Mısır’da seçim var seçim!..

A -
A +
Mısır’da evlere şenlik bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı/yapılıyor... Oy verme işlemi üç gün sürdü. Sonuçlar da yaklaşık bir hafta sonra açıklanacak. Bütün bunlar, rakipsiz Sisi’nin sandıktan çıkması için!   Aslında sandık yalnızca formalite… Zira sonuçlar çoktan belli. Çoktan belli dediğim, perşembenin gelişinin çarşambadan belli olması gibi!.. Yani şu, 2013 yılında darbe ile gelen Sisi, halkın katılımının yüzde ellinin altında kaldığı, 2014 seçiminde yüzde 97 oy almıştı. Eh, selefi Hüsnü Mübarek de genellikle yüzde 98 filan alırdı! Sisi’nin farkı şu ki, sandığa giden yolda önceden tam bir temizlik yaptı. Ciddi rakip olabilecek bütün isimleri ya tutuklattı veya baskı ve tehditle adaylıktan vazgeçirdi. Şöyle ki, aday olmak isteyen eski Genelkurmay Başkanı Sami Anan’ı tevkif ettirdi. Bununla da yetinmedi, Anan’ın kampanyasına destek veren en az 30 kişiyi daha tutukladı. Bunlardan bazıları aile fertleri idi. Bazılarına da saldırı yapıldı ve çok ciddi şekilde yaralandılar.. Keza geçmişte de cumhurbaşkanlığına aday olan isimlerden, Abdulmun’im Ebulfutuh da tutuklanmaktan kurtulamadı ve dolayısıyla aday da olamadı. Eski başbakanlardan Ahmet Şefik aday olma niyetini açıkladığı anda, sürgünde yaşamakta olduğu Birleşik Arap Emirliklerinden sınır dışı edildi ve 24 saat süre ile esrarengiz şekilde izole edildi. Netice olarak “ikna edildi” ve Şefik de adaylıktan çekildi… Aday olmaya niyetlenen eski cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın yeğeni, Muhammed Enver Sedat da aynı şekilde çekilmenin kendisi hakkında iyi olacağını anladı! Bir başka aday adayı Ahmed Konsova, hapis cezasına çarptırıldı ve tabiatıyla aday olma hakkı düşürüldü. Aynı şekilde aday olmaya niyetlenen solcu avukatlardan Halid Ali ile sağcı parlamenterlerden Murtaza Mansur da ekarte edildi. Eh, temizlik dediğin böyle olur… En ufak bir risk bırakmayacaksın. Ama bir göz boyamaya da ihtiyaç vardı elbet. Dünyaya karşı bu gerekli idi. Bir tane tehlike olmayacak, “tavşan rakip” lazımdı. O da bulundu. Adaylık başvuru süresinin dolmasına saatler kala, Sisi’yi bugüne kadar desteklemiş olan Yarın (Ğad) Partisi’nin başkanı Musa Mustafa Musa, rakip olarak meydana sürüldü. Yeme de yanında yat!.. Ortam o kadar keyifliydi ki, ABD patronajında darbe yapıp (Hariciyeden Victoria Nuland telefonla âdeta kesintisiz biçimde askerî müdahaleyi yönlendirmişti…) Mursi’yi deviren ve ikinci defa seçilmeyi de garanti eden Sisi, sandık başında pek mütebessim ve biraz da mahcup bir eda ile oy kullandı. Zahire bakarsanız, bu fazlasıyla kibar görünmeye çalışan adam, (Rex Tillerson karşısında süt dökmüş kedi misali oturuşunu da hatırlayınız…) çok ama çok demokrat bir diktatördü!.. Ah mısır, vah Mısır! O Mısır ki, tarihinde maalesef tek bir defa demokratik seçime şahit olmuştu. Ve o seçimde de Sisi’nin devirdiği, şimdilerde idamla yargılanan; sağlık durumu fena hâlde bozulmuş, her an ölüm haberi gelebilecek Muhammed Mursi, yüzde 51,73 oranında oy almıştı. İkinci turda… Rakibi kimdi biliyor musunuz? Bu defa aday dahi yapılmayan, eski başbakan ve El Nur Partisi'nin namzedi Ahmet Şefik… Demokrasi böyle bir şeydi. Velakin demokrasinin meddahlığını yapan Batı Dünyası, yüzde altmış oyla seçimi kazandığı hâlde; Filistin’i yönetmesine izin verilmeyen Hamas Teşkilatı gibi, Mursi’ye de iktidar şansı vermediler. Yüzde 51,7 oyla geldi, amma 369 gün cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturabildi! Ve şimdi siyasi yorumcular Mısır için 2022 hesapları yapıyor. Büyük ihtimalle Sisi anayasa değişikliğine giderek, Hüsnü Mübarek gibi kaydı hayat şartıyla o koltukta oturma yolunu açacak… Zavallı Mısır! Ve bu hâldeki Mısır yerlerde sürünen itibarına, can çekişen ekonomisine; Suudi Arabistan ve ABD’nin ianeleriyle geçinme zilletine bakmaksızın, bir de Türkiye’ye karşı küstahça açıklamalarda bulunuyor iyi mi. Mısır Parlamentosunun Arap Dünyasından sorumlu komitesi, bir açıklama yapmış; Suriye ve Irak’taki “ırkçı temizlik” iki ülkenin bağımsızlığına karşı saldırganlıktır demiş. Daha da ileriye giderek şu zırvada bulunmuş: “Bu yeni kitlesel imha, bizlere Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’de Ermeni halkın maruz kaldığı katliamı hatırlatıyor…” İster istemez Ziya Paşa’nın, meşhur terkîb-i bendinde söyledikleri hatırımıza geliyor; “Anlar ki verir lâf ile verir dünyaya nizâmât/Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde… (Onlar ki dünyaya lafla nizam verirler, kendi evlerinde bin türlü düzensizlik vardır.)” Mısır’daki bu dikta rejimi, meydanlarda hürriyet isteyen kendi vatandaşlarını katletmiş olmaktan utanmıyor. Suriye’deki katil rejimin bir milyona yakın insanı boğazlamış olmasından hiç utanmıyor. Irak’ta bir milyonu çocuk olmak üzere en az iki milyon insanın ölmüş/öldürülmüş olmasından sıkılmıyor. Neymiş efendim, Türkiye terörle mücadele için Suriye ve Irak topraklarında operasyon yapmakla, bu ülkelerin bağımsızlığına saldırıda bulunuyormuş. Hadi oradan bre densiz!.. Siz bu kafayı değiştirmedikçe gün yüzü göremezsiniz. “Kılavuzu karga olanın burnu çöplükten kurtulmaz…” Bu atasözünün Arapçadaki karşılığını hatırlatmakla yetinelim: “İza kâne-l ğurâbu delile kavmin fe yehdîhim ilâ dâril bevâli.” Çöplüğünüzde debelenip durunuz bakalım. Belki bir gün aklınız başınıza gelir!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.