“Hak tecelli edene kadar…”

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump ve Putin ile yaptığı görüşmelerde; Türkiye’nin geri adım atmayacağını söylemiş. Burada temel mesele, Suriye ve Irak topraklarından ülkemize gelen güvenlik tehdidi...
 
 
20 Ocak’ta yani Zeytin Dalı Harekâtının başladığı gün kaleme aldığımız yazının başlığı şöyle idi: MESELE YALNIZCA AFRİN DEĞİL Kİ… Devamla, meselenin aslında yalnızca 911 kilometrelik Suriye sınırının tamamı ve dahası Suriye ve Irak’ın da bütününden ibaret olmadığını, Orta Doğu Bölgesinin tamamına dair ciddi problemlerin olduğunu özetle anlatmaya çalışıyorduk. Dün Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamaları duyunca hemen 20 Ocak’ta dile getirdiğimiz şeyleri hatırladık. Sayın Erdoğan; “Afrin'le bitmeyecek iş. Arkada İdlib var, Menbiç var… İnşallah buralarda hak tecelli edene kadar yola devam” diyor. Bu sözlerin altını kalın bir çizgi ile çizelim. Zira işin püf noktası burası… Son zamanlarda çeşitli vesilelerle sık sık telaffuz edilen “KIZILELMA” mefhumu bu cümlede gizli. Daha doğrusu Kızılelma hedefinin net olarak ifadesi diyebiliriz: “HAK TECELLİ EDENE KADAR…” Türkiye bu yüce davayı üstlenme ve sahiplenme hakkına sahip bir ülke. Afrin Zeytin Dalı Harekâtında bir kere daha, sivil insanların kılına zarar gelmemesi için ne gibi zorluk ve fedakârlıklara katlandığını dünya âlem gördü! Afrin halkı Mehmetçiğin boynuna sarılırken, “Şimdiye kadar nerede kaldınız, niçin daha erken gelmediniz…” diye hasretle karışık serzenişte bulunurken, Türkiye’nin hakkın tecellisi için verdiği mücadeleyi anlatıyordu aslında.
Buna karşılık Doğu Guta ve Rakka’da, Suriye rejimi ile Rusya ve Amerika ne yapıyordu peki? Yaptıklarını her gün ekranlardan izliyorsunuz… Katliam üstüne katliam! Ne Rakka’da ne Doğu Guta’da taş taş üstünde bırakmadılar. Daha dün ABD, sözüm ona Rakka’yı kurtarma operasyonunda, yerleşim yerinin kuzey bölgesinde, Maari Okulu yakınlarında bombaladığı bir binadan 38 tane sivil ceset çıkarıldı ey dünya!.. Afrin harekâtı boyunca utanmadan her gün Türkiye’yi karalamak için uydurma görüntü ve haberler yayan Batı medyası tabii ki bu katliamlar karşısında kör ve sağır… Ama gerçekler de artık saklanamıyor. Ve tarih hükmünü icra edecek. Türk milleti her zamanki gibi yüzünün akıyla insanlık namına mücadelesini vermiştir ve vermeye devam edecek. Cumhurbaşkanı “Bu millet tarihte mazlumların, mağdurların yanında olmanın adımını atmıştır. Hiçbir zaman zalimlerin yanında olmadık…” derken bu tarihî hakikate işaret ediyor. Evet, hak tecelli edinceye kadar bu mücadele devam edecek. Türkiye başından beri Suriye topraklarında “GÜVENLİ BÖLGE” oluşturulması hedefine adım adım ilerliyor. Afrin’in, Menbiç’in Fırat Kalkanı bölgesi ile birleştirilmesi bu konuyu büyük ölçüde çözüme kavuşturacaktır. Türkiye bu konuda geri adım atmayacaktır. Çünkü gelinen nokta dönüşü olmayan noktadır. 1 Şubat 2018 tarihli yazımızda “DÖNÜŞÜ OLMAYAN NOKTA” başlığı altında şunları söylemişiz: "Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı, Türkiye’nin Güney sınırları ile Suriye-Irak politikalarının geleceği için dönüşü olmayan noktadır. Tehditlerin tamamen bertaraf edilmesine kadar gidilecektir..." Yaklaşık iki ay önce seslendirdiğimiz bu görüşler bugünlerde devlet erkânı tarafından bütün dünyaya resmen ilan ediliyor. Afrin Harekâtının yüksek bir başarı ile neticelenmesi, bölgede dengeleri iyiden iyiye değiştirmeye başladı. Bakar mısınız, Afrin’den hırsız gibi kaçan PYD/YPG teröristleri, 'BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ'  mesajını alır almaz Sincar’dan da tabanları yağlayıp sıvışmaya başlamış… Türkiye açısından durum gayet nettir. Hak yolun yolcusu, muhakkak hedeflediği menzile ulaşır...
Afrin konusunda endişeliyiz diye açıklamalar yapan ABD, acaba şimdi de Sincar için endişe açıklamaları yapacak mı? Yapmazsa hatırım kalır ha!.. ABD’nin DEAŞ operasyonlarından sorumlu komutanı General Paul Funk, şubat ayı başlarında Menbiç’te basına açıklamalar yapmış ve en çok yanlış hesap yapılmasından korktuğunu söylemişti. 10 Şubat’ta bu köşede, 'GERİSİNİ ABD DÜŞÜNSÜN' başlığı altında cevaben şunları dile getirmiştik: "Amerika PYD/YPG ile iş tutmaya başladığı gün baltayı taşa vurmuştu. Artık gerisini de kendisi düşünsün…" Hâlâ PYD/YPG teröristleri ile birlikte Menbiç sokaklarında boy gösterisi yapan ABD’li askerler, bir an evvel yanlıştan dönüp rasyonel bir tavır benimserlerse, hem bölge barışı, hem Türkiye ile ilişkiler ve nihayet kendi hesaplarına çok iyi iş yapmış olurlar. Lakin Washington’daki istikrarsız yönetimden gelene karışık sinyaller veya sahadaki bu askerlerin bizzat yaptığı 'yanlış hesaplar' işi zorlaştırmaya devam ediyor. Amerika 200’li yılların başında başvurduğu sertlik politikaları ile bir yere varamadı. Vardığını zannetti ama kazın ayağı öyle değildi. Irak ve Afganistan’da saplandığı bataklık gözünü korkutunca, bu defa bizzat terörü dış politika aracı hâline getirdi. Şimdi elinde iki ucu kirli bir değnek var. Bir taraftan müttefiklerine karşı güven vermeyen bir ülke hâline gelmiş olması, diğer yandan terör örgütleriyle ortaklık yapmanın rezaletine bulaşmış olması… Bakalım bundan nasıl sıyrılacak. Kritik görevlere daha şahin isimleri getirmekle bunun mümkün olmayacağı belli. Tillerson’un yerine Mike Pompeo, General McMaster’in yerine John Bolton vs... Bu gidişle Trump’ın bizzat kendisi de Mike Pence ile Twitter üzerinden değiştirilebilir bir gün!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.