KÜNH

A -
A +
Trump tuzağa düşürüldü. Belli çevrelerce hem Kudüs karârı aldırıldı hem sıfırlandı. Şu sâatden sonra vaz’iyyeti toparlayabilmesi muhâl. Ekip olarak bu yolda birkaç cümle kurdular. Dikkatleri Kore’ye çevirmeye çalışdılar. Ne var ki netîce çıkmadı. Zâten böyle bir anda Çin’in ağzını birazcık olsun açması kâfî idi, öyle de oldu. Savaş çığırtkanları suspus. Altmış sene öncenin Amerika’sı dünyâya yeterdi. Çok şükür bu vasfını bir çeyrek asırda kaybetdi. “Devlet-i aliyye”nin 150 sene boyunca yapdığını 25 yıl kadar yapabildi. Altıda birin ne ma’nâya geldiğini gecelerde ve gündüzlerde düşünebilirsiniz.
 
Her ne ise. Garbın son kal’ası düşüyor. Yahudi de bu gidişi hızlandırıyor. Üstelik basdığı dalı keserek. Bir de bunlara zekî diyorlar. Bu arada kaz tüyünün süzüldüğü gibi bir düşüş beklemeyin. Hâdise vukû bulduğunda, “vahşî batının cânî yamyamları yerle yeksân oldu” diyeceğiz. Artık kopacak gürültüyü siz tahmîn edin...
 
Eski cumhurbaşkanı dâhilî ve hâricî devriklere mavi boncuk dağıtmaya devâm ediyor. Neymiş? Kaygılıymış. Lisânımızda “sevsinler” diye bir kelime var. İyi ki de var. Anlaşılan gözden düşmekle iktifâ etmiyor. Dibin dibini görmek istiyor. Kendi bilir. Katılırsa ilk seçimde kaç puanlık adam olduğunu anlar. Aynı şey İyi Parti için de geçerli. Ecdâdın ok ve yayını istismâr etmek bu gürûha hiçbir şey kazandırmaz. Seçim barajı %5’e düşsün dediklerine göre çok da hayâlci değiller. Birkaç sene önce atıp tutan HDP’liler içeride derin derin düşünüyorlar olsa gerek. Belki ders de çıkarıyorlardır. Kılıçdaroğlu’nu sormayın. O türünün son misâli. Hiçbir hâdiseden ibret almaz. Maamâfîh 2019’daki seçimlerden ümîdliyiz. Belki o gün uyanır. En azından “bu iş olmayacak” der. Her cümlesi boş lakırdı. Ciddîye alınacak tarafı yok. Cevâb vermeye değmez. Ama seçim akşamı radyodan kendisi için bir türkü isteyebiliriz. Netîcede an’anesi saza dayalı! İyi de hangi türkü? Tabîî ki, “dersini almış da ediyor ezber”
 
Afrika seferiyle alâkalı birkaç cümle de kuralım. Elbette fevkalâde memnûniyyet verici. Lâkin içini doldurmamız gerekiyor. Bundan kasdımız yollar, hanlar, fabrikalar yapmak değil. O bölgelere Osmanlı vasfıyla gitmek. Nasılını Somali üzerinden anlatalım: Yakın zaman önce bir vakfımızın gönüllüleri buraya gider. Günler içinde insanlarla samîmi olurlar. Samîmiyyet hasbihâli getirir: [Bizler çok uzun zaman Türkleri bekledik. Etrâkı büyüklerimizden duymuşduk. Gelip bizi de kurtaracaklar diye düşünüyorduk. Sonunda geldiler. Kelimelerle ifâde edemeyeceğimiz kadar sevindik. Lâkin bir müddet sonra anladık ki beklediğimiz Türkler bunlar değil. Zîrâ bozulmuşlar. Mezhebsizliğe, Vehhâbîliğe kaymışlar. Bu sefer ta’rîfi imkânsız bir üzüntüye kapıldık. Âdetâ kan ağladık. Bu hâldeyken sizlerle tanışdık. Sohbet etdikçe sizi tanıdık. Ve nihâyet ‘tamam’ dedik, ‘işte beklediğimiz Türkler’]
 
Şimdi muhâsebe vakti. Acebâ beklenen Türk biz miyiz? Ecdâdımızın vasıflarıyla mücehhez miyiz? Kızıp mangalı devirmeye gerek yok. Yapacağımız iş onlar gibi inanmak, onlar gibi amel etmek.
 
Mes’elenin künhü bu!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.