HAREKÂT

A -
A +
Küçük hesâbların adamı olduk. Biz küçüldükçe cüceler büyüdü. Hâliyle şımardılar. Teknoloji denen silâha yapışarak yeryüzünü kontrolleri altına aldılar. Üstelik tutunduklarıyla bütünleşdiler. Öyle ki o gücün kaslarından geldiği zehâbına kapıldılar. Bu gafletle basdıkları zemînin günden güne çürüdüğünü fark edemediler. Hiroşima’ya atılan bombanın aynı psikolojik te’sîri bugün dahi sağlayabileceğini düşünmeleri bu yüzden. Hâlbuki köprünün altından çok sular akdı. İnsanlar korku bariyerini aşdı. Ayrıca o türlü oyuncaklar artık çok sıradanlaşdı. Kafasına koyanın neredeyse ânında sâhib olabileceği nesneler hâline geldi. İş mütegallibe cihetinden fevkalâde nâzik. Atıp tutmayı bir kenara koyup yeni vaz’iyyete alışmalılar. Aksi takdîrde herhangi bir çılgın ışıltılı şehirlerinin mumlarını söndürür. Hem de bir düğmeye basmakla…   Büyük gemiler batarken uzak durmak gerekir. Doğurduğu girdâb çok can yakar. Garb diye tutduran kısa akıllılar memleketimizi felâkete giden bir trene son vagon olarak eklemek istiyor. Kafaları başka alternatifleri almıyor, alamaz. Batı batı olmakdan çıkıp bir puta dönüşmüşse duâdan başka yapacak bir şey yok demekdir…   Yeryüzünü arsa olarak görenlerin kaybedeceği vetîredeyiz. Dünya harîtasını masamızın üzerine koyup harekât planımızı yapmalıyız. Bundan kasdımız ileri safhada bir yapılanma. Adına bakanlık demeden her büyük hedef için nâzırlık çapında bir teşkîlâtlanmaya gidilmeli. İslâm âlemindeki hedeflerimiz nelerdir? Hıristiyan dünyâsına nasıl bir şekil vereceğiz? Kan emici siyonist sermâyeyi ne sûretle derdest edeceğiz? Diğer adımlarımız hangi sırayla atılacak? Bütün bunları karâra bağlayıp dev bir bütçe ve geniş bir teşkîlâtla harekete geçmemiz gerekiyor. Bu arada 780 bin kilometrekare edebiyâtını bırakmalıyız. Bu ufuk bizi hiçbir yere taşımaz. Trump küreyi avuçlarken Meriç’de mıhlanıp kalmamız çok kötü.   Harekâtın kalbde başlaması lâzım. Kocakarı îmânına ihtiyâcımız var. Mezhebsizlerin inanıyoruz demesi boş. İslâmla felsefe bir araya gelirse ortaya çıkan şey yeni bir din olur. Aslâ ve kat’â müslimânlık olmaz. Mezhebleri gereksiz gören zavallılar bilmiyorlar ki onlar olmazsa cenâbetlikden dahi kurtulamazlar. Nerede kaldı nemâz kılmak!   Ehl-i sünnet i’tikâdıyla mücehhez olup sebeblere yapışırsak sırtımız yere gelmez. Uzaklar yakın olur. Putlar kırılır. Adâlet güneşi bir asır sonra yeniden doğar. Zirveye çıkması elbette zaman alır fakat doğar. Milyarlar yeniden emniyyetle tanışır. Hayât herkes için daha yaşanılır hâle gelir. Korkacak, çekinecek esbâb ortadan kalkar. Sâdece müslimânlar değil gayr-i müslimler de, sâdece erkekler değil kadınlar da râhat eder. Tıpkı dün olduğu gibi: [Bir gün Bilecük’den bâzârcı kâfirler gelmişler ve hem Germiyân’dan dahi gelmişler. Bu Bilecük’de kâfirler eyü bardak düzerler. Bâzâra yük-ilen satmağa getürmişler. Germiyânlu’nun birisi bir bardagın almış, nesne virmemiş. Bu kâfirler gelüp ‘Osmân Gâzî’ye şikâyet itmiş. ‘Osmân Gâzî dahi ol bardagı alan kişiyi getürmiş, belki dögmiş, dahi kâfirin hakkını alıvirmiş. Be-gâyet yasak itmiş, “Hergiz Bilecük kâfirlerini incitmeyeler.” Bunlara ‘adl gösterdi. Tâ şol hadde vardı kim Bilecük kâfirlerinün ‘avratları dahi Eskişehir’ün bâzârında gelürler, bâzâr idüp maksûdlarını görüp giderlerdi emn ü emân-ıla. Bu Bilecük’ün kâfirleri dahi ‘Osmân Gâzî’ye gâyetde i’timâd itmişlerdi kim “Bu Türk bizüm-ile eyü togrılık ider” dirlerdi.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.