bulunan İngiltere Osmanlı kuvvetlerini oluşturan unsurlardan birisi olan Arap nüfusunun önemli bir kısmını, ayaklanma ile Osmanlı Devleti’nden koparabilmişti.
İngiltere’nin amacı Arapları ayaklandırmak ve Osmanlı devletini parçalamaktı ama Müslüman Araplar İngiltere’nin desteğiyle halifeye karşı ayaklanma konusunda isteksizdi. Bu defa 1916 yılında Arap Bürosu’nu kurarak propaganda yoluyla Osmanlı devletinin Araplar arasındaki itibarını ortadan kaldırma yoluna gittiler. Arap ve Osmanlılar içinde kendileri adına çalışacak kimseler buldular. Mekke’de çıkardıkları “El Kıble” gazetesi ile İstanbul’daki bir İttihatçı müderris Ubeydullah Afganî’nin “Kavm-i Cedit” isimli kitabındaki sapık hezeyanları referans göstererek taraftar topladılar.
Arap isyanı süresince lojistik destek ve finansal yardım sağladılar. Gerilla savaşını yönettiler, ajanlarını satın aldıkları adamların etrafında tutarak yönlendirdiler. Arap çıkarlarını ve özgürlüğünü korudukları propagandası yaptılar ama bütün bunların ne önemi vardı. Araplar, İngilizler için bir müttefik değil, Osmanlıyı yenmek için gerekli bir vasıta idi. Çünkü onlarsız bu savaşı kazanmak mümkün değildi.
Giardino Bruno’nun dediği gibi “İçeriden sana çalışan bir hain olmadıkça bir kaleyi kolay ele geçirmezsin...” İhanet, bedelsiz kalmadı, savaşın sonunda sömürgeciler kurdukları irili ufaklı devletlerin yönetimini iş birlikçi kabile reislerine doğal kaynakların kendilerine kalması şartıyla teslim ettiler.
Türkiye’nin yüz yıl sonra başlayan yükseliş hamlesini durdurmak isteyen çok uluslu müdahalelere karşı verdiği mücadele dün coğrafyada yaşananların tekrarından ibarettir.
Afrin operasyonunu boşa çıkarmak için Sömürgeciler, kullanabilecekleri en güçlü malzemeye, dün olduğu gibi Kürt-Arap dünyasını Türkiye düşmanına dönüştürme projelerine sığındılar. Ama artık dışarıdan bir şey yapamazlar çünkü içeriden kopma olmayınca dışarıdan kuşatamaz, çevreleyemezler. Hangi siyaset dilini, hangi muhalefeti oluştursalar, hangi terör örgütlerini sahaya sürseler de olmuyor artık. Ancak, bu Türkiye’yi durdurma maksatlı çokuluslu operasyonların bittiği anlamına gelmez.
Tillerson’ın aşağılanan bir yöntemle gidişini ABD’nin Türkiye hesaplarında nasıl bir değişikliğe yol açacağı merak ediliyor. Bu yaklaşım, eskiden kalma, başkalarının planına parça olma hastalığından geliyor... Türkiye artık başkalarının “bekle-gör” politikalarına mahkûm değildir. Herkesin bir planı var, başkalarından boş kalan koltuğa oturma niyetimiz yok…
Doğru olan kapının mandalına içeriden mukayyet olmak...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.