Cumhur-ittifak ve illa istikrar!..

A -
A +
2019 seçimleri hükûmet sistemi değişikliğini de fiilen hayata geçirecek olduğundan, şüphesiz öncekilerden farklı ve önemli olacak… Bu köklü değişimin, sağlıklı biçimde gerçekleşmesi lazım!
 
Henüz yasal çerçevesi resmiyet kazanmamış ittifak mevzuatı üzerine, alelacele yapılan yorumları, fazladan vekil çıkarmaya dönük çetrefil hesapları, hiçbir zaman olmayan komplo teorilerini bir kenara bırakarak, meselenin özüne dair basit ve düz bir yazı yazmayı deneyeceğiz… Ülke yönetimlerinde istikrar en önemli unsurlardan biridir. Siyasi istikrarın tam sağlanamadığı dönemlerde, en gelişmiş memleketlerin dahi bocalama içine girdiğini hepimiz görüyoruz. Son zamanlarda Hollanda, Avusturya ve Almanya’da yapılan seçimlerden sonra, hükûmetlerin kurulmasında yaşanan problemleri an be an izliyoruz. Ki, bu bunlar demokrasinin kökleştiği, uzlaşma kültürünün güçlü olduğu ülkeler değil midir? Son yıllarda yükselişe geçmiş olmalarına rağmen, toplumun geneli içinde hâlâ azınlıkta kalan aşırı sağ eğilimler gibi siyaseti provoke eden gelişmelere rağmen, bu ülkelerde mesela kitlesel cepheleşmeyi körükleyecek etnik ve mezhebi çatışmalar da söz konusu değil. Yani siyasetin işini öyle çok zorlaştıracak büyük problemleri yok. Buna rağmen istikrarsızlığın beslediği siyasi bocalamalar yaşanıyor… Türkiye’nin geçmişte, siyasi polarizasyon ve istikrarsızlıktan ötürü yaşadığı bunalımları hatırlayalım. Hatta çok partili siyasi tarihimizde, son on beş yıllık en uzun istikrar dönemi içinde vukua gelen (7 Haziran-1 Kasım 2015) parantezine dikkat kesilelim… Tek parti iktidarının sandıktan çıkmadığı, 7 Haziran seçimlerinden sonra, ülke nasıl da hemen siyasi  türbülansa girmişti!.. Oysa 2011 seçimlerinde, millî iradenin sandığa yansıması yüzde 86 gibi çok yüksek bir nispette gerçekleşmişti. Ve bu tablonun hem siyasi istikrar hem de temsilde adalet açısından büyük fırsat olduğu söylenerek, yeni bir anayasa için kollar sıvanmıştı. Ne yazık ki, sağlanması mümkün olan siyasi uzlaşma, tuhaf bir şekilde akamete uğradı. Hâlbuki, siyasi uzlaşma kültürü yeterince gelişmiş olsaydı, parti taassubu ve ideolojik saplantılar geriye itilebilseydi, o tarihî  fırsat kaçmayacaktı…
Peki, sonra ne oldu? Parlamenter sisteme göre daha istikrarlı bir yönetim biçimi olan başkanlık sistemi için arayışlar başladı. Esasen bu arayışlar çok daha önceden seslendirilegelmişti. Burada anayasa tadilatıyla değişimin önünü açan siyasi parti MHP oldu. Referandumda halk bu değişimi onaylayınca, günümüzdeki duruma geldik. Şimdi bu değişimin hayata geçmesi için yapılması gereken tali değişikliklere sıra geldi. Anayasa değişikliği sebebiyle mecburen yapılması gereken düzenlemeler var. Buna uyum yasaları diyoruz. Anayasa değişikliği yapılırken, CHP (ve HDP) Meclis’te sürekli olarak muhalefet etti. Alternatif bir çözüm getirmediler. Bu tavır, AK Parti ve MHP’nin eline koz verdi. Cumhurbaşkanlığı sistemini kendi istedikleri gibi tertip ettiler ve muhalif kanadı olumlu katkı yapmamakla suçladı. Bu suçlama bayağı bir argüman olarak kullanıldı. (Öyle ya, CHP ve HDP yardımcı olsaydı, daha iyi bir sonuç ortaya çıkabilirdi!..) Şimdi bu ittifak düzenlemelerine karşı da CHP’yi aynı tavır içinde görüyoruz. CHP’li Özgür Özel, parti ittifaklarının önünü açmaya yönelik bu çalışmalar için “ahlaksız teklif” nitelemesinde bulundu. Bunun normal bir siyasi yaklaşım olmadığını hemen belirtelim. CHP peşinen böyle haşin bir muhalefet sergileyeceğine, bütün gelişmiş ülkelerde var olan seçim ittifakı uygulamasının önünü açmada katkı vermeli. Pekâlâ kendisi de, bugün olmasa yarın bir seçim ittifakına ihtiyaç duyabilir. Nitekim geçmişte CHP’nin selefi olan SHP, DEP ile gayriresmî ittifak yapmamış mıydı? Seçim ittifakının resmî ve yasal olması mı iyi, dolambaçlı ve gayriresmî olması mı? CHP’nin bunu değerlendirmesi lazım… Getirilecek ittifak sistemi bütün partiler için geçerli olduğuna göre, bu tepki neden?
Besbelli CHP, burada apansız yakalanmanın şaşkınlık ve öfkesini yaşıyor! Oysa MHP’nin cumhurbaşkanlığı sisteminin yolunu açtığı gün, bu gelişmeleri de hesaba katmalı ve ona göre de hazırlıklarını yapmalıydı… Kaldı ki, referandumda ortaya çıkan yüzde 48,5’luk hayır cephesinin liderliğini de kendiliğinden üstlenmişti. Lakin bunun devamını getiremedi. Ama öfke ve hırçın muhalefet yerine, çözüm ve siyasi elastikiyet CHP’nin daha yararına olmaz mı? Ana Muhalefet Partisi üst yönetiminin bu beceriyi ortaya koyması lazım. Yoksa kayıplar hanesi büyür! Türkiye’nin istikrarlı bir siyasi yapıya ihtiyacı var. İttifakların adı ne olursa olsun… İstenen ve beklenen netice, kesinlikle istikrardır. Buna tercih edilecek bir başka alternatif var mı? Dolayısıyla yeni sistemin tabiatına uygun bir seçim mevzuatı kaçınılmazdır. Burada meşru çerçevede teşekkül edecek ittifakların önü olabildiği kadar açılmalıdır. CHP, HDP ve bunlar gibi düşünen diğer partiler Türkiye’nin gerçeklerini doğru okuyup, ona göre tedbirini almalı. Şartları zorlayarak bir yere varmak mümkün değil. Yeni anayasa çalışmaları ve cumhurbaşkanlığı için yapılan değişiklik ile referandum safhalarında yaşanan tecrübeler, bize uzlaşma kültürünün her zaman tercih edilmesi gerektiğini gösterdi. Rasyonel olan budur. CHP anlık tepkiler verme yerine, uzun vadeli, iyi kurgulanmış stratejilerle yol almaya çalışmalı…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.