Lakaplar ve başkanlar

A -
A +
Adayımız kim olacak? Yerel seçime giderken hepimizin merak konusu her siyasi partinin cevap aradığı soru. Doğru adamı bulmak için fazla ankete araştırma ve soruşturmaya gerek yok. Merdiven altlarında, çarşı pazarda ortalama bir vatandaş sohbetine kulak vermek doğru seçim için yol gösterir.
Herkesin en çok ve en iyi yaptığı şey onun karakteridir ve kalabalıkların gözünden kaçmaz eninde sonunda muhatabının hoşuna gitse de, gitmese de herkes tarafından kabul gören bir “lakapla” etiketlenir. İlim adamı, sporcu, sanatçı, siyasetçi fark etmez. Kişi sürekli yaptığı davranışlardan dolayı bir lakapla etiketlenir. (Eskiler buna cibilliyet derdi, psikolojide sürekli yaptığımız işe karakter/ahlak/huy deniyor) Bir kere etiketlendi mi artık geri dönüşü olmaz, lakabı onu mezara kadar takip eder.
Ortalama olarak vatandaş herkese en iyi yaptığı şeyi temsil eden elbiseyi giydiriyor. Lise talebeliğimizde bir öğretmenimiz vardı gaddarlığı temsil eden, öğrenciler “Sıfırcı Mayk” lakabını takmıştı, öylece geçti gitti. İttihatçılar zamanında Fransız hayranı bir gazeteci Tahsin vardı adı “Mösyö Tahsin” olarak tarihe geçti.
Siyasette yukarıdan yerele doğru gelirsek, 12 Eylül askerî darbesinden sonra Türkiye’de bazı tabuları yıkan Turgut Özal için darbe dönemi sonrası sivilleşmeyi temsilen “Tonton” ve muhaliflerince muhafazakârlığı temsilen "Takunyalı” lakabı kullanıldı. Tek parti döneminin baskıcı çemberini temsilen İsmet İnönü’ye “Millî Şef” lakabı takan halk köylü sivil hareketi temsil eden Süleyman Demirel için “Barajlar Kralı”nı yedekte tutarak “Çoban Süleyman” lakabını tedavüle uygun gördü...
Bu kadar lafın özeti şudur. En uygun adamı arayanlar sokağı dinlemeli. Lakaplar kişinin cibilliyetinin toplumca onaylanmış kimliğidir. Kişinin lakabını ne kadar hak ettiği ve tasdiki yetki verildiğinde anlaşılır ve ortaya çıkar. Kişiye yetki verildi mi refleksleri konuşur ve cibilliyeti de ortaya çıkar.
Zamanında kedisine tepsiyle çay kahve servisi yapmayı öğrettiğini ve onun artık bir kedi olmadığını iddia eden bir adam varmış. "Bu kedi cibilliyetini eğitimle aştı" diye sağda solda konuşup namı duyulunca padişah "çağırın bakalım" demiş "şu servis yapan kediyi görelim."
Huzura çağrılan adam, süsleyip püslediği kediyi kaptığı gibi çıkmış huzuruna padişahın. Bütün saray erkânı toplanmış, gözler pürdikkat kedi ve terbiyecisinin üzerindeymiş. Padişah hayvan terbiyecisine dönerek "Hadi izliyoruz, göster bakalım hünerlerini" demiş.
Sahibinden aldığı komutla kahve tepsisini kapan kedi, padişahın önüne kadar gelmiş. Tam o sırada padişah cebinden çıkardığı fareyi yere bırakmış. Can havliyle kaçan fareyi gören kedi kim olduğunu hatırlayınca, tepsiyi bir yana, bardağı bir yana fırlatıp kaçan farenin peşinden sağa, sola koşuşturmaya başlamış, ardından da gözden kaybolmuş.
Bunu üzerine padişah sormuş: "Şimdi cevap verin bakalım, bu ortalığı karıştıran hizmetçi midir, kedi midir?”
Adayının piyasadaki karşılığını merak eden sokağı dinlesin. Sokak hepimizi her gün test etmekte, reflekslerimize not vermekte, kişinin ne olduğu reflekslerinin arkasında saklıdır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.