Üniversite-şehir buluşmaları

A -
A +
"Fakir bir ailenin oğlu değildi, Harvard'a girene kadar çocukluğu orta sınıfa dâhil bir ailenin çocuğu olarak geçti. Ama hâlâ içinde bir yerlere çöreklenmiş güvensizlik duygusunu hissediyordu. Salonda kaç kişi olduğundan emin değildi ama herhâlde iki yüz kişi olmalıydı. Kalabalık koyu renk elbise giyimli öğrencilerdi. Hepsinin ortak yönü kendilerini ispatlamak gibi bir dertlerinin (tasalarının) olmasıydı. Toplantının amacı; öğrencilerin aralarına dağılmış, üzerinde minik beyaz kuş resmi bulunan siyah renkli kravatlarından ayırt edilebilen Phonex-SK üyelerine kendilerini göstermekti. Onca sınava girmiş olmaları, gelecekleri için verdikleri kararlar orada mühim değildi çünkü. Phonex’e kabul edilmek demek gelecekteki sosyal statüsünü belirleyecekti. Harvard’daki 'Bitiriş Kulüpleri' kampüs hayatının gerçeğiydi. Bu kulüpler nesiller boyu iş dünyasının devlerini, politikacıları barındırmıştı. Aralarında başkanlar ve milyarderler vardı. Her 'Damgalama Partisi' aslında büyük çapta bir mülakat niteliğindeydi ve bu kulüplerden birine dâhil olmak asırlık bir ağın içine girmekten öte kişiye anında bir sosyal kişilik kazandırıyordu...” Bu hikâye “Üniversite-İş Dünyası Eşleşmesi” şehirle buluşmak isteyen, “katalizör kurum” nasıl olur diyen üniversiteler için "rol model" olabilir. Güçlü bir “Üniversite-Şehir” ilişkisi her iki tarafı da besler. Şehir derken akademik kadrolar ve öğrencilerin hayat pratiği anlaşılmalıdır. Ancak bizde üniversite, finans kurumu zannedildiği için akademik başarı ve şehir buluşması para hareketi ile ölçülüyor. Mezunlarının ne kadar sürede piyasada iş bulduğu, kadrolarının ortaya koydukları proje, yayınlanmış makale sayısı onları ilgilendirmiyor. Ekim 2016 tarihinde “Uluslararası Erzincan Sempozyumu” gerçekleştirilmişti. Misafir konuşmacılardan Kanada Teknoloji Üniversitesinden Prof. İbrahim Dinçer, “Üniversite-şehir iş birliği” üzerine önemli bilgiler paylaşmıştı: “Üniversitelerin stratejik planlamaları önemli, yol haritanız yoksa yürüyemezsiniz, mesafe alamaz farklı adreslere gidersiniz. Bunu yapan Üniversite kendi içinde markalaşır.  Öğrenci sayısı parametre değil, eğer kaliteyi değerlendiriyorsa bu iyi. Mezunlar piyasanın ihtiyaç duyduğu alanları doldurmalı. Eğer piyasaya girersen bu ihtiyacı görürsün. Kanada’da Üniversite şehrin içindedir, bu güçlü ilişki yardımıyla mezunların yüzde doksanı 6 ay içinde iş bulur. Bir akademisyen de iki yıl içinde piyasada karşılığı olan proje ortaya koymalıdır yoksa kapıya konur. Bunu nasıl yapalım? Diyorsanız bunun temelini 'Üniversite-şehir' iş birliği oluşturur. 'Yenilik getir, halka indir. En büyük kaynağımız insan, yer altı kaynakları değil. Üniversitenin sorumluluğu öğrencilerinin yetenekleri, ait olduğu şehir ve ülkenin de zenginliklerini yeşertmektir.' Bilgiyi 'ÜRÜN’e dönüştürecek. 'Katalizör kurumlar' kurun. Bu kurumların yeri şehirdir, kampüs değildir...” "İyi yaptığı iş, kişiyi kıymetli kılar" ilkesi üniversiteler için de geçerlidir. Önümüzdeki yıllarda işini iyi yapan, iş dünyası, sosyal hayat ve toplumla iş birliğini geliştiren üniversitelerin yükseldiğini göreceğiz. Kalkınmış ülkelerde üniversite önde gider, sermaye onun arkasından takipçisidir. Devlet de onu iş dünyasına servis için destekler. Aksi takdirde ne iş dünyası ne üniversite bağımlılıktan kurtulamaz, olduğu yerde kurur kalır.   Her aklı başında ülke gibi bizim de araştırmada, bilim ve teknikte, sanayide uzun vadeli hedeflerimiz olmalıdır. Bu, şehirler için de geçerlidir ve şehir aktörleri üniversitelerin rehberliğini takip etmelidir. İnsan ve toplum böylece değer üretebilecek hâle gelir. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, sorunu daha net tanımlamış. "Bence öğrenciler biraz daha az matematik veya fizik bilebilir, ama önemli ve çok kritik bir noktayı kaçırıyoruz. Bu da, hayallerine ulaşmak için öğrencilerin yeteneklerini-diplomalarını nasıl kullanacaklarıdır” diye soruna dikkat çekmişti. Aynı sıkıntı şehirler için de geçerli. Sahip olduğu zenginliği nasıl değer hâline getirebilir? Şehirlerin geleceği ile ilgili bir sorumlulukları var mı? Üniversitelere düşen sorumluluk öğrencilerinin ve ait oldukları şehirleri kendilerini ifade edebilecekleri, hayatta karşılığı olan uygun şartlara hazırlamaktır. Üniversiteler hayatın içine girmeden bunu başaramazlar. İhtiyaçları olan “katalizör kurumların” cismen değil ruhen var olmasıdır. Öğrencilerin yeteneklerini-diplomalarını kullanacakları yer şehirlerde saklı. Ama bunu yapabilmek için önce Üniversiteler kendileri saklandıkları yerlerden çıkmalıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.