Korkma!

A -
A +
Ekonomiyi baltalamak için akla hayale gelmedik oyunlar sahneleniyor. Türkiye’de seçim sonuçlarını etkilemek için suni kriz çıkarmak isteniyor. Dolar silah olarak kullanılıyor. Ortaya atılan yalanların haddi hesabı yok. “…Türkiye’den sermaye kaçıyor… Bankalardaki döviz hesaplarına el konulacak… Kambiyo rejimi değişecek. Dalgalı kurdan sabit kura geçilecek. Reel sektör borcunu ödeyemeyecek.. Bankalar kredi musluklarını kapatacak... Emekli maaşları ödenemeyecek... Bütçe açığı açıldı, hazine borç bulamıyor... Türkiye İkinci Dünya Savaşındaki krize sürükleniyor…” Bu kara propaganda son günlerde o kadar arttı ki, herkesin diline düştü. Yalan haberlerin kaynağı olarak Londra gösteriliyor. Piyasalar kapandıktan sonra hacimsiz işlemlerle kurlar yükseltiliyor. Doları 4.37 TL ile tavana çıkardılar. 5 yıllık risk primi 247’ye tırmandı (1 ay önce 180 düzeyindeydi).. Hükûmet seçim çalışmalarıyla meşgul olduğu için bu algı operasyonuna karşı hareket etmekte gecikti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimde elde edeceği başarıyı gölgelemek için korkunç bir saldırı başladı. Oysa Türkiye’de halkın refah payını yükseltmek, vatandaşın yüzünü güldürmek için olağanüstü adımlar atılıyor. Varlık barışı çıkarıldı, konut kredi faizleri %1’in altına indirildi, emeklilere yılda iki kere büyük ikramiye verilecek, vergi ve prim borçları yeniden taksitlendirildi, imar affı kesinleşti, yaşlılık aylığı arttırıldı. Dev projeler hayata geçiyor. 3 havalimanının ilk bölümü 29 Ekim’de açılıyor. Hızlı tren hatları devreye giriyor...
Bunlara seçim yatırımı deniliyor. Hiç alakası yok. Hükûmet son 1.5 yıldan beri sürekli ekonomide canlanma programını uygulamıyor mu? Bunları hazırlamak bile aylar sürer. Hepsi önceden planlanmış, hesaplanmış, uygulamalar. Türkiye’nin en güçlü yanı ne biliyor musunuz? Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın %29’u seviyesindeki düşük kamu borcu ve bütçe açığı. Bu oran İtalya’da %157, Belçika’da %126, Fransa’da %121, Almanya’da %68, İngiltere’de %96, ABD’de bile %74 düzeyinde… Rakamlar nasıl yalanları ortaya çıkarıyor görüyorsunuz. Bankacılık sistemi son derece iyi sermayelendirilmiş durumda. Yeterlilik rasyoları %17 düzeyinde. Yılın ilk çeyreğinde net 14 milyar lira kâr sağladılar. Bunu nasıl elde ettiler, verdikleri kredilerin geri dönüşüyle. Peki alınan krediler nasıl ödendi? Tabii ki üreterek, satarak ve kazanarak. Ekonominin çarkları hızla dönmese bunlar yapılabilir mi? Türkiye’ye sermaye girişi devam ediyor. Kambiyo rejiminde hiçbir değişiklik yok. Hiç kimsenin parasına el konulmadı. Aksine yurt dışındaki paralarını getirmeleri için büyük kolaylık sağlandı. Kasım sonuna kadar para, altın, döviz, kıymetli varlıklarını getirenler bunların %2’si kadar vergiyi ödeyince istedikleri gibi kullanacaklar...
Peki biz bu negatif algıyı nasıl kıracağız? Cumhurbaşkanlığı tehlikeyi gördü bu tabloyu düzeltmek için harekete geçti. Ekonomi heyeti Erdoğan başkanlığında yarın Londra’ya gidiyor. 15 Mayıs’a kadar çok önemli etkinliklere katılacak. Başbakan May ve Kraliçe 2. Elizabeth ile görüşülecek..  Yıllık ticaret hacmini 20 milyar dolara çıkarmak için enerji ve savunma anlaşmaları imzalanacak. Ama asıl konu Türkiye aleyhinde Londra kaynaklı oluşturulan yıkıcı algıyı yıkmak.. Finans zirvesiyle çok önemli toplantılar yapacak. Uluslararası yatırımcılar açısından Türkiye’nin cazibesini arttıran büyük fırsatlar anlatılacak. Resmen davet edilecek. İşte bu gelişme karşısında piyasada tansiyon düştü. Borsa İstanbul’da tepki alımları güçlendi. Ama Türk lirasında beklenen iyileşme sağlanamadı. Zira garibim o kadar yıprandı ki, şok tedaviye ihtiyacı var. Aynen 2014 Ocak ayında olduğu gibi... Biliyorsunuz o zaman dolar kuru 2,00 TL'den 2.25 TL’ye tırmanınca Merkez Bankası %4.5 olan politika faizini %10’a yükseltmiş, acı reçete sonunda TL kayıplarını geri almıştı. Bugün de aynı operasyona şiddetle ihtiyaç var. Kritik dönem atlatılıncaya kadar en az 200 baz puanlık faiz artışına gidilmeli. Merkez Bankası beklenen işareti vermedi. Oysa kendisine gerekli izin verildi. Zaman geçiyor. Yara büyümeden kapatılmalı. Korkunun ecele faydası yok...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.