Taktik savaşları…

A -
A +
Cumhurbaşkanlığı seçimi için, bütün adaylar kesin olarak belirleninceye kadar, dedikodu ve spekülasyonların sonu gelmeyecek. Aynı şekilde açık ve açık olmayan yöntemlerle ittifak arayışları da sürecek!..  
Günlerdir isminin etrafında, hararetli tartışmaların gırla gittiği Abdullah Gül, dün cuma namazı çıkışında nihayet sessizliğini bozdu ve bugün için medyaya açıklama yapacağını duyurdu. Öteden beri gelen kulis haberlerine bakılırsa, büyük ihtimalle 24 Haziran seçimlerinde aday olmayacağını deklare edecek… Ama konuşması muhtemelen bu kadarla sınırlı kalmayacak. Şayet aday olmayacaksa, seçim denkleminden kesin olarak çıkacağı için, ilaveten söyleyeceği şeyler de ne kadar önemli olursa olsun, 24 Haziran’ı doğrudan etkilemeyecektir. Belki ileriye dönük başka başlıklar açılabilir, o kadar… Aksi hâlde, yeni bir muhalif siyasi hareket başlatması, en azından zamanlama olarak bakıldığında, bugün için söz konusu olacak gibi görünmüyor… Aday olma ihtimalinin dahi, siyasi ortamı epeyce hareketlendirdiği Abdullah Gül parantezini, şimdilik burada kapatalım ve diğer muhtemel senaryolara bakalım... Muhalefet kanadının ana stratejisinin, cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura bıraktırmak olduğunu, daha önce burada ifade etmiştik. Bu strateji devam ediyor. Lakin bu hedefe varmak için muhalif partiler arasında hâlihazırda bir görüş birliği yok. Bu açıkça görülebiliyor. Her parti, elbette sonuç itibariyle kendisini daha avantajlı çıkaracak argümanları savunuyor… Hal böyle olunca da görüş birliğine varmak mümkün olmuyor. Ama bir noktadan sonra da, her biri uzlaşma yoluna girmek durumunda kalacak. Mayısın altısına kadar, toplum önünde temaslar ve daha çok da kapalı kapılar ardında pazarlıklar sürdürülecek. “Cumhur ittifakı” çok önceden yola çıktığı için gerekli mesafeyi de almış durumunda ve sandık için en hazır taraf… Sadece Abdullah Gül’ün aday olma ihtimali karşısında biraz heyecan yaptı, o kadar!.. Aslına bakarsanız bu heyecana da gerek yoktu. Zira mevcut şartlar, bariz şekilde kendi lehlerine. Muhalefet kanadı, hem cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimleri için yarışa âdeta 2-0 yenik başlıyor! İki temel sebebi var. Birincisi “cumhur ittifakının” hazırlıklı oluşu… İkincisi de, muhalefetin dağınıklığı ve organize olma konusundaki eksiklikleri… Son bir haftalık performansa ve geçmişteki başarı grafiklerine bakıldığında, AK Parti-MHP ittifakının zorlanmadan ipi göğüsleyebileceği tahmin edilebilir. Ama bunu söylemek için henüz çok erken. Siyasette bir gün bile çok uzun zaman olduğuna göre, 24 Haziran’a kadar köprülerin altından daha çok sular akar… Dolayısıyla bir taraf adına peşin bir zafer ilan etmek mantıklı olmaz. MHP dışındaki muhalefet blokunun, iki şeyi başarması kedisi açısından zorunlu. Birincisi, CHP dışındaki partilerin baraj engeline takılmaması için alınacak tedbirler… Bu tedbirlerin ne kadar yeterli olup olmadığını da, yalnızca sandık sonuçları gösterecek!.. Burada HDP dışındaki partilerin ikili-üçlü ittifaklar kurması mümkün görünüyor. HDP’nin ise, tıpkı geçmişteki gibi, örgüt maharetlerini tekrarlayıp, bir şekilde baraj engelini aşmaktan başka çözüm yolu görünmüyor. HDP’nin bu konuda neler yapmak istediğini henüz anlayamıyoruz. Zira fazlasıyla ketum davranıyor. Ancak yakın geçmişi hatırladığımızda, HDP’nin yeni durumlara ayak uydurma konusunda hayli yetenekli olduğunu da görüyoruz. CHP yıllar yılı aşamadığı %25-26 bandını bu defa aşmak için mümkün olan en geniş ittifakın peşinde. Lakin bu o kadar da kolay olmayacak. Mesela cumhurbaşkanlığı için çatı aday çıkarma niyet ve teşebbüsünde, hem kendi içinden hem de diğer partilerden gelen yüksek direnç, genel başkan Kılıçdaroğlu’nu fazlasıyla zora soktu… Genel başkanı hapiste olan HDP’nin ve ancak CHP’nin taşıma su mahiyetindeki vekil transferiyle seçimlere girme yolu açılan (Burada YSK’nın gecikmiş kararını ve o karar öncesindeki olumlu-olumsuz ihtimalleri irdelemeden geçiyorum) İyi Partinin adayı belli. Gelgelelim ana muhalefet partisi, CHP’nin adayı ise bir türlü ilan edilmiyor/edilemiyor… Bu konuda CHP yönetiminin çok ama çok zorlandığı sır değil. 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, MHP ile birlikte çatı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çıkarmış ve irili ufaklı yedi-sekiz partinin daha desteğini almıştı. Lakin İhsanoğlu’nun şaşırtıcı derecede düşük profil çizmesi ve partilerin yeteri kadar propaganda desteği vermemesi, tabiatıyla bekleneni vermemişti. Vermediği gibi, bilahare CHP içinde yoğun eleştiri konusu da olmuş ve bundan dolayı Kılıçdaroğlu zor bir pozisyona düşmüştü. Şimdi yoğurdu üfleyerek yemeye çalışıyor. Bir taraftan da Meclis çoğunluğunu AK Parti-MHP ittifakına kaptırmamak için ‘geniş ittifak’ formülünü zorlamaya çalışıyor. Velhasıl işi hiç de kolay değil. Saadet Partisine gelince… Başlangıçta Abdullah Gül ismi üzerinden estirdiği rüzgârla epey piyasa yapan SP, Gül’ün adaylığının suya düşmesiyle birlikte, pazarlık gücünü büyük oranda yitirdi diyebiliriz. Ama parlamento seçimleri için ittifak imkânları elbette mevcut. Ve bunu sonuna kadar da değerlendirmek isteyecek. Burada İyi Parti ile ne ölçüde uzlaşabilecek, onu önümüzdeki günlerde izleyeceğiz. Fakat cumhurbaşkanlığı konusunda Meral Akşener’in gösterdiği direnç iş birliği sürecine biraz limon sıkmadı değil!.. Bakalım hangi taktikler tutacak?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.