KORKU

A -
A +
Osmanlıyı büyük yapan başlıca unsurlardan biri de istihbârât. Devletin bırakın uçan kuşu, sıçrayan çekirgeden haberi var. Adâletin topuzu hak edenin başına inmek için emir bekliyor. Hadi böyle bir iklîmde yıkım için yürü. Yürürsün de kelleyi de verirsin. Klasik dönemde bile isyânlar eksik olmamış ne var ki hukûk her def’asında âsîlerin başını ezmişdir. Bu olmasaydı altı asırlık saltanat mümkin olmazdı!
 
CIA ve MI6 Büyükada’da durduruldu. Bu iki akıl yeni bir gezi planlıyordu. Vazgeçmiş değiller. Şübhesiz yeni masaların etrâfında aynı maksad için toplanıyorlar. Olup bitenleri herkesin bilmesine gerek yok. Hiçbir fâide sağlamadığı gibi moralleri de bozar. MİT bilip gereğini yapdı mı tamam. Bizim zâten her dem müteyakkız olmamız lâzım. İstiklâlimizi kazanana kadar böyle olacak. O andan i’tibâren belki biraz daha serbest kalabiliriz. Lâkin o vakit de mes’ûliyyetimiz büyüyecek. Gerçek hedeflere doğru yol alacağız. İşin Türkçesi nefes alıp verdiğimiz müddetçe dinlenemeyeceğiz. Zâten Müslimân’ın istirâhat edeceği ilk konak mezâr!
 
Bu arada istiklâlden bahsetdik. İyi de biz bir “Kurtuluş Savaşı” verip vatanımızı kurtarmamış mıydık? Her ne ise…
 
Rusya ile istihbârât paylaşımının büyük önemi bulunuyor. Bu ülkenin Türk ve İslâm dünyâsına yapdığı kötülükleri unutmadan iş birliğini artırabiliriz. FETÖ konusunda onların bizden çok daha ilerde olduklarını üzülerek dile getirmeliyiz. Putin yıllar önce ülkesindeki şer ocaklarını kapatırken biz boş gözlerle bakıyorduk. Hattâ birçoğumuz “aman böyle bir yanlışa düşme” diyordu. Hâlbuki Ruslar bu okulları İslâmiyyeti yayıyorlar diye kapatmamışdı. Câsûsluk yapdıkları gerekçesiyle tasfiye etmişdi. Kaldı ki yaydığı küfürdü. Câsûsluğu kimeydi? Tabîî ki Amerika’ya, tabîî ki İngiltere’ye…
 
Fetullah Gülen ve avenesinin Hıristiyanlığı yaymak için uğraşdığı gün gibi ortada. Anlayıp anlamamak insan olup olmamak gibi bir şey. Hatırlarsanız bir rezîl de peygamberliğini i’lân etmişdi. Dergisi, radyosu, televizyonu vardı. Gâlibâ hâlen de öyle. “Şimdi hapı yutdu. İnsanlar artık etrâfını boşaltır” diye düşünürken herhangi bir kopma olmadı. En azından kamuoyuna yansıyan bir gelişme yaşanmadı. Bağlıları küfür karanlığındaki yerlerini daha derinlere taşıdı. Hattâ bizzât tanıdığımız bir soysuz kendini Ebû Bekr-i Sıddîk’ın “radıyallahü anh” yerine koyarak, “o söylediyse doğrudur” diyordu. Üstelik bu alçak İstanbul İl Millî Eğitim Müdür Yardımcısı’ydı. Hâsılı îmân da küfür de nasîb mes’elesi. Birileri sevgililer sevgilisinin yoluna baş koyarken birileri şeytâna kırmızı halı döşemekle meşgûl.
 
Batıyı put hâline getirenler bu söylediklerimizi anlayamaz. Bundan kasdımız bizimkiler. Îmân dâhil her şeyini kaybetmiş gürûh ayrı. Beş vakit secdeye varan insanlar da batıdan başka bir tarafa bakamıyor. Farklı bir cihetden anladıkları şimâl-i garbî ile cenûb-i garbî. Eskinin devrimcilerine gelince: Onlar da kapitalist oldu. Gerçi dün de öyleydiler. Vaktiyle sol yumruğunu havaya kaldırıp tehdîdler savuranların büyük kısmı sıkışınca batıya ilticâ etmişdi. Rusya’ya sığınan kaç kişi sayabilirsiniz? Türklükleri gibi komünistlikleri de tiyatroydu vesselâm…
 
Bugün kapitalist olmayan yok gibi. İnsanımız âhir zamanda çukura düşdü. Debelenip durmak sonucu değişdirmiyor, değişdirmez de. Zîrâ bu yukarı doğru bir hareket değil. Yerini ve payını beğenmemekden doğan ufkî kavga! Çukurun necâset çukuru olduğunu söylemek bizim işimiz. Alınacak payın adını koymayı ise size bırakıyoruz... 
 
İstihbârât güzel işler yapıyor. Bugün çok şükür haşerâtın nefes alacak hâli kalmadı. Hangi adıma niyetlenseler devlet tepelerine biniyor. Sıkıntı işin kânûnî cihetinde. Bin def’a i’dâmı hak edenler vergilerimizle besleniyor. 15 Temmuz cânîleri gibi… Bunu sürdüremeyiz. Ölüm korkusu olmazsa suç işleme cesâreti artar. Osmanlıda cürm nisbetinin düşük olması daha ziyâde hukûk sistemiyle alâkalıdır. Arsızı hırsızı durduran başlıca âmil kelle korkusudur!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.