İdlib uzlaşısı

A -
A +
Genelde Suriye’nin geleceğinin özelde de İdlib sorunun ele alındığı, Erdoğan, Putin ve Ruhani’nin katıldığı Tahran Zirvesi ile yine aynı konuların görüşüldüğü Soçi buluşması arasında 10 günlük süre var. Tahran Zirvesi’nin müzakere sürecini canlı yayınlayan İran, Soçi görüşmesine katılmadı.
Tahran Zirvesi’nin ardından en çok konuşulan ve tartışılan husus, canlı yayınlanan zirve sırasında Erdoğan’ın taraflara “ateşkes” konusunda yaptığı uzlaşma çağrısıydı.
Erdoğan’ın, “burada ‘ateşkes’ ifadesi eğer yer alacak olursa… Bu işi çok daha güçlendirecektir, rahatlatacaktır. Nusra olsun, HTŞ olsun, hepsi için bir defa silahı bırakın. Silahı bırakın ki buraya sulh gelsin” çağrısına Rusya lideri Putin bazı gerekçeler ileri sürerek karşı çıkmıştı.
Putin “Türkiye Cumhurbaşkanı ateşkes konusunda genel olarak haklı. Ben de kendisiyle tamamen hemfikirim” demesine rağmen, Erdoğan’ın ateşkes çağrısını, bölgedeki terörist unsurları gerekçe göstererek reddetmiş ve İdlib’de operasyonunun yapılması gerekliliğine işaret etmişti.
Soçi buluşmasına kadar geçen bu 10 günlük süre içerisinde Suriye’nin geleceği ile ilgili farklı toplantılar, görüşmeler ve müzakereler yürütüldü. Bu 10 günde yaşanan gelişmeler aslında Soçi buluşmasının sonucuna da olumlu etki yaptı.
Tahran zirvesinden net bir karar çıkmadığı için, ABD başta olmak üzere birçok batılı ülke Zirve’yi “başarısız” olarak değerlendirdi. Astana süreci bir alternatif olarak görüldüğü ve başarılı olması çok da istenmediği için geçmişte de benzer açıklamalar yapılmıştı.
Aslında uzun süredir beklenti Türkiye ve Rusya’nın arasının açılarak ve Astana sürecinin etkisizleşmesiydi. Böylece çözüm arayışına yönelik inisiyatifler ABD ve Batı etkisindeki diğer oluşumlara geçecekti.
İlaveten, ABD başta olmak üzere Batı’nın Suriye’de siyasi çözüm arayışlarının adresi olarak gördüğü Cenevre süreci canlandırılacaktı.
Tahran Zirvesi’ni başarısız olarak gören, dolayısıyla da Astana sürecinin etkisizleştiğini de düşünen ABD, uzun bir sürenin ardından geçen hafta sonu yeniden Suriye’nin geleceğine yönelik bir plan ortaya koydu.
ABD bu planını, hafta sonu BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın “küçük grup” olarak adlandırdığı ülkelerle yaptığı toplantıda sundu.
ABD planın temelinde, tahmin edilebileceği gibi, terör örgütü PKK’nın uzantısı YPG bulunuyor.
Plana göre ABD, Esad’lı bir geçişi dışlamıyor. Anayasa Komisyonu’nda “Kuzeydoğu Suriye’den temsilcilerin” bulunmasını şart koşarak PYD/YPG terör örgütünün geçiş sürecindeki rolüne odaklanıyor.  
Yeni anayasada cumhurbaşkanının yetkilerinin “bölgesel hükûmet kurumlarının bağımsızlığını garanti edecek şekilde düzenlenmesi” gerektiği belirtilerek; merkeziyetçi yapı yerine bölgelere yetki devri vurgusu öne çıkıyor.
Böylece Kuzey Suriye’de YPG kontrolünde otonom bir yapının merkezî yönetimle ilişkisinin çerçevesi çiziliyor.
İdlib üzerinde Türkiye ve Rusya’nın anlaşması her şeyden önce, Astana sürecinin bir an önce çökmesini bekleyenleri hayal kırıklığına uğrattı. Rusya ile Türkiye’nin arasının açılacağını bekleyenlerin beklentileri gerçekleşmedi. Rusya, Türkiye’nin taleplerini karşılayarak, ilişkilerin bozulmasını istemedi.
Türkiye, Tahran Zirvesi’nde İdlib konusunda masaya getirdiği isteklerini kabul ettirdi. Ateşkes devreye girdi. Güvenli bölge oluşturularak siviller korundu.
Türkiye’yi Suriye konusunda devre dışı bırakmaya çalışanların hevesi kursağında kalmaya devam edecek. Tahran Zirvesi ile Soçi buluşması arasında yaşananlardan çıkarılacak çok ders var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.