“Mahalle baskısı” ile linç girişimini karıştırmayın!

A -
A +
Son birkaç haftadır gazetelere röportaj vererek fikrini açıklayan sanatçılara karşı özellikle sol, sosyalist ve bazı iktidar karşıtı radikal muhalif çevrelerden organize bir “linç kampanyası” düzenleniyor.
Linç girişimine katılanlar sadece sıradan sosyal medya trolleri değil. Aynı zamanda sol ve sosyalist medya, bu mecralarda yazan gazeteciler, üniversitelerde ders veren bazı akademisyenler ve birtakım okumuş yazmış çevreler de bu linç kampanyasına öncülük ediyorlar. 
Linç kampanyasının hedefine konulan sanatçıların ortak özelliği, gazetelerde yayınlanan röportajlarında “toplumsal uzlaşma”, “birlikte yaşama” ve “seçim sonuçlarını meşru görme” temasını merkeze alan konuşmalar yapmaları ve hükûmete “sert” ve “radikal” muhalefet yapmamaları.
Bu çevreler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen açıklamalar yapan Yavuz Bingöl’e karşı defalarca linç kampanyası düzenlemişler, ancak onu duruşundan geri adım attıramamışlardı.
Son dönemde, Yavuz Bingöl’e yaptıklarının aynısını Bülent Ortaçgil’e, Mazhar Alanson’a, Haluk Levent’e hatta Fazıl Say’a bile yapmaya çalıştılar. Bu sanatçıların düşündüklerini açıklamalarından dolayı, artık onların “eserlerini dinlenmemesi” ve “konserlerine gidilmemesi” gerektiğini söyleyenlerden tutun da, en hafifi “iktidara biat etti” şeklinde ve bir çoğu hakaret içeren söylemlerle onlara karşı yoğun bir linç kampanyası düzenlendi.
İki örnek vermek gerekirse, Alanson ve Ortaçgil’in açıklamalarının bir kısmı şu şekildeydi:
M. Alanson: “Seçimlerden sonra da, bu yeni dönemde de artık iyice ortaya çıktı ki, bu ülkenin çoğunluğu Müslüman ve Müslüman hayatı yaşıyor. Olayımız bu. Karşı tarafın kızmasının, dövünmesinin âlemi yok. Bu topraklarda o söyledikleri gibi ‘laiklik de elden gitmez’, gitmedi de. Kimse korkmasın. Ülkemizin gerçeklerini kabul edersek hepimiz daha mutlu olacağız. Ben mesela, okullarda Atatürk sevgisini otomatikman pek çok çocuk gibi aldım bünyeye. Ama Peygamberime de âşığım, ne var bunda!”
B. Ortaçgil: “Muhalefetiyle iktidarıyla uzlaşmamız gerekiyor. Sandıktan çıkan sonuca saygı duyulmalı öncelikle. Oy olarak da baktığımız zaman yüzde 52'yi yok mu sayacaksınız? Ya da muhalefette kalan yüzde 48'i? Başkan yüzde 52 civarında oy alarak seçilmiş. Muhalefet bunu kabul etmeli”
Linç kampanyasına son olarak, Yeni Türkü grubunun solisti Derya Köroğlu maruz kaldı. Röportajın Sabah gazetesinde yayınlanmasının ardından, söyledikleriyle ilgili linç girişimi devreye sokulunca, “gazete sözlerimi cımbızladı” diyerek söylediklerinin ardından durmadı.
Sonradan Sabah gazetesi röportajın kaydını yayınladı. Aslında röportajda “cımbızlama” falan yoktu. Hatta yayınlanacak metin Köroğlu’nun onayına bile sunulmuş. Köroğlu’nun “zor durumda kalırım” ricası üzerine, CHP ile ilgili söylediği şu kısımlar bile metinden çıkarılmıştı: “Çok yazık. CHP’ye sitemimiz çok büyük. Atatürk’ün partisi filan değiller artık. Maalesef. Revize etmek bile az kalır. Topyekûn… Her şeyin laftan çıkıp gerçeklere bürünmesi lazım. Atatürk’ün dediklerini yaparak ancak Atatürkçü olunur”
Sanatçılara karşı bu yapılanların adını tam koyabilmek ve analiz etmek için mart ayında Selda Bağcan’ın Hürriyet gazetesinin Kelebek ekine verdiği röportajın dikkat çekici birkaç cümlesini buraya alayım:
“....
TRT’den davet de geldi bana.
Öyle mi?
- “Harman Yeri” programına. Daha önce çıkmıştım. O kadar güzel bir programdı ki şimdi karpuz gibi bölündüğümüz için çıkamıyorum... Herkes “Aaa oraya çıkamazsın” diyor. Çevrem de “hayır” diyor....Yeni bir şey değil. Ayrıca bu bir müzik programı. Müzik programında bir konuşma yok. Sadece müzik yapacağım. Halk türküleri söyleyeceğim. 3-4 sene önce çıkmıştım....
Düşünebiliyor musun mahalle baskısını?
TRT’ye türkü programına gideceğim ama “Gitme” diyorlar. Mahalle baskısı işte.
 Gerçekten gitmeyecek misiniz TRT’ye?
- Gitmeyeceğim.
Lütfen gidin, sizin gibi sanatçılar bu bölünmüşlüğü ortadan kaldırılabilir ancak.
- Ne yapayım, geldiğimiz nokta bu. Mahalle baskısı yüzünden gidemiyorum.”
Şimdi adını tam ve doğru koyalım. Bu sanatçılara yapılan “mahalle baskısı” falan değil. Düpedüz “linç girişimi”. Mahalle baskısı olması için “bir mahalle”nin olması gerekir.
Linç girişiminde bulunan kesimler bu sanatçıların kendilerinden olduğunu varsayarak, onların da kendileri gibi düşünmesi, konuşması ve hareket etmesini istiyorlar. Ayrıca bu sanatçıları da sadece kendilerinin dinleyebileceğini varsayıyorlar.
Hâlbuki bu sanatçıları, aynı zamanda muhafazakâr olan toplumun geniş kesimleri de dinliyor. Dinledikleri ve konserlerine gittikleri için de o sanatçılardan kendileri gibi düşünmesi ve yaşamasını da beklemiyorlar. 
Linç girişiminde bulunan kesimler ise sahiplendikleri için değil, bu sanatçıların toplumun geniş kesimleri tarafından beğenildiklerini bildikleri için, iktidara yarayacak açıklama yapmalarını engellemeye çalışıyorlar. Ya da başka sanatçılardan yeni ve benzer açıklamaların yapılmasının önüne geçmeye çalıyorlar.
Yani yaptıkları mahalle baskısının ötesinde bir stratejiye dayanıyor. Kutuplaştırarak ve düşmanlaştırarak, muhalif kesimlerin tümünü sanki “tek bir blok” olarak göstermeye çalışmak...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.