Kurtarıcı arayışı ve CHP’nin seçim performansı

A -
A +
“Yapılan yol ve köprüleri kemirerek, buzdolabı yalayarak beslenir, dünya liderleriyle övünürler. Bu millete her şey müstahak.” Bu sözler CHP Milletvekili Mahmut Tanal’a ait. Tanal, seçim sonuçlarının netleşmesinin ardından kendi sosyal medya hesabından yazdı bu derin seçim sonucu analizini! CHP’nin seçimleri niçin kazanamadığı ya da kazanamayacağını anlamak için seçim sonrası parti elitleri arasında yapılan tartışmalara bakmak yeterli. CHP’ye yakın, akademisyen, yazar ve gazetecilerin seçmenleri anlama ve analiz etmeye dönük kullandıkları aşağılayıcı kavram setleri, esaslı saha araştırmalarına bile gerek kalmadan, CHP’nin niye bir türlü 25 bandının üzerine çıkamadığını gösteriyor. Mesela CHP medyasında bir kaç seçimdir, Şükrü Erbaş’ın 1970’lerde yazdığı “Köylüleri niçin öldürmeliyiz?” şiirinden esinlenilen, “Seçmenleri niçin öldürmeliyiz?” başlığı ile analizler yapılarak, seçim kaybetmenin “esas suçlusunun” AK Parti’ye oy veren seçmen kitleleri olduğu belirtiliyor. Parti lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun her iki kişiden birinin oyunu alan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı niçin tebrik etmeyeceğine ilişkin gerekçeleri tam da bu bakış açısının benzer bir yansımasıydı. Seçmen iradesini aşağılayıcı bir tutumdu. Kılıçdaroğlu, seçim sonuçlarına yönelik yaptığı basın toplantısında, seçimleri bir önceki oy oranının üzerinde kazanmış Erdoğan’ı ve hâlâ CHP’nin iki katı oy almış AK Parti’yi seçimin kaybedeni olarak yorumlamayı tercih etti. Bir önceki seçimlere göre oyları 2 puan düşen kendi partisini de kazanan olarak ilan etti. Bununla da yetinmeyip, CHP’nin başına geçmesinden bu yana 9 seçim kaybetmesine ve hâlâ koltuğunu korumasına rağmen, partide değişim isteyenleri “koltuk sevdalısı olan, bireysel çıkışlarla görev arayan kişilerin bu partide işi yoktur” sözleri ile eleştirdi. CHP liderliği ve yöneticileri, her seçimin ardından esaslı bir değerlendirme ile kendi seçmeninin karşısına çıkmıyorlar. Seçimleri kaybetmelerinin sorumluluğunu genellikle, sisteme, medya düzenine ve seçim güvenliği gibi kaybetme ile doğrudan ilişkisi olmayan etkenlere yüklüyorlar. Böylece başarısızlığı perdeleyerek, parti tabanından kendilerine yönelecek öfkeyi savuşturmaya çalışıyorlar. Bu seçimlerin ardından, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin herhangi bir bahanenin ardına sığınmadan seçimleri kaybettiklerini açıklamasına parti içinden ve elitlerinden gösterilen tepki, seçimi kaybetme sorumluluğunu yükleyecek bahanelerinin boşa düşmesi ile ilgiliydi. Aslında CHP yönetimi, devletin resmî ajansının sonuç aktarma hızını tartıştırarak, YSK’ya kaybetme suçunu atarak ve seçim güvenliği meselesi üzerinden seçimlerde hile yapıldığı yalanını devreye sokarak, seçimleri niçin kaybettiklerinin üzerini bir kaç hafta perdeleyeceklerdi. Böylece daha önce yaptıkları gibi, CHP’de liderlik tartışmasını erteleyeceklerdi. Muharrem İnce bunu bildiği için parti içinde ve kamuoyunda CHP’de liderlik tartışmasının alevlenmesi için, seçimleri kaybettiklerini herhangi bir bahanenin ardına sığınmadan açıkladı. İnce, tartışmaları izlemek için de bir süre tatile çıktı. CHP seçmeninde hayal kırıklığının bu derece derin yaşanması, yine CHP liderliği ve yönetimi ile ilgili. Çünkü kendi tabanlarına seçimleri yüzde 60’la kazanacaklarını söyleyerek seçim kampanyasına başladılar. “25 Haziran’da tüm Türkiye’nin dağlarında çiçekler açacak” söylemi ile seçmenlerine aşırı umut yüklediler. Hâlbuki, CHP’nin, 2002’de %19,4, 2007’de %20,9, 2011’de %26, 7 Haziran 2015’te %25 ve 1 Kasım 2015’te %25,3 oranında aldığı oylara bakıldığında bu seçimlerde de bir önceki seçimlere benzer oy alacağı açıkça ortadaydı. Yine Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin bir özelliği olarak Muharrem İnce’nin CHP’nin biraz üzerinde oy alsa da seçimi kazanamayacağı belliydi. CHP, kampanya dilinde seçimi kazanmaya yönelik olarak değil, Erdoğan ve AK Parti’nin kaybetmesine dönük bir strateji izledi. Seçmenlerine bunu açıkça söylemedikleri için bu kadar şiddetli taban öfkesi ile karşı karşıya kaldılar. Her seçimi kaybettiğinde CHP’de kurtarıcı arayışı hızlanıyor. Uzun ve meşakkatli çabaların ardından bulunan kurtarıcı da, normal yollardan değil “yuhalanarak” gönderilmeye çalışılıyor. İnce, partinin başına geçse bile Kılıçdaroğlu’nun akıbetinden farklı bir gelecekle karşılaşmayacağını şimdiden görmek gerekiyor. CHP’deki problem, kurtarıcı sorunu değil. Cevabı sonraki yazılara....
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.