Bu bir 'Kurban Bayramı' yazısıdır. 'Ne verdinse odur, dahî nemiz var...'

A -
A +
Acaba yaşımız ilerledikçe geçmişi daha mı çok arar olduk? Yoksa geçmişteki hasletleri şimdi, sözüm ona, göz ardı ettiğimizden mi bu hâle geldik?   Her bayram olmasa da mânevî bütün günlerde bunu düşünürüm. 'İnsanda hayallerin yerini hâtıralar almaya başladıysa yaşlılık başlamış demektir' diye bir söz var. Oysa ben bu hâtıralarla doğdum. Bu hâtıralarla yaşadım ve bu hâtıralarla sürdürüyorum hayatımı. Beni mutlu kılan şeylerdir bunlar; içimi ferahlatan, beni benden alan...   Bayramların havası bir başkadır. Yemek yemeyi sevdiğimden ötürü -hangimiz sevmez ki- biraz buna değinmek istiyorum.   Bayram öncesi açılan baklavalar, baklavanın fırında pişmesi ve o güzelim hamurun hafif yanık kokusu ne enfestir! Eve ayağınızı bastığınızda bir huzur kaplar içinizi. O koku evin dört bir köşesine sinmiştir. Şimdi Kurban Bayramı'nı kutladığımızdan Ramazan-ı Şerif'in yemeklerle bezeli o güzelliğine değinmeyeceğim.   Babanızla gittiğiniz hayvan pazarları bir başkadır meselâ. Hatırlarım da bir bayram mahzun mahzun otururken kanepenin bir köşesinde, babam, fıtrat itibarıyla sert fakat, o müşfik sesiyle; 'hadi İrfan, kalkıver bakalım. Kurbanlık bakmaya gideceğiz, hazırlan' demişti. O anki sevincimi hâlâ hatırlarım. Nasıl unuturum ki? Alacağınız hayvan küçükbaş ise hayvanın dişleri, ayakları ve arka üst tarafından kavrarsınız hayvanı, hafifçe sıkarak etli mi yağlı mı olduğunu anlarsınız hemencik. Boynuzları kaç defa dolanmış? Bunları sayarak da iki mi, iki buçuk mu anlayıverirsiniz yaşını. Pazarlık yapılır, kurbanlık alınır. Kilo hesabı kurban almayı sevmem. Ne o, pazardan domates-salata alır gibi! Tutuşacaksın şöyle, satıcının eli elini kavrayacak, o bırakmaya çalıştıkça sen daha sıkı yapışacaksın eline; üç aşağı beş yukarı... Anlaşacaksın. Pazarlık sünnet, öyle değil mi ama? Sonra kapora verirsiniz. Adınızın ve soyadınızın ilk harfleri yazılır kurbanlığın üstüne. Şimdilerde spreyle yazıyorlar numarayı. Bunu da sevemedim nedense bir türlü… Kurbanımızın üstüne hep R.A yazarlardı. Sanırım benim mahzun olduğum sene İ.A yazılmıştı mübarek hayvanın üstüne. Bütün bunlar halledildikten sonra canım annem de daha vakit kaybetmeden kınayı eline alır koşar çitlerle çevrili kurbanlıkların yanına. Kına yakar kurbanına...   Terviye ve Arefe günleri de ayrı bir inşirahtır. Daha Zilhicce ayının başlamasıyla birlikte atmosferdeki o uhrevî havayı hissedersiniz ruhunuzda… Hele hele her bayram sabahı daha güneş tan yerini ağartmadan babam ile gittiğim Bayram Namazları hâlâ heyecanlandırır beni. O sabah tekbirlerle yolunu tuttuğunuz caminin yolu daha bir uzasın, tekbirler daha bir toplansın istersiniz. Bu sesler gök kubbede daha bir yankılansın diye de dua edersiniz bir taraftan. Babanız bir adım önde, siz bir adım geride. Aslında ne kadar güzel bir terbiyenin misâlidir bu, ne kadar güzel bir hasletin!..   Camiden gelen Kurân-ı Azimüşşân'ın kalplere sirayet edişi ile birlikte yeryüzüne inen o enfes kokuyu derinlemesine ciğerlerimde bir güzel sindiririm ancak, gökyüzüne bırakmak istemem. 'Bende kalsın. Hep benimle olsun. O maneviyat uçup gitmesin bedenimden' derim. Camide getirilen tekbirler, o seslerin daha uzak muhitlerden duyulması tüylerinizi diken diken eder, gözleriniz yaşarır. Müminlerin suretlerindeki saadetler ayrı bir tat verir insana. Tanıdık tanımadık herkes bayramlaşır. Elleri öpülür, harçlıklar verilir, camiye yardım yapılır, yoksullar sevindirilir. Camiden çıkışta ise sizleri yine o güzelim hava bekler. Hava yağmurlu da olsa karlı da olsa o atmosfer ruhundan hiçbir şey kaybetmez. Yine derin bir nefes çeker, havayı teneffüs edersiniz. Yarım kalmış bir anın devamıdır sanki zaman o anda.   Yine güleç yüzlerle selamlaşır, eve varırsınız. Ev halkı zaten güneş doğmadan önce ayakta olur. Eve varır varmaz aile içi bayramlaşmadan sonra kurbanlık hayvanınızı kurban etmeye sıra gelir Hak Teâlâya... Kurbanlığı yatırırken çektiğiniz zahmeti, keserken çekmezsiniz. Herkes kesimin zor olduğunu söyler. Yanlıştır. Tekbir getirilirken ve boğazı okşanırken o mübarek hayvanın teslimiyetini görmek, İslamiyeti özümsemektir aslında. İslamiyet de boynunu büküp teslim olmak değil midir îcâbında?  'Acaba bu mübarek kurbanlık gibi biz de tam bir teslimiyet içerisinde miyiz?' diye soradururum kendime o an!   Kurban kesilir. Sağ taraf konu komşu, ihtiyaç sahibine, solu ise eve ayrılır. O kavurma da ayrı bir tat ve haz verir insana. Ama kavurma kendi yağında pişecek. Dışarıdan bir katkı olmayacak. Neyse, bütün bunlar olur biter. Eş, dost ve akraba ziyaretleriyle geçer dört gün. O dört gün ne güzel gündür.   ***   Ayrı olsa da bu kervanda şimdilerde cesedimiz,Bir gün tek çıkış O'dur, biz de iltihak ederiz…   ***   Ve sonlarına doğru bir hüzün... Bitmesin. Bitmesin ki huzur hep yanımızda kalsın. Bayram sonrasında bayramda yaptıklarımız unutulmasın. Yine çekiştirmeler, birbirinin ardınca kuyu kazmalar, çekememezlikler, ikiyüzlülükler, birbirinin ardından konuşmalar, kalp kırmalar, şu üç günlük dünya için yaptıklarımız... Yaşanmasın!.. Ve dahi unutulmasın geçmiştekiler. Bizi bugünlere getirenler. Ve dahi unutturmayalım bizden sonraki gelecek nesillere bu hasletleri. Ne olursa olsun, ister teknoloji ister uzay çağı, bu hasletler yaşayacak. Şimdi diyeceksiniz 'peki yaşanıyor da bu özleyiş, hasret niye?' Haklısınız. Bu bayram da aynı şeyleri yaşayacağım, yaşatacağım; alanı, vereni, hakîkati...   Demiyor mu ki Aziz Mahmud Hüdayi (kuddise sirruh) Hazretleri;   ***   Alan sensin veren sensin kılan senNe verdinse odur dahî nemiz varHakîkat üzre anlayıp bilen senNe verdinse odur dahî nemiz var   Tutan el u ayak senden gelüpdürGören göz u kulak senden gelüpdürEfendi dil dudak senden gelüpdürNe verdinse odur dahî nemiz var   Hudâyâ biz bu zâtı kanda buldukNeye ef'âl sıfâtı kanda buldukFenâyı yâ sebâtı kanda buldukNe verdinse odur dahî nemiz var   Bizim ahvâlimiz ey Hayy-u KayyûmCenâb-ı Pâkine hep cümle mâlûmBuyurdun oldu illa kaldı mâdûmNe verdinse odur dahî nemiz var   Hüdâyî'yi sen eriştir murâdaSenindir çünkü hükm arz u semâdaEfendi dahli yok ğayrın aradaNe verdinse odur dahî nemiz var   ***   Büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden muhabbetle öper, dua ederlerken bizleri de hatırlamalarını istirham ederim. Her gününüzün bayram tadında geçmesi dileğiyle sevgili dostlar; Kurban Bayramınız Mübarek Olsun…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.