DİRENMEK

A -
A +
Kudüs ve daha nicesi bizim. Şunun bunun çemkirmesi ma’nâsız. Aslan yoksa meydan ite köpeğe kalır. Yüz yıldır yokuz. Hâdise bu. Ne var ki insanlık tarihi böyle muvakkat devirlere yabancı değil. Nicesini sayabiliriz. Aslandan değil ama hınzır familyasından gidebiliriz. Meselâ Almanlar iki yüz senelik bir uykunun ardından “biz döndük” demişlerdi. İki cihân harbinde dünyâyı titretmeleri bu sûretle mümkin olmuşdu. Çapsız idâreciler elinde o potansiyeli çarçur etmeleri söz konusu hakîkati değişdirmiyor. İngilizlerin bir varlık olması epeyce yeni. Yeni dediysek birkaç yüz yıllık iş. Ruslar kezâ. Amerikalıları saymaya gerek yok: Onlar dünki çocuk. Yehûdîler mi? Sakın ha şöyle güçlüler böyle güçlüler edebiyâtına başlamayın. Gerçek bir güç küçük ayak oyunlarına mürâcaat etmez. Bunlar her gün bir başka fırıldak çeviriyor. Bu zekâyla ilgili bir hâdise olmakdan ziyâde âcizlikle alâkalı bir mes’ele.
 
Eskiden yeryüzü bu kadar boş değildi. Şu anki vaz’iyyet iki harb-i umûmîden sonra ortaya çıkdı. Cümle âlem birbirini boğazlarken Yehûdîler aradan sıyrıldı. Her dönemde ticârî faâliyyetleri iyiydi. Bu doğru. Atladığımız kısım Müslimânların durumu. Vaktiyle tâcirlerimiz arzın her köşesiyle ticâret yapardı. Rızkın onda dokuzunun ticâretde olduğunu haber veren sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın hadîs-i şerîflerine ittibâ husûsunda Müslimânların gevşek davrandığını kim iddiâ edebilir? Unutmayalım ki bizzât ticâret yapan bir peygamberin ümmetiyiz. “Letüftehanne'l kostantıniyyetü fele ni'mel emîru emîruhâ ve le ni'mel ceyşü zâlike'l ceyş”i duyar duymaz yollara koyulanların, “Korkak tüccâr kazanamaz, cesûr tüccârın rızkı bol olur” hadîs-i şerîfine kayıdsız kalmaları düşünülebilir mi? Bu arada biz Türkler İslâmiyyeti evvelâ tâcirler vâsıtasıyla tanıdık. İlk ısınma bu sûretle oldu. Gâlibâ birileri bu hakîkatleri unutdurdu. Belki de “işi ticârete dökdü” ta’bîri yanlış anlaşıldı…
 
“Yıkılmayacağız, direneceğiz, diz çökmeyeceğiz” gibi ifâdeler bize yakışmıyor. “Alçağın boynunu koparacağız” dememiz ve buna inanmamız lâzım. Ardından gereğini yapmalıyız. Mâzî bunu salık veriyor. En sıkıntılı anlarda bile kahramanlık rûhundan ta’vîz vermemiş bir milletin çocuklarıyız. Birinci Haçlı Seferi’nde Anadolu’ya giren düşman sayısı altı yüz bin. Kılıç Arslan’ın elli bin bahâdırı var. Bunlar Haçlıya direndi mi? Aslâ ve kat’â. Peki ne yapdı? Onlarla savaşdı. Ama şu ama bu taktik. Netîcede savaşdı. Milletimiz sekiz yüz sene sonra da aynı zihniyyetdeydi. Çanakkale Gazanferlerle Muzafferlerle Mücâhidlerle dolu. Siz hiç “DİRENEN” diye bir isim duydunuz mu? Duyamazsınız çünki bu karşı tarafın üstünlüğünü peşînen kabûl olur…
 
İyi de o vakit direnmeyecek miyiz? Tabîî ki direneceğiz lâkin bunun adı direnmek olmayacak. Cihâd gibi muhteşem bir kelime varken neden farklı arayışlara giriyoruz? Gazâ da denebilir. Bunlar kâfirin hakîrliğini ortaya koyan ifâdeler. Direnmeyi başka yerde kullanalım. O da güzel bir kelime fakat yeri burası değil.
 
Bakalım kaç sâf-dil bu söylediklerimizi tersinden anlayacak?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.