YIĞINAK

A -
A +

ABD güney sınırlarımıza yığınak yapıyor. Dört bin tıra yaklaşan silâh ve mühimmât yalnızca teröristlere gönderilmiş olamaz. Bunlarla 200 bin kişilik ordu donatılabilir. Anlayacağınız Türkiye’ye karşı bir harekât planlıyorlar.
 
Gam değil. Îcâbına bakarız. Asıl problem başka!
 
İki yüz senedir ağlıyoruz. Tabîî son asrı ayrı tutmak lâzım. Buna ağlamak denmez. Yok olmanın eşiğine gelmek denir. Maddî cihetden vartayı atlatmış olsak da ma’nevî zâviyeden her geçen gün dibe doğru yol alıyoruz. Küfrün şiddeti azaldı lâkin sapıklık çoğaldı. Elli sene önce ehl-i sünnete daha yakındık. Bu kadar türedi yokdu. Sâdece Kur’ân diyenler kelaynak gibiydi. Hadîs-i şerîflerle birlikde icmâ’-ı ümmet ve kıyâs-ı fükahâ da unutulmamışdı. Bugün son ikisini ismen dahi olsa kaç kişi sayabilir? Hâlbuki bunlar edille-i şer’ıyyenin yüzde ellisini teşkîl ediyor. Dîni yıkmak isteyenler fıkhı hedef aldı. Yerine felsefeyi koydu. Bunu da tefekkür diye yutdurdu. Her kafadan bir ses çıkacak ve din yıkılacakdı…
 
Yiğit düşdüğü yerden kalkar. İçimiz boşalınca düşdük. Şimdi bir de necâset problemiyle karşı karşıyayız. Boşalan kısma bunlar doldu. Halîc’deki temizliğin aynısını kalbimizde yapmalıyız. Beynimizi de ihmâl etmeden. Her ikisini son yüzyılda istîlâ eden işgâlcileri teker teker çıkarmalıyız. Bunu yapmanın yolu belli: Ehl-i sünnet âlimlerine kayıdsız şartsız teslîm olmak. Ya’nî kimlere: İmâm-ı a’zâmlara, imâm-ı Mâliklere, imâm-ı Şâfîlere, imâm-ı Ahmed bin Hanbellere, imâm-ı Gazâlîlere, imâm-ı Rabbânîlere ve daha nicelerine… “Ben”i ayağımızın altına almak zorundayız. “Kendini frenk kâfirlerinden dahâ üstün bilen bir kimsenin Allahü teâlâyı tanıması harâmdır” buyuruyor İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî hazretleri. Bu büyüklerden üstün olduğunu düşünenin hâlini varın hesâb edin…
 
Cenâb-ı Hak cümlemizi bu felâkete düşmekden muhâfaza buyursun. “Âmîn bi-hürmeti seyyidi’l-mürselîn ve çehâr yâr-ı güzîn rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în ve cemi’ enbiyâ ve evliyâları hürmetine âmîn yâ Rabbe’l-âlemîn bi-hürmet-i seyyidi’l-kevneyn ve hatmi’l mürselîn.”
 
İslâm harfleri bin yıllık hâfızayı temsîl ediyordu. Lâtin alfabesiyle köklerimiz kesildi. Eski nesiller bir kısım değerlerimizi nakletse de bu faâliyyet sistemli değildi. Üstelik kitâbî bilgilere dayanmıyordu. Netîcede kaşıkla aldığımızı kepçeyle verdik. Bugün geldiğimiz nokta dört çeyrek asırlık sergüzeştin sonunda ortaya çıkdı. Dedelerini darağacına götüren küfür alâmetini şimdi nice zavallı takke yerine kullanıyor. Boynunu verir oturağını vermez. Belki güzellikle mesâfe alınabilir. Hâsılı kelâm insan yaşadığı hayâta alışıyor. En büyük yanlışlar bile bir müddet sonra vazgeçilmez doğrular hâline geliyor. Hıristiyanların, yahudilerin, budistlerin, masonların, komünistlerin onca saçmalığa canı bahâsına bağlanmasının başlıca sebeblerinden biri de gâlibâ bu!
 
Şu hâlde maddî tarafımızı güçlendirmek işin kabuğu. Aslolan o temiz i’tikâdla kalbimize yığınak yapmak. Ardından gelecek hücûm bütün düşmanları silecekdir!
 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.