Kocaman ve Lucescu!..

A -
A +

Eğer, ülkenin en büyük kulüplerinin birinin takımını “vereceğim örneğin kahramanı olan” bir teknik adama “Şampiyon yap” diye emanet ediyorsak, vah Türk futbolunun hâline!..
Takım sezona “kötü başladı”; futbol oynamıyor, iyi sonuçlar alamıyor ve elbette “eleştiriler” geliyor ve de “anlı ve de şanlı” hocamız, Igor Tudor’un nasıl “hakaretlerle dolu olarak yerden yere vurulduğu günleri yaşamamış gibi” bakın ne diyor?..
Hem de “Söyleyecek bir şeyim yok” diyerek kaçtığı basın toplantısından 48 saat sonra “düşüne taşına” düzenlediği ve konuştuğu basın toplantısında:
“…Ben özür dileyerek söylüyorum, çeşitli nedenlerden dolayı izleyici değilim. Haberleri almıyorum anlamına değil. Bu sevgili arkadaşlara bir kere daha yanılacaklarını söylüyorum. Bu kadar.” 
Bu sözler takdirle karşılanıp, alkışlanmaz mı; alkış… alkış… alkış…
Bu cümlelerinden hemen sonra şu cümleleri geliyor; “Yorumcunun dışına taşan kötü niyetli davranmaya devam etsinler. Herkes layığını yapar. Ben de kendi işimi yapacağım. Herkese saygılı davranarak devam edeceğim. Fenerbahçe’yi temsil ettiğimi biliyorum. Ben oyunun doğrularından yana devam edeceğim. Sabırla, nezaketle ve saygıyla ama bildiğimden şaşmadan devam edeceğim.” 
Müthiş… Alkışlar devam ediyor, bu nasıl bir “üst seviye”, bu nasıl bir “olgunluk” derken…
3 cümle sonra;  “… Pek çok insanı kendi aşağılık hallerine doğru çekmeye devam edecekler. Bizim ülkemizin futboldaki hali bu maalesef.”
Püüfff… Ortada ne “olgunluk”, ne “üst seviye nezaket” ne, “saygılı davranmak” kalıyor, elbette ne de alkış; zira tam bir “hakaret bombası” patlamış; “Aşağılık hâller…”
“Kendisini” bilmem ama, Fenerbahçe “böyle” mi temsil edilir; yazıklar olsun!..
Aykut Hoca, “bir çuval inciri, bir cümle ile böylesine berbat ederken”, bakınız “Üst Akıl” diyerek Millî Takımımızın başına getirdiğimiz hoca, ne yapıyor?..
Beşiktaş’ın kaptanı Oğuzhan’ı “Millî Takım kadrosuna çağırmıyor”; tepkiler “haklı olarak” zirveye vuruyor ve de 3 gün sonra “Gel Oğuzhan” diyor, açıklaması da şu; “3 maçta formda görmedim, sonra görüşüm değişti, çağırdım!...”
Hımmm, “Duyduk duymadık” demeyin sevgili okurlarım; demek ki neymiş; “Türk Millî Takımı’nı teslim ettiğimiz” Üst  Akıl, “Oğuzhan’ı formda görmediği” süreçte, “doğrudan Millî Takım’a çağırdığı” Selçuk’u, Volkan Babacan’ı, Şener Özbayraklı’yı, Mehmet Topal’ı, Ozan Tufan’ı, Cenk Gönen’i “formda görmüş!..”
Biliyorum, bu satırları okurken, gülümsüyorsunuz, haklısınız; “normal bir göz” böyle görmez, acaba “böyle görmesi için” Üst Aklımız, özel bir büyüteç, yok yok, özel bir dürbün, kim bilir belki de özel bir teleskop kullanıyor; var mı bunun başka izahı?..
Ya Üst Aklımızın, “Arda affedilmeyi hak ediyor, ona bu ikinci bir şans verdim” sözüne ne demeli?..
Arda’ya “Millî Takım cezası verildiğini duyan” var mı, Arda kendisi çıkıp “Ben artık millî formaya veda ediyorum, çağrılsam da gitmeyeceğim” demedi mi?..
Nereden çıktı bu “affedilme ve ikinci bir şans olayı”; yoksa, yoksa… 
Üst Aklımızın “ciddi bir muayeneden geçmesi” mi gerekiyor?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.