Seçim öncesi manzara…

A -
A +
Seçim kararı, beklenenden çok daha erkene alınınca hesaplar altüst oldu. Şimdi toz duman içinde, her parti ve her aday istikamet çizmeye çalışıyor… İttifak arayışlarıyla adaylık yarışları atbaşı gidiyor.
 
24 Haziran seçimleri birçok yönden farklı olacak… Öncelikle sistem değişikliğinin hayata geçmesi noktasında, kilometre taşı olacak. Diğer taraftan, seçim ittifaklarının kanunla düzenlenmesinden sonraki ilk uygulama olacak. Dolayısıyla seçim pusulalarının tanziminden sayımına kadarki pek çok yeniliği de eklerseniz, bambaşka bir sandık tecrübesi yaşanacak. Esasen Türk halkı, bugüne kadarki her yenilik ve değişikliğe uyum göstermede büyük başarı gösterdi ve sandıkta verdiği son derece hassas kararlarla siyasi gidişata istikamet verdi. Yine aynısını yapacağı konusunda kimsenin tereddüdü yok. Fakat sandık gününe kadarki süreç konusunda, aynı rahatlık mevcut değil… Bunun birinci sebebi elbette seçimin beklenenden de erkene alınmış olması. Her ne kadar Meral Akşener’in İYİ Parti’si dâhil, muhalefet kanadı seçimlere gitme hususunda hodri meydan çekmiş olsa da, hiçbirinin gerçekten hazır olmadığı hemen ortaya çıktı! Bu konuda işaret fişeğini atan MHP, muhtemelen hayli önceden kararını verdiği (Ki, “Cumhur İttifakı” çağrısında bulunduğu gün, bunun da hesabını yaptığı varsayılabilir…) ve AK Parti ile hem cumhurbaşkanlığı hem parlamento seçimi konusunda iş birliğini neticeye bağlamış olduğu için, oldukça rahat ve hazır bir görüntü veriyor. Ne aday kaygısı, ne baraj korkusu… Lakin diğer muhalefet partileri için durum hiç de böyle değil. Bir kere CHP hariç hepsinin baraj engeli ve endişesi söz konusu… Diğer taraftan cumhurbaşkanlığı seçimi için aday çıkarmak, daha doğrusu, güçlü bir aday veya ortak aday çıkarmak konusunda da bir keşmekeş yaşıyorlar.
Özellikle CHP, cumhurbaşkanlığı için aday çıkarma meselesinde uzun zamandan beri sancılar yaşıyor. Bu sancılı dönem, ta 16 Nisan 2017 referandumuna kadar uzanıyor. Zira hükûmet sistemi değişikliğini getiren anayasa tadilinin referandumla kabul edilmesinden hemen sonra, Deniz Baykal, CHP’nin yeni duruma göre adayını belirlemesi gerektiğini söyledi ve bu yönde Kemal Kılıçdaroğlu’na çağrı yaptı. Ne var ki, o günden beri Kılıçdaroğlu, değişik adreslerden yapılan sayısız çağrılara rağmen, kendi adaylığını açıkla(ya)madı… Bu arada cumhurbaşkanlığı adayının belirlenmesi konusunda, CHP tam bir iç hiyerarşi keşmekeşi yaşıyor!.. Parti yönetimi hem seçim ittifakı hem ortak aday arayışı içinde iken ve bu alanda müzakereler yürütürken, partili milletvekilleri tek tek kendi başlarına sivri çıkışlarda bulunmayı sürdürüyorlar. Bu durumdan oldukça rahatsızlık duyan yönetim, kendi üyelerini uyaran sert açıklamalar yapmasına rağmen, korsan beyanların önüne geçmekte zorluk çekiyor. Muharrem İnce’den Edip Akbayram’a, Öztürk Yılmaz’dan Selin Sayek Böke’ye, Şahin Mengü’ye, pek çok isim kendi başına ve çoğu kez yönetimi de hedef alan çıkışlar yapıyor. Son olarak Grup Başkanvekili Bülent Tezcan, özellikle Muharrem İnce’nin “Gül’e karşı Erdoğan’a oyumu veririm…” şeklindeki açıklamasına tepki gösterdi ve herkesin bu konuda kırk kere düşünüp bir defa konuşması gerektiğini hatırlattı, ama yapılan ikazın ne derece etkili olacağı meçhul. CHP referandumda olduğu gibi, bir ortak cephe oluşturmaya (en geniş ittifak…) çalışıyor. Ama bu o kadar kolay değil tabii. HDP’nin durumu ve Meral Akşener’in cumhurbaşkanlığı adaylığında direnişi gibi pürüzler, ciddi engel teşkil ediyor. CHP bu engelleri, bilhassa Saadet Partisinin desteğiyle aşmaya çalışıyor. SP’nin de en büyük kozu, şayet hayata geçirebilirse Abdullah Gül’ün adaylığı…
CHP içerisinden Abdullah Gül ismine gelen reaksiyon ve Meral Akşener’in adaylıkta ısrarı kördüğüm teşkil ediyor. MHP dışındaki muhalefet partileri, diğer taraftan ayrı bir kafa karışıklığı yaşıyor. O da şu; cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura taşımak… Görüşmelerde üzerinde kafa yorulan ve her partinin kendine göre hesap yaptığı husus; ikinci tura taşımak nasıl mümkün olur? Akşener ve partisi, birinci tur için herkesin kendi adayını çıkarması ve ikinci turda ittifaka gidilmesinde ısrar ediyor. CHP tarafında, bu konu henüz netlik kazanabilmiş değil. Kılıçdaroğlu sürekli olarak en geniş ittifaktan bahsediyor ve bunun için icabında parti menfaatlerinin ötelenebileceğini söylüyor. Fakat anlaşılan bu meselede, parti tabanından gelen reaksiyonlar yönetimi hayli zorluyor… Meral Akşener’in tutumu da tam olarak kestirilemiyor. Bu arada sürenin kısalığı partileri sıkıştırıyor. Fakat mevcut atmosferde, SP enteresan bir şekilde sürecin anahtar partisi rolünü kapmış görünüyor. Bu noktada en büyük avantaj olarak da, Abdullah Gül ile olan ilişkileri öne çıkıyor. Gül şimdiye kadar çok ketum bir tavır sergiledi… Bu durum ihtiyatlı kişiliğine bağlansa da, beri yandan siyaset stratejisiyle de yakından alakalı elbet. Muhtemel karşı hamleleri de hesaba katarak, çok temkinli ve dikkatli hareket ettiği anlaşılıyor. Önümüzdeki iki üç gün, 24 Haziran seçimlerinin sonuçları konusunda, çok belirleyici gelişmelerin yaşanacağı bir zaman dilimi olacak gibi görünüyor!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.