Küresel “Sokak Kabadayıları!..”

A -
A +
Başbakan Binali Yıldırım, doğru bir benzetmeyle; ABD ve Rusya arasındaki restleşmeleri, “sokak kabadayıları gibi kavga ediyorlar” diye değerlendirdi… Bu kabadayılık ta II. Dünya harbinden kalma!..   1 Mayıs 1960 günü, dünya, dönemin SSCB lideri Nikita Kruschchev’in ağzından, dehşet verici bir haber duyuyordu: Sovyetler Birliği bir Amerikan U- 2 Casus uçağını füze ile düşürmüştü… Bu haber karşısında Washington’daki Beyaz Saray’dan derhal ‘Beyaz bir yalan’ üfürülmüştü: “Bahse konu uçak, casus uçağı değil, meteorolojik incelemelerde bulunan sivil bir uçaktı…” Nitekim yakalanan pilotu da başından sonuna kadar mahkemede hep askerî pilot olmadığını iddia edecekti. Yerseniz tabii!.. O sıralar Beyaz Saray’da, Donald Trump’ın koltuğunda John F. Kennedy oturuyordu. Kennedy bir taraftan iki süper güç arasında tansiyonu düşürmeye çalışırken, diğer taraftan suçüstü yakalanmış olmanın dezavantajını da bertaraf etmek için, Beyaz Saray ve Pentagon yetkililerine, ABD’nin askerî gücünü gösterecek biraz da abartılı açıklamalar yapmalarını emrediyordu… Aradan 58 sene geçmiş olsa da değişen pek fazla şey yok. Şimdi de Donald Trump aynı paralelde tweetler atıyor: “Hazır ol Rusya, füzelerimiz geliyor. Hem daha hoş ve yeni hem de akıllı füzeler…” Rusya kaçın kurası, böyle magazin beyanlar karşısında Sibirya iklimi kadar soğukkanlı!.. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, bu türden füzelerin teröristlere doğru uçması gerektiğini duyurdu resmî Facebook sayfasından… Ama sıcak bir cevap gerekiyorsa, onu da Rusya’nın Beyrut Büyükelçisi daha önceden vermişti zaten; Şayet saldırı olursa hem füzeler hem de füzelerin ateşlendiği yerler vurulacaktır!.. Başbakan Binali Yıldırım’ın Avrasya Ekonomi Zirvesinde yaptığı benzetme cuk oturuyor. Kontrol altına alınmadığı takdirde, sokak kabadayılarının restleşmesini andıran bu karşılıklı salvolar, rahatlıkla bir dünya savaşını tetikleyebilecek nitelikte… Neyse ki, akıl ve mantığın tatile çıktığı sanılan anlarda, yine de sağduyu bir şekilde devreye giriyor… Mayıs 1960’ta Beyaz Saray ve Kremlin bir taraftan gövde gösterisi ve söz düellosunda bulunurken, kapalı kapılar ardında da, krizi daha fazla tırmanmadan nasıl çözeceklerinin yollarını arıyordu. Diyaloğun devam ettirilmesi ve sonuçta tansiyonun düşmesi, dünyaya rahat bir nefes aldırmıştı. Şimdi de benzer sinyaller gelmiyor değil. Mesela Trump’a nazaran çok daha şahin kabul edilen Pentagon, en ciddi konuda atılmış fazlaca gayrı ciddi ve sulu tweeti sahiplenmedi. “Bize değil, Beyaz Saray’a sorun…” dedi. Yalnız burada kafaları hayli karıştıran bir başka durum daha var. Donald Trump düne kadar peş peşe açıklamalar yapıyordu. “Suriye’den kısa zamanda çekileceğiz, orada kalmayacağız” diye. Fakat Pentagon, Başkan’ın bu çekilme yönündeki açıklamalarını “DEDİKODU” olarak nitelendiriyordu! Şimdi aynı Trump, (Ki, o Trump başkanlık seçimlerinde, Rusya ile iş birliği yapmış olmanın ithamı altında, görevden azledilme tehdidi ile yüz yüze gelmiş bulunuyor) Rusya’ya karşı modern ve akıllı füzelerle kabadayılık yapıyor. Gerçi bir müddet önce Putin de, yepyeni bir füze yaptıklarını ve menzilinin dünyanın her yerini vuracak kadar uzun olduğunu duyurmuştu… Vaziyete bakılırsa Amerikan tarafı şimdi Putin’in bu meydan okumasına da karşılık veriyor. 1945’ten bu yana Amerika ile Sovyetler Birliği birçok defa yüksek gerilim içine girdi. Mesela 1962’deki Küba krizinde olduğu gibi… Fakat her seferinde de, diplomatik müzakereler, sıcak çatışmanın önünü aldı ve soğuk savaş hükümleri sürse de iki büyük güç fiilen savaşmadı. Suriye meselesinde de iki küresel güç arasında bir doğrudan çatışma beklenmiyor. Orta Doğu’da yeni bir güç ve nüfuz mücadelesi hüküm sürüyor. ABD ve Rusya, Suriye halkının dertlerine çözüm bulmak gibi bir gayretin içinde hiç olmadı ve olmaları da eşyanın tabiatına aykırı! Onlar kendi stratejik menfaatleri peşinde koşuyor. Filler tepişirken çimenler eziliyor! Amerika, Suriye’de ilk raundu kaybetmenin öfke ve şaşkınlığı içinde bir yeni hamle yapmak istiyor. Bunu yaparken Rusya ve İran’a karşı, Fransa ve İngiltere’yi yanına alıyor, almaya çalışıyor… Şayet işi abartmaya kalkarsa, bir biçimde Çin’in de Rusya’nın tarafında Suriye meselesine dâhil olduğunu görebilir. Zaten daha önceden Çin böyle bir şey için zamanın geldiğini ilan etmemiş miydi? Hazır ABD ile Çin arasında bir ekonomik savaş başlamışken… Ha bu arada şunu da hatırlayalım; 2001 Nisan’ın da Güney Çin Denizi üzerinde uçan bir ABD donamasına ait bir casus uçağı (EP- 3E Aries II), bir Çin savaş jeti tarafından fena hâlde taciz edilerek acil inişe mecbur bırakılmıştı… Uçağın 24 kişilik personeli, Çin tarafından uzun uzadıya sorgulandıktan sonra bırakılmış, bu meyanda herhâlde inceden inceye tetkik edilmiş olan casus uçak da, bir Rus Topolev - 22 nakliye uçağına yüklenerek geri alınmıştı… Velhasıl, devletler arasında, böyle gerginlikler ve güç gösterileri hep oluyor. Bakalım bu defa Suriye’de neler olacak?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.