KOCAKARI

A -
A +
Yüz yıldır irticâ, mürteci, çağdaşlık diyerek gürültü çıkaranlar bugün çok ibtidâî kaldı. Kendi ifâdeleriyle ilkel. Üstelik moda ta’bîrle vandallıkları deşifre oldu. Hâlbuki yakın zamanlara kadar zevâhiri kurtarıyorlardı. Vaktiyle medenî bir görüntü çizen semtler psikolojik üstünlüğü kaybetdi. Artık onları varoşlar dahi ciddîye almıyor. Cumhûriyyetin kaymak tabakası ortada kaldı. Deli dana gibi dolanmaları bu yüzden…

İslâmcılar çok mu iyi durumda? Ne gezer! Sözüm ona muhâfazakârlar ama neyi nasıl muhâfaza etmeleri gerekdiğini dahi bilmiyorlar. İngilizin kucaklarına verdiği domuza evlâdım diye sarılıyorlar. İslâm adına yapabilecekleri bir şey yok. İ’tikâdları bozuk. Atdıkları her adım yeni bir sıkıntı demek. Gûyâ ecdâdın yolundalar. Gel gör ki Ahmediye’ye, Muhammediye’ye, Mızraklı İlmihâl’e yabancılar. Hattâ düşmanlar. Fındık büyüklüğündeki akıllarıyla ehl-i sünnet âlimlerine dil uzatıyorlar.  Ellerinden gelse o mübârek zâtların ihlâsla kaleme aldıkları eserleri yeryüzünden kazıyacaklar. Bu yolda Kemalistlerle yarışıyorlar. Kafaları bulanık, kalbleri kararmış, üstelik edebsizler. İnci mercân dolu hazînelerden anlayabildiklerini küçümsüyor, anlayamadıklarını reddediyorlar. Her iki tavrın da ulemâ cihetinden hiçbir ehemmiyyeti bulunmuyor. Dağa konup kalkan kuş misâli…
 
İslâmiyyet’in yıkıldığı günleri âlây-ı vâlâ ile kutluyoruz. Başımıza taş yağmadığına şükredelim. Ba’zıları belki bunu ilm-i siyâset adına yapıyor. Fakat şunu bilelim ki ilm-i siyâset bu değil. Söz konusu adımlarımız acabâ kaç kişinin ayağını kaydırdı? Kaç kişi bizim sebebimizle küfrü meşrû görmeye başladı? Cenâb-ı Hak muhâfaza buyursun… Olmaz öyle şey demeyin. Târih nice din düşmânının evliyâ diye yutdurulduğunu haber veriyor. Âhirete inanmayan Bedreddîn’e de şeyh denmişdi. Mürîdleri etrâfında pervâne oluyordu. Bütün bunlar geçmişde kaldı zannetmeyin. Gülen dehşetini hep berâber yaşıyoruz. Tersi de vârid. Bir yanlışı iyi niyyetle de olsa dâimî sûretde tekrâr edip durursanız bir müddet sonra ona siz de inanmaya başlarsınız. “İnandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız” hükmünü icrâ eder. Nitekim ediyor da. Fitne çıkarmadan doğruda buluşmalıyız. Yanlışla doğruyu karışdırdığımızda kaybeden doğru olur. Efendim biz cem’iyyet yararına sütle idrârı karışdırıyoruz. Böyle bir niyyet de böyle bir terkîb de olmaz. Şu hâlde küfrün nöbetini bırakalım kâfirler tutsun...
 
Biraz mürekkeb yalayanlar hemen havaya giriyor. Zîrâ ilmi Allah için taleb eden yok gibi. Bu sâha daha ziyâde makâm, tefâhur ve para vâsıtası olarak görülüyor. “İlm kesbiyle pâye-i rif’at/Arzû-yı muhâl imiş ancak/Aşk imiş her ne var âlemde/İlm bir kîl ü kâl imiş ancak” noktasına gelebilen kaç babayiğit var? Dîn-i mübîni bozmak için açılan müesseseler bu netîcede büyük paya sâhib. Bunlar nefsi peşinde koşan ahmakları küçük bir cilveyle avlıyor ve biz her biri birbirinden bozuk modern sapıklarla karşı karşıya kalıyoruz. Neymiş? Sorgulamakmış. Neyi sorgulayacakmış? Dîn-i mübîn-i İslâm’ı! Ya’nî “inandım îmân etdim” demek ve bunu kalbiyle tasdîk etmek bunlar için o kadar zor. İnandıkları ve îmân etdikleri şey aslâ ve kat’â Âmentü değil: Akılları, zekâları, nefisleri…
 
Âh kocakarı analarımız âh. Size ve sizdeki îmâna ihtiyâcımız var!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.