AK Parti’de yenilenme süreci…

A -
A +
Erdoğan’ın “metal yorgunluğu” diye tanımladığı, esasen on beş yıldır iktidarda olmanın neticesinde, meydana gelen yıpranma ve aşınmanın etkilerini bertaraf etme hamlesi acaba neler getirecek?
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 16 Nisan Referandumu sonrasında yeniden AK Partinin başına dönmesiyle başlayan yenilenme süreci, (Parti yetkilileri tarafından, yerine göre buna teşkilatı gençleştirme veya metal yorgunluğunu giderme gibi değişik izahlar da getiriliyor…)  hızlanarak devam ediyor. Özellikle Erdoğan’ın “METAL YORGUNLUĞU” şeklinde tanımladığı, önemli görevler üstlenmiş kişilerin bireysel yorgunlukları ile iktidar aşınması ve yıpranması olgusunun, menfi sonuçlara yol açmadan telafi edilme gayretinden söz ediyoruz… Bunun o kadar kolay bir iş olmadığını, az çok siyasete kafa yoranlar iyi bilir. Bugüne kadar girdiği bütün genel ve yerel seçimleri kazanan iktidar partisinin, herhangi bir zaaf ve güç kaybına uğramadan, 2019’da yapılacak yerel, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanabilmesi için, daha 16 Nisan akşamı, Erdoğan’ın ilan ettiği âdeta bir seferberlik durumu var… Mesela diğer partilerde buna benzer bir faaliyetin veya gayretin veya niyetin olduğunu katiyen göremiyoruz! Tabiatıyla bu durum, son on beş yılda yakalanan başarıların sırrını ve AK Parti’nin farkını da, yeterince ortaya koyuyor…
AK Parti aslında, kuruluşundan bugüne dek her yönüyle bu farkını ortaya koydu. Partinin merkez ve taşra teşkilatlarında, yerel yönetimler ve kabine yapısındaki değişimlerde, parti içi disiplin; istikrar, fedakârlık ve sadakat ve diğer önemli konularda sıkıntı yaşamadı. Oysa hem geçmişte kalan hem de hâlen siyasette aktif olan diğer partilerde, bu beceri ve başarıyı aynı derecede göremiyoruz… İktidar sorumlulukları olmadığı hâlde, muhalefet partilerinin iç bünyede yüz yüze geldikleri krizlerden ciddi yaralar aldığını ve güç kaybederek iktidara gelme veya iktidar ortağı olma noktasında hep geriye düştüğünü izliyoruz. Unutmayalım ki, geçmişte sürekli, irili ufaklı hemen her siyasi parti bünyesinde yaşanan anlaşmazlıklar ve çalkantıların, ülkenin politik istikrarı üzerinde çok derin tesirleri oldu. Nitekim yakın siyasi geçmişimizde, sırf yaşanan bu yıkıcı rekabet ve görüş ayrılıklarının devamında, iç ve dış etkenlerle beslenip büyüyen hükûmet buhranı ve çalkantıların, ne gibi politik erozyonlara yol açtığı hafızalarda hâlâ canlıdır… Mesela 1970 yılında, Adalet Partisinde meydana gelen bölünme, Türkiye’yi önce 12 Mart Muhtırası günlerine ve daha sonra 12 Eylül Darbesine götüren kırılma noktalarından biridir…
İşte AK Parti bütün bu hususlarda, daima farklı bir profil çizdi. Sınırlı sayıdaki bazı isimler dışında, partinin kurucu kadrosu hâlâ bünye içinde siyasete devam etmektedir. Ertuğrul Yalçınbayır misali, daha işin başında uyum gösteremeyeceği belli olan veya şahsi hesapları (lider olma sevdası vb.) sebebiyle uyum gösteremeyip kopan Abdullatif Şener, Erkan Mumcu gibi istisnaları bir kenara koyarsak, 2001’den bugüne kadar birlik ve bütünlüğünü muhafaza etti. Üstelik bu süreçte, asker ve yargı vesayetinden kaynaklanan;  e-muhtıra, kapatma davası ve darbe teşebbüsü gibi pek çok çetin imtihanlardan geçti… Ancak bütün bu başarıların yanında, siyasi yıpranma; hele hele sürekli iktidarda olmaktan ötürü kaçınılmaz biçimde aşınma ve deformasyonu görmezden gelmek mümkün değil. Bunu bizzat parti lideri olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, en keskin biçimde gündeme taşıdı ve burada tutmaya devam ediyor. Bu saikle başlattığı yenilenme süreci nasıl bir sonuca varacak? AK Parti hayli geniş ve derin olacağı anlaşılan bu değişimi geçirirken, elbette küçük veya büyük sancılar yaşayacaktır. Hâlihazırda istifa eden ve istifalarının istendiği söylenen bazı büyükşehir belediye başkanlarının durumu bu fotoğrafı yansıtıyor… Mevcut şartlarda, parti içinde genel merkez ve lidere karşı, aleniyete dökülmüş bir muhalefet belirtisi yok. Ancak her şeyin sütliman olduğunu varsaymak da, fazla iyimserlik olur herhâlde!
Gelinen noktada, ihtiyaç duyulan değişimi hayata geçirme konusunda, Sayın Erdoğan’ın büyük bir kararlılığı söz konusu. Bu değişim 2019 için kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak kabul edildiği için, ne pahasına olursa olsun sonuna kadar götürüleceğine kesin gözüyle bakabiliriz. Burada merak edilen husus, AK Parti’nin kendi gelenekleri içinde, şimdiye kadar olduğu gibi bu son ciddi sınavı da başarıyla geçip geçemeyeceğidir… Muhalefetin beklentisi, şüphesiz buradan bir zaaf doğmasıdır!.. Aksi hâlde, son on beş yıldaki neticelere benzer durumun tekerrür etmesinden başka ihtimal kalmıyor. O yüzden mesela; müstakil siyasi projeler sunmakta aciz kalan CHP, bu değişim sürecini didikleyerek buradan siyasi malzeme çıkarmaya çalışacaktır. Oysa bu yola başvuracağına, AK Parti’nin yaptığı gibi 2019 için o da şimdiden kolları sıvayıp çalışmaya başlasa ve aklı başında plan ve programlar yapsa, hem kendisi hem de ülke bundan kazançlı çıkar… Bizden söylemesi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.