Pakistan’ın zor seçimi!..

A -
A +
Dost ve kardeş ülke Pakistan, dün sandık başında idi. Maalesef kampanya döneminde olduğu gibi, seçim gününde de kan aktı. Belucistan eyaletinin başkenti Quetta’daki saldırıda en az 30 kişi öldü.
 
Pakistan, bağımsızlığına kavuştuğu 1947’den bu yana, hiç rahat yüzü görmedi desek, yanlış olmaz… Maalesef askerî darbeler, siyasi istikrarsızlık ve Keşmir meselesi yüzünden Hindistan ile sonu bir türlü gelmeyen amansız mücadele ve bunlar yetmezmiş gibi, bir de Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal ettiği 1979 yılından beri maruz kaldığı terör belası, bu dost ve kardeş ülkeyi fena hâlde bunaltıyor!.. Aslında 212 milyonu aşan nüfusu (En kalabalık 5. ülke), dünyada 24. büyük ekonomisi, kişi başına düşen millî gelir bakımından 41. ülke olarak Pakistan; deklare edilmiş nükleer silahlara sahip, Güney Asya’da bölgesel bir güç kimliğiyle siyasi dengelerde önemli rol oynuyor… Yüz yüze kaldığı iç ve dış problemler, Pakistan’ın geometrik hızla büyüyen nüfusuna âdeta nazire yapıyor! Dün, yüz milyondan fazla Pakistanlı seçmen, 85 bin oylama merkezinde, 12 bin 570 adayın yarıştığı seçimlerde oy kullandı. Seçimlerde güvenliği sağlamak için 449 binden fazla polis görev yaptı. Fakat ne yazık ki, Quetta’daki saldırı önlenemedi ve 30’dan fazla kişi hayatını kaybetti. Seçim kampanyası döneminde de ondan fazla büyük saldırı gerçekleşti ve en az 150 kişi öldürüldü… Evet, Pakistan’ın devasa nüfusu gibi, meseleleri de haddinden fazla büyük ve çetrefil. Dünkü seçimlerde yarışan öncü siyasetçilerin de, bu meselelerin altından kalkması pek kolay görünmüyor. Siyasetten men edilen Navaz Şerif’in kardeşi, Pencab Eyaleti Başbakanı Şahbaz Şerif (Merkez Sağ Muslim League Partisi); eski kriket oyuncusu İmran Han (Pakistan Teehreek-e İnsaf – Pakistan İçin Adalet Hareketi) ve 2007 yılında bir bombalı suikastla öldürülen eski başbakanlardan Benazir Butto’nun oğlu Bilavel Butto Zardari (Halk Partisi), seçimlerdeki ünlü ve önemli isimler…
Evet, yazının girişinde de belirttiğimiz üzere, Pakistan; Hindistan’la birlikte İngiliz sömürgesinden kurtulup bağımsızlığına kavuştuğu 1947’den beri gün yüzü görmedi. Hint alt kıtasındaki Müslümanları bölme pahasına, ayrı bir devlet kurma hedefinden vazgeçmeyen Muhammed Ali Cinnah (All –India Muslim League Partisi), Pakistan’ın ilk Genel Valisi ve ilk Meclis Başkanı oldu. Ancak 1948 yılında tüberkülozdan ölünce yerine partinin genel sekreteri Liyakat Ali Han, ülkenin ilk başbakanı olarak görev aldı. Ne yazık ki o da bir süre sonra bir suikastla öldürüldü… Ondan sonra da darbelerin ve suikastların sonu gelmek bilmedi. İskender Mirza ülkede kontrolü sağlayabilmek için sıkıyönetim ilan etti. Lakin çok geçmeden Mareşal Eyüp Han tarafından bir darbe ile devrildi. Eyüp Han aynı şekilde, General Yahya Han tarafından devrilecektir… Bu arada Pakistan anayasasında önemli değişiklikler yapıldı ve 1956’da Pakistan’ın statüsü resmen İslam devleti olarak ilan edildi. 1970 yılına gelindiğinde daha büyük bir felaket uç verdi. O zamana kadar Batı Pakistan ile birlikte olan Doğu Pakistan (Bugünkü Bangladeş) en az beş yüz bin kişinin hayatını kaybettiği iç savaş neticesinde koptu ve ayrı bir devlet oldu… Keşmir yüzünden çıkan Hindistan’la savaş kaybedildi. General Yahya Han, başbakanlık koltuğunu eski devlet başkanı ve eski dışişleri bakanı Zülfikar Ali Butto’ya devretmek zorunda kaldı. Zülfikar Ali Butto zamanında, Hindistan’la nükleer rekabet alanında, Pakistan önemli adımlar attı ve atom bombası testlerini başarıyla gerçekleştirdi. Lakin Pakistan’da iç siyasi mücadeleler ve ideolojik çatışmalar kamu düzeninin korunmasını imkânsız kıldı. 1977 yılında General Ziya-ül Hak askerî darbe ile Butto’yu devirdi. Butto daha sonra yargılanıp idam edildi. Ziya-ül Hak da, 1988’de çok şüpheli bir uçak kazasında hayatını kaybetti…
Her şeye rağmen, Pakistan; en büyük rakibi ve düşmanı Hindistan karşısında kendisini güvenceye alacak, nükleer bomba yapma başarısını 1998 yılında başardı. Fakat bu başarı Başbakan Navaz Şerif’e yaramadı ve 1999 yılında General Perviz Müşerref tarafından kansız bir darbe ile iktidardan indirildi. Perviz Müşerref 2008 yılına kadar ülkeyi idare etti, ancak sonunda o da istifaya zorlandı ve daha sonra yargılandı, ülke dışına çıkışı yasaklandı, bilahare sürgünde yaşamak zorunda kaldı vs. vs. Navaz Şerif’i de, iktidara gelip gitme bakımından Süleyman Demirel’e benzetmek mümkün. 14 sene içinde üç defa başbakanlığa geldi... Ne var ki sonunda ömür boyu siyasi yasaklı oldu! Şimdi onun yerine, Pencap Eyalet Başbakanı olan kardeşi Şahbaz yarışıyor. Şahbaz Şerif gibi yarışan bir başka mirasçı da var. 2007’de bombalı suikastla öldürülen Zülfikar Ali Butto’nun kızı, Pakistan’ın ilk kadın başbakanı Benzair Butto’nun ve Cumhurbaşkanlığını Perviz Müşerref’ten devralan Asıf Ali Zardari’nin oğlu Bilavel Butto… Hem ana hem baba tarafından siyasi mirasçı. Bakalım ne kadar hisse alabilecek?!
Temennimiz bu seçimler, kardeş Pakistan’a barış ve siyasi istikrar getirsin…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.