Ramazan Tembihnamesi!

A -
A +
On bir ayın sultanı, işte çıkıp geldi ayların ötesinden… Sosyal hayatımızı nasıl da binbir yerinden yakalayacak ve canlandıracak bugün itibarıyla. Bizler ramazan ayına hazır mıyız? Bu mübarek ay geldiğinde, sosyokültürel aile yaşantımızda neler yapmalıyız? Nasıl davranmalı, nelere dikkat etmeli ve hangi hususları öncelemeliyiz? Bütün bu sorulara cevap ararken Osmanlının meşhur “Ramazan Tembihnameleri" geldi aklıma. Osmanlı, hayatın bütün taraflarını tanzim etmekteki başarısıyla da büyük devletti. Ramazan geldiğinde, özellikle Padişah veya diğer devlet büyükleri tarafından  “Tembihname” adı verilen bir yazılı genelge yayınlanır ve bu tembihnameler camilerde, kahvehanelerde, pazarlarda, alışveriş çarşılarında; imamlar, vaizler ve tellallar tarafından halka duyurulurdu. Bu tembihnamelerde, halkın ramazan boyunca uyması gereken kurallar hatırlatılır ve önemli hususlara dikkat çekilirdi. Mesela, özellikle gıda satışı hususunda, fırsatçılara izin verilmez, gıda denetimi sıklıkla yapılır ve fiyatları üzerinde oynanmasına müsaade edilmezdi. Caddelerin ve sokakların temizliği, insanların sosyal hayattaki tavır ve tutumlarının, nezaket dairesinde olması gerekliliği, halkın dinî kaidelere daha sıkı uyması hatırlatılırdı. Ayrıca, devlet erkânı için ramazanın ilk gününden başlayarak padişahın huzurunda “huzur dersleri” verilirdi. Bu derslerde “mukarrir” adı verilen devrin önemli âlimleri devletin önemli bürokratlarına tefsirden oluşan bilgiler verildikten sonra sorular sorularak bilgi hazineleri test edilirdi. Ramazan ayında hamile kadınların ve hasta kimselerin aleni yiyip içmeleri yasaklanırdı. Kimseler alenen yemez içmez, ayın manevi atmosferine saygı duyulurdu ki gayrimüslimler bile bu hususa itina gösterirdi. Camilerin sabaha kadar açık tutulması emri verilirdi. Padişahlar tebdil-i kıyafet ile sabah namazından itibaren halkın arasına karışarak yiyecek içecek fiyatları ve kalitesi hususlarında araştırmalar yapar, iftar zamanı rastgele bir evin kapısı çalınırdı. Ramazan boyunca halkın gürültüden uzak, temiz, huzurlu bir ay geçirmesi için gerekli olan bütün tedbirler bu tembihnameler vasıtasıyla sağlanır ramazana mahsus özel bir hayat alanı açılırdı âdeta. Yani ramazan, Osmanlıya has özel ve güzel bir ritüele dönüştürülerek oruç tutma ve ibadet, âdeta bir sanat şeklinde, en özel ve güzel şekliyle yaşanası kılınırdı... Bütün bu saydıklarımız üç beş ayrıntı sadece. Ancak ecdadımızın yaşantısı hakkında ipucu verme noktasında yeterlidir sanırım. Bugünden itibaren bizler de biraz tefekkür ederek bu kutlu ayı yaşanası bir aya dönüştürmenin inceliklerini araştırıp bulmalı ve bunu etrafımıza en güzel hâliyle yansıtmalıyız. Biz diyoruz ki… Ramazan geldi mi biz de kalkıp geleceğiz her neredeysek. En güzel hasletlerimizi giyinip, hep birlikte katılacağız nezaket ve nezahet kervanına. Ramazan güzelliği, iyiliği, sevgiyi, hayrı, bereketi, hikmeti, rahmeti, mağfireti kuşanıp gelmedi mi ayların ta ötelerinden. Gelirken bize ilahi muştular getirmedi mi? Hâsılı kelam… Ramazan geldi mi neredeysek, hangi ruh iklimindeysek, bahar yağmurları kabilinden yağmalıyız toplumun üzerine… Tarumar olmuş bahçelere gül, bizar olmuş yüreklere umut, tenhalaşmış caddelere ses, virane evlere ışık olacak, bir yetimin yüreğine değen merhamet, ağlayan bir kadının gözlerine mendil, çaresiz bir fukaranın derdine çare olmanın yollarını bulacağız. Genetik kodlarımızda var olan o ramazan tembihnameleri bize de yol gösterecek elbette. Ramazanınız mübarek ola… Ramazan gelmiş, hoş gelmiş!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.