11 yabancılı Galatasaray olayı!..

A -
A +

Dünyanın her şeyde, her bakımdan ve de “giderek artan bir hızla değiştiğinin” pek farkında değiliz ve o yüzden “çok şeyde, çok gelişmede, karşımıza çıkan çok olayda” şaşkınlık içinde kalıveriyoruz!..
Galatasaray’ın “Konyaspor maçına 11 yabancı oyuncu ile çıkması” da işte bu yüzden “şaşkınlık” ifade eden manşetlerle ve “tarihte ilk defa” başlıkları arasında verildi, dahası, eleştirildi.
Bakınız, dünyada “spor” ve elbette “sadece futbol değil”, basketboldan bisiklete “ne hâle geldi” ve “dolar cinsinden, avro cinsinden paralar” ile “hangi rakamlar konuşuluyor” ve “en muhafazakâr” denilen İngiltere’de bile, “futbolundan bisikletine kadar” takımlar “kaçar yabancı ile kuruluyor” ve onlara “kaç paralar” ödeniyor, bir araştırsak ve baksak!..
Bir Fransız takımı çıkıyor, bir “Brezilyalı futbolcu” transfer ediyor; bu futbolcunun “kendisine ödenen, komisyoncusuna ödenen, bonservisine ödenen paraları” alt alta yazıp toplarsak, karşımıza “4 büyük kulübümüzün ikisinin yıllık futbol bütçeleri kadar” bir rakam çıkıyor; altını çizelim, “bu dört büyükten ikisi, Galatasaray - Fenerbahçe - Beşiktaş’tan ikisi” olsa dahi!..
Hâlâ, “yabancılar üzerine” konuştuklarımıza ve tartıştıklarımıza bakarsak, “yukarıdan beri anlatmaya çalıştığım mali tablonun tam olarak ne anlama geldiğinin ve futbolun, sporun dünyada nerelere doğru gittiğinin pek farkında olmadığımız” ortaya çıkmıyor mu?..
Bakınız, “Ya dünya sporuna elimizden geldiği kadar ayak uydurmaya çalışacak” ya da “spor kapılarımızı dünyaya kapatarak”, ülke sınırlarımız içinde “sadece birbirimizle” yarışacağız, “tek tük çıkaracağımız tekil ve dünya podyumlarında, pistlerinde, minderlerinde, ringlerinde iş yapacak” sporcularımız hariç!..
Ya da, “takım sporlarında” hezimetleri ve sonunculukları göze alarak, “diplerin mücadelesini” yapacağız; olacak şey mi?..
Bir “bakınız” daha; “hepimizin iftihar ettiği” Euroleague ve Eurocup şampiyonluğu ve kupasını Türkiye’ye getiren maçlarda “Fenerbahçe’nin ve Galatasaray’ın beşlerine bakınız” ve o kadrolarda “kaç yabancı olduğunu” hatırlayınız!..
Spor tarihimiz; “Fenerbahçe 5 yabancı ile sahaya çıktı” diye yazmayacak; “Fenerbahçe Euroleague şampiyonu oldu” diye yazacak; zira “basketbol” dünyada bu hâle geldi; ya bunun gereğini yapacak ya da “4’lü final bir yana çeyrek finali bile ağzınıza almayacaksınız!..”
Futbolun da “aynı yolun yolcusu olduğunu” anlamamak, bizi ve Türk futbolunu nerelere götürür, ortada değil mi?..

Rakamlar ne söylüyor ve neden?..
Hafta sonu oynanacak Galatasaray - Fenerbahçe derbisi için başlatılan “tahmin” yarışına İddaa da katıldı.
Hafta başı oranları, “Galatasaray galibiyetine 1,85 veriyordu, hafta sonunda bu rakam 1,70’e düşürüldü. Beraberlik için 3,20 veriliyordu, 3,30’a yükseltildi.”
Amma, en büyük değişiklik “Fenerbahçe galibiyeti” rakamlarında oldu; hafta başı 2,90’dı, 3,30’a çıktı!..
Neden acaba; yoksa, “Fenerbahçe cephesinden, özellikle Aykut Kocaman’dan ve Fenerbahçeli yazar çizer ve yorumculardan üst üste gelen” ve de “kendi takımlarından çok Galatasaray üzerine kurulu ve kurgulu olan” açıklamaları, yazıları, konuşmaları “bu değişikliğe” sebep olmuş, olmasın?..
Daha açıkça yazayım; “Derbinin bir tarafında sükûnet ve kendine güven varken, öteki tarafında galiba korku dağları bekliyor” diye düşünmüş olmasınlar?..

Oh olsun!..
NBA’de sezonun başlama maçlarında “çok acı ve çirkin olaylar” oldu; Bu sezonun en pahalı transferinin ayağı kırıldı, aynı takımda oynayan iki ünlü basketbolcudan biri ötekini tekme tokat, yumruk dövdü.
Bu olaylar konuşulur ve tartışılırken, o gündemin içine bambaşka bir gelişme de girdi. NBA’nin efsane futbolcularının belki de bugün oynayanlar içinde en büyüğünün forması, rakip oyuncunun tutup çekmesi sırasında yırtıldı.
Daha önce de “hazırlık maçlarında” benzer iki olay olmuş, ama üzerinde pek durulmamıştı, ama LeBron James’in forması, Cleveland Cavaliers - Boston Celtics maçında yırtılınca, olay “ağır eleştiriler” ve hatta “alaylar” ile manşetlere taşındı; “Nike’in formaları eften püften miydi?..” 
Bakınız sevgili okurlarım, “gazetelerde bu haberleri okuyunca”, ister inanın, ister inanmayın; “Oh olsun” dedim; “oh olsun!!!”
Zira, benim “o güzelim Millî Takım formalarımı, kulüplerin en sevimsiz formalarına çeviren tasarımları yapan” bu Nike değil miydi?..
Bitmedi, dahası var; “aynı sevimsizliği, yıllardır Galatasaray formalarına da aşılayan” o firma değil miydi?..
Söyleyin bana, “Oh olsun” demekte haksız mıyım?..


Şaka!..
Önce bir önerim var, sonra da “şakacıktan” bir sorum: işte önerim; “Hafta sonlarında oynanan maçların yorumlandığı” TV programlarında, bir de “Anadolu takımlarının penceresinden o maçlara bakacak ve yorumlayacak bir arkadaşımızı bulup” ekrana çıkarsınlar.
Çok yorumda, çok tartışmada “Anadolu takımları ‘yok’ sayılıyor”; hatta bazı yorumlarda “saygısızlık” bile ediliyor!..
“Neden İstanbul takımı yenildi” saatlerce konuşuluyor ama “Anadolu takımı nasıl yendi” sorusu yok sayılıyor ve “zar zor birkaç iltifat cümlesi ile” program tamamlanıyor; işte o kadar; hatta bazı programlarda “O bile fazla geliyor” ki, ona bile gerek görülmüyor!..
Aslında “Anadolu takımı nasıl yendi” yorumları yapılabilse, “İstanbul takımı neden yenildi” sorusu da “en iyi cevabını” bulmuş olacak, ama düşünen, gören, anlayan kim?..
Kimse kusura bakmasın, kırılmasın, gücenmesin; ama “çoğu programlarda” İstanbul takımlarının galibiyeti de, mağlubiyeti de “körlerin fili tarifi gibi” yorumlanıyor; herkes sadece “tutabildiği tarafı” anlatıyor da anlatıyor!..
O yüzden de “ekran yorumcularımız, bütün teknik adamlarımızdan daha fazla futbolu biliyor ve onlara ders vermeleri de çok normal” görüntüsü ortaya çıkıyor!..
Şimdi geliyorum, “şaka” soruma; o ekranlarda “ders veren” bazı yorumcuların “en ünlüleri bile”, bir takımın başına “teknik direktör” olarak gittiğinde, “çoğunlukla 8-10 haftayı bile tamamlayamıyor, dahası çoğu da bir türlü iş bulamıyor”; neden acaba?..

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.