DEV

A -
A +

Hürriyet ince işçiliğe devâm ediyor. 5 şubat günü birinci sahîfeden duyurduğu habere bakalım: “Hain saldırıda KONKURS izi. Zeytindalı harekâtında önceki gün beş Mehmetçik’in şehit düştüğü saldırıda, teröristlerin Rus yapımı güdümlü tanksavar silahı 9M113 Konkurs kullandığı değerlendiriliyor. TSK’nın Leopard tankını vuran bu silahın NATO’daki kod adı “AT-5 Spandrel” Bu haberin hedefi iki devletin münâsebâtı olamaz. Zîrâ bu yolla netîce alınamaz. Hedef Türk kamuoyu. Dolayısıyla cumhurbaşkanı. İnsanımıza verdikleri mesaj şu: İttifâk kurduğumuz Rusya bizi arkadan vuruyor. Erdoğan bir kerre daha kandırıldı!

Füzenin şu veyâ bu devlete âid olması kırk sene öncenin Türkiyesi için mühimdi. Kuklacı henüz deşifre olmamışdı. Elinde bir sürü ip vardı fakat geniş kitleler bunların farklı noktalardan sarkdığını zannediyordu. Milletimiz doksanlarda çözer gibi olduğu bu düğümü iki binlerde paçavraya çevirdi. Gel gör ki vaktiyle iple it oynatanlar bu istihâleyi fark edemedi. Kervânı aynı yoldan geçirebileceklerini sandı. Sıkıntının sebebi işte bu. Hâlbuki en son 28 Şubat’da muvaffak olmuşlardı. Aslında orada da oynadıkları oyunu kimse yutmamışdı ama yaydıkları korkuyla galebe çalmışlardı. Ali Kalkancıların, Müslüm Gündüzlerin, Fadime Şahinlerin te’sîri fazlasıyla mahdûddu…

Harekât devâm ediyor. Mehmetciğimize bahâ biçilemez. Ne var ki zâyiât vermeyelim diye gereğinden fazla hassâsiyyet gösterirsek yol alamayız. Hâin olmayan herkesin destek verdiği bir operasyondan bahsediyoruz. Cümlemiz bu desteğin ne ma’nâya geldiğini biliyor. Komünist artıklarını cehennem çukuruna gönderirken şehâdet şerbetini içebileceğimizin farkındayız. Tankımız da vurulabilir, uçağımız da düşürülebilir, binlerle şehîd de verebiliriz. Biliriz ki şühedâmızın yeri biiznillah cennet bahçesidir. Afrin’de birçok devletle mücâdele ediyoruz. Tüneller var, bizde olmayan silâhlar var, batılı devletlerin terörist kıyâfeti giymiş özel kuvvetleri var. Hepsi ve daha fazlası doğru. Bu yüzden sivillerin üzerine titremek kaydıyla kibâr kibâr gitmeyi terk etmeliyiz. Aslında bunu en başda yapmalıydık. Sağdan soldan homurtular yükselmeden işi bitirmeliydik.

Amerikanın, “Biz Afrin’le ilgilenmiyoruz” yollu açıklamaları dumûra uğramış bir zekâyı temsîl ediyor. Her şeyiyle içinde oldukları hâlde neden böyle söylüyorlar? Çünki dışarıda görünüp Türkiye’yi başarısız kılmak kaybetdikleri nüfûzlarını iâde eder. “Gölgem yetdi” havasında olurlar. Türkiye’nin muvaffak olması durumunda ise biz zâten orada yokduk diyecekler. Tabîî bu uğradıkları mağlûbiyyeti ortadan kaldırmaz fakat biraz olsun hafîfletir. Bilmedikleri şey köy kahvesinde çayını yudumlayan insanların bile ciğerlerini okuduğu…

Aynı anda birkaç cebhede mücâdele edebilmeliyiz. Kasdımız operasyon vasfındaki harekâtlar değil. Doğuda Rusya’ya batıda Amerika’ya denizlerde bunlara veyâ başka düşmanlara yetebilmeliyiz. Ma’zeret hastalığından kurtulmalıyız. Mesâfelerden ürkmemeliyiz. Binlerce kilometrelik uzaklıklar arka bahçemiz gibi olmalı. Ordumuzun imkân ve kâbiliyyetleri bunları te’mîn edebilecek seviyeye yükseltilmeli. Osmanlı asırlarca bunun çok üstündeyde. İşi askerlik olan serdengeçti birlikleri kurmalıyız. Bunlar daha tedbîrli hareket eden ana unsurların önünde mevki almalı. Şimdi ba’zıları çıkıp, “Afrin bilmediğimiz bir coğrafya” diyor. Aman kimse duymasın! Çocukların pencereden saldığı kâğıt uçaklar dahi oraya düşer. Hâl böyleyken mıntıkayı bilmiyoruz demek “biz yokuz” demekdir. Yeryüzünün tamâmını avucumuzun içi gibi bilmeliyiz.

Nükleer kalkanı memleketimizin üzerine çekip zâlimlere “gel beru” demenin vakti geldi. Milyarlar uyanan devden bunu bekliyor!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.