22 yıldır dinmeyen acı: SREBRENİTSA

A -
A +
Avrupa’nın ortasında utançlarla dolu kara bir leke olarak 22 yıldır duran bir acı, bir soykırım, bir insanlık suçu…
Her şey dünyanın gözü önünde, Birleşmiş Milletler'in "güvenli bölge" ilan ettiği Srebrenitsa'da yaşandı.
Bosna savaşı esnasında yaşanan bu trajediye gözlerini sıkı sıkıya kapayan dünya kamuoyu, yıllar sonra benzer acılara yeniden gözlerini ve kulaklarını tıkamaya var gücüyle devam ediyor. Üç maymunu oynamakta hünerli olan sözde barış ve özgürlük savunucusu ülkeler ve liderleri, ne yazık ki; Myanmar’da, Suriye’de, Arakan’da, Irak’ta ve dünyanın farklı noktalarındaki mazlumlara (daha doğrusu Müslümanlara) yönelik vahşeti süratle ve büyük bir gözü dönmüşlükle devam ettiriyorlar.
Evet… Avrupa’da ikinci dünya savaşından sonra yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak nitelendirilen Srebrenitsa soykırımında 8 binden fazla Müslüman vahşice dünyanın gözleri önünde katledildi.
Her sene acılarımızı, yeni acılar ile sarıyoruz. Yaramız kabuk tutmuyor. Kabuklarımızı atıp yenilenemiyoruz. Yenileyemediğimizdendir; bu acı bizleri daha diri tutuyor ve uyanık kalmamızı sağlıyor.
İşte, her yılın 11 Temmuz’unda her zaman yaptığımız gibi yanılmadığımızı bir kez daha dünyaya haykırıyor ve ifşâ ediyoruz: Ne Srebrenitsa’yı ne Suriye’yi, ne Arakan’ı ne Suriye’yi, ne Myanmar’ı ne Irak’ı unutuyoruz, unutmayacağız! Siz bizleri kandırıyor ve aldatıyor zannedebilirsiniz. Gücümüz yetmese de, sözümüz var. Sözlerimiz bitse de her zaman olduğu gibi her an sığınacağımız Allah’ımız var!
 
Küfür tek millettir…
Sözlerimi hâmâsî birer söz olarak görmeyiniz. Unutmamak gerekir ki; bu kavga, Olimpos Dağı’nın çocukları ile şanlı ve şerefli Hira Dağı’nın evlatları arasındadır.
Küfür tek millettir diyoruz ya, "Kardeş Ortodoks" fikrinin getirdiği ideoloji ve para için başta Rusya ve Yunanistan olmak üzere, Ukrayna, Belarus ve Romanya'dan paralı savaşçıların Sırp Cumhuriyeti Ordusu (VRS) ile birlikte Boşnaklara karşı savaşmaya gelmesi bunun en büyük kanıtıdır.
Her yıl Bosna’ya dair yeni bir giz ortaya çıkıyor. Bosna-Hersek’teki sistematik soykırımın, gayrimüslim milletlerin “birleşik güçleri” tarafından planlanarak işlenen bir insanlık suçu olduğu gözler önüne seriliyor.
Evet… Dünyanın gözü önünde ve göz göre göre… Ve gerçekleştirilen bu katliamlarda, Çetnik Sırpların yanı sıra Rus ve Yunan gönüllülerin de yer aldığı herkesin malumu. Savaşın ardından, Sırpların çoğunlukta olduğu Vişegrad şehri ve Saraybosna yakınlarındaki Donji Miljevici'de ölen Ruslar adına mezarlıkların oluşturulması, Rusların savaştaki payının bir delili olarak önümüzde duruyor. Mezar taşları üzerinde "Rus gönüllü askeri" ibaresi yer alırken, aynı taşlar üzerinde mezarda yatanlar için Rusça övgü içeren ifadeler bulunuyor. Vişegrad'daki anıtın üzerindeki "Sırp Cumhuriyeti için mücadele veren gönüllü Ortodoks Rus askeri kardeşlerimiz anısına" ibaresi yer alıyor.
Yeni gizler ortaya çıkıyor demiştik. İşte, yakın zamana kadar paralı asker ve gönüllülerin bu savaşa dâhil olması "saklı bir hikâye" idi. Anıt açmak ve bu iş birlikçi savaşçılar için her yıl anma töreni düzenlemek, bu insanların Bosna savaşında gerçekten de ne denli önemli rol oynadığını ortaya koyuyor.
 
Cennet annelerin ayakları altındadır…
Srebrenitsa’da katledilen 8 binden fazla Müslüman’a ait parçalar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz’da Potoçari’de defnediliyor. Bu sene de (11.07.2017) 71 kişinin daha cenazesi defnedildi. 
Bu yıl defnedilen 71 kurbanın en genci; öldürüldüğünde 15 yaşında olan Damir Suljic, en yaşlısı ise 72 yaşındaki Alija Salihovic. Kurbanlar, öğleyin kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi. Bu yılki törenin ardından Potoçari Anıt Mezarlığı'nda defnedilenlerin sayısı da 6 bin 575'e yükseldi. Allahü teala onlara rahmet eylesin, dereceleri âlâ; mekânları cennet olsun.
Öte yandan, soykırımın üzerinden geçen 22 yıla rağmen yüzlerce şehit yakını hâlâ evlâdının, babasının, kardeşinin veya akrabasının cenazesini bekliyor.
Onlardan bir tanesi de Nura Mustafic… Srebrenitsa'daki soykırımdan kaçmak isteyenlerin takip ettiği, "Ölüm Yolu" olarak da adlandırılan orman yolundan güvenli bölgeye ulaşan az sayıdaki kadından Nura Mustafic, kaybettiği 3 oğlu ve kocasının acısını hâlâ dün gibi yüreğinde taşıyor. Eşinin cesedine onu kaybettiği yerde ulaştı. En büyük oğlu Mirsad'ın cesedi Liplje'de, Fuad'ınki ise Vlasenica'da bulundu. Fuad ve Alija birlikteydi fakat Alija'nın cesedine hâlâ ulaşılamadı.
Ve şöyle diyor gözleri yaşlı anne Mustafic: Öldürüleceklerini bilseydim ben de oğullarımla giderdim, beni de öldürselerdi. Yaşamam gereken kader belki de evlatlarım olduğunu anlatmak. Ölseydim oğullarımı anlatamazdım…
Acı… Acıyı anlatmak da bizim acınası hâlimizdir…
 
Srebrenitsa’da ne oldu?
Srebrenitsa'nın, 11 Temmuz 1995'te Ratko Mladiç komutasındaki Sırp birlikler tarafından işgal edilmesinin ardından Birleşmiş Milletler bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, Sırplara teslim edildi.
Kadın ve çocukların Boşnak askerlerin kontrolündeki bölgeye ulaşmasına izin veren Sırplar, 8 binden fazla Boşnak erkeği ormanlık alanlarda, fabrikalarda ve depolarda katletti. Katledilen Boşnaklar o dönemde toplu mezarlara gömüldü.
Savaşın ardından kayıpları bulmak için başlatılan çalışmalarda, toplu mezarlarda cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz'da Potoçari Anıt Mezarlığı'nda düzenlenen törenle toprağa veriliyor.
Ve aradan 22 yıl geçmesine rağmen binin üzerinde kurbanın cesedine hâlâ ulaşılabilmiş değil…
 
Unutmayacağız ve köle olmayacağız!..
Bosna savaşı sırasında gerçekleştirilen soykırımda on binlerce Müslüman, insanlık dışı uygulamalarla katledildi. Srebrenica dışında; Vişegrad, Prijedor, Foça ve Zvornik başta olmak üzere ülkenin dört bir yanı masumlarım ve mazlumların kanıyla sulandı.
Unutmayın; Srebrenitsa, katliam merkezlerinden en büyüğü ve sadece bir tanesiydi!
Boşnak lider Aliya İzzetbegoviç’in de dediği gibi “unutulan her soykırım tekrarlanır…”
İşte biz de bu yüzden, bu acıyı her yıl bir kez daha hatırlıyor ve anıyoruz; içimiz kan ağlayıp acısa da… Yaralarımız kabuk bağlamasa da…
“Velikim Bogom se kunemo da robovi biti nećemo!..”
“Allah'a yemin ederim ki biz köle olmayacağız!..”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.