Arda ve Caner!..

A -
A +

Özel hayat; her insan için “önemli olan” iki kelimelik bir deyim. Özel hayat; insanın hayat çizgisine “en fazla etki eden”, dahası düşünülenin aksine, “öznel” değil, “nesnel” gerçek!.. 
Eğer “özel hayat düzensizse, dengesizse” vay o insanın hâline ve de elbette “onunla beraber yaşayanların” da!..
Her meslekte olduğu gibi, sporda da “özel hayat”, bireysel sporlarda sporcunun, takım sporlarında da sporcu ile beraber takımının ve arkadaşlarının başarı / başarısızlık rotasına etki eder; hem de doğrudan!..
Yukarıdan beri “bu girizgahı” neden yaptım; “özel hayat ile ilgili olarak”, bütün sporculara “örnek olması gereken” iki futbol yıldızımızın “spor ve magazin sayfalarında pehlivan tefrikasına dönen” haberlerin ve yorumların kahramanı olmaları yüzünden!..
Ünlü Avusturyalı müzik dehası Franz Schubert sağ olsaydı, “ikisi için” de, birer “Bitmemiş Senfoni” besteleyebilirdi. Dahası, mesela ünlü arabesk bestecimiz Burhan Bayar, “onlar için” ayrı ayrı ve de yeni “Yıkılmışım ben” şarkıları bestelese sürpriz olmazdı!..
Herhâlde, okuyucularım Arda ve Caner’den bahsettiğimi çoktan anlamışlardır; bir zamanlar futbollarına âşık olduğum, onları seyretmek için TV başına oturduğum iki yıldız. Ne yazık ki, şimdi benim için “Yıldız…dılar” oldular!..
Kendilerine de, spora da, futbola da, takımlarına da, o takımlarda beraber oynadıkları arkadaşlarına da, hocalarına da yazık ettiler!..
“Eski günlerine dönebilirler” mi, dileğimiz, temennimiz o; ama zor, hem de çok zor!..
Zira, “olması gerekene doğru” bir çabalarını görmüyorum; aksine, hâlâ “tersine gidişin” lakaytlığı içindeler; yazık, hem de çok yazık!..

Ele verir talkını!..
Aykut Kocaman, Kayserispor’un hocasının “Valbuena oyundan çıkmasaydı, Fenerbahçe bizi yenerdi” sözüne takılmış ve “Herkes kendi takımına baksın, daha mantıklı olur” demiş.
Çok da doğru söylemiş ama ya hemen hemen iki hafta, “kendi takımını bırakıp, Galatasaray takımı üzerine inciler (!) dizmesi” neyin nesi oldu; yoksa, kendi tabiri ile “mantıksızlığın” dik âlâsı mı?..

 

El insaf!..
Olcay, Ndiaye’ye “sert girmiş” ve hakem de “sarı” kartını çıkarmıştı; “yarım kırmızılık” bir hareketti.
Sonra Olcay, yerde yatan Ndiaye’ye hücum etti, elli ayaklı müdahaleler yaptı, bağırdı; “kırmızı kartlık” bir hareketti.
Feghouli, takım arkadaşına yapılanı görünce “sertçe” müdahale etti, Olcay da sert şekilde karşılık verdi; zaten hakem de ikisine “kırmızı kart” gösterdi!..
Yani, “3 dakikalık” dizide Feghouli “bir kırmızı kartlık”, Olcay “2,5 kırmızı kartlık” hareket yapmışlardı!..
Dosyaları Futbol Federasyonu’nun Disiplin Kurulu’na gitti; Olcay’a da, Feghouli’ye de “üçer maç” ceza çıktı!..
Tam da “bu Federasyona ve Disiplin Kuruluna layık” bir adalet (!) anlayışı ve dağıtımı; bilmem ki, daha ne diyeyim?..

Siz kim, o kim?..

Galatasaray sosyal medyasında geçen hafta kıyamet koptu; “Vay efendim, Galatasaray Başkanı nasıl olur da bir kabzımala TV ekranlarında ‘Hocam’ dermiş ve de onun sorularına cevap verirmiş. O kabzımal sorgucu muymuş?..”
Bilmem ki, “bunu tartışan” Galatasaray üyelerinin “futbol taraflarının” hepsini toplasak, o kabzımalın “futbol tarafı” kadar eder mi?..
“Kabzımal” dedikleri Erman Hoca, futbolculuğu ile, hakemliği ile, TV ekranlarındaki “hakem kararları yorumculuğu” ile bir ömrü, “futbola adamış” bir kişidir, ey “Mekteb-i Sultanililiğin bile ne olduğunu anlayamamış” Galatasaray üyeleri!.. 
Bu “ayıplı” tartışmanız, rahmetli Tevfik Fikret’in Aşiyan’daki mezarında kalan kemiklerini sızlatmıştır, haberiniz ola!..

TRT üzerine!..
TRT, “hakem yorumlamalarında, teknik adam yorumlamalarında”, hiçbir zaman “giderek kalitesi düşen özel TV üslubu ile yarışmamalıdır”; yarışamaz!..
TRT Denetçileri, TRT Haber ve Spor Daire Başkanı ve ekranlara çıkan TRT mensubu sunucu arkadaşlarımız “bu konuda” hassas olmalıdırlar.
“Rotadan çıkmaya hevesli” konuk yorumcular ve konuşmacılar, programdan önce uyarılmalı, onlara “TRT ilkeleri” anlatılmalı ve de TRT ekranları “kulüpçülüğe” de, “kaliteyi düşüren o üslup yarışına” da kapanmalıdır!..

 

Şaka
Aykut Kocaman, “Fark sunidir, kapanacak” diye diye çıktı, “kendi sahasında” Kayserispor maçına ve “fena hâlde” mahcup oldu; zira görüldü ki, “Suni fark Galatasaray’dan çok, Fenerbahçe’den dolayı!..”
Trabzonspor-Galatasaray karşılaşmasının hakemi Halis Özkahya’dan, o maçtan 4 gün sonra gelen haber; “UEFA Avrupa Ligi’nde oynanan ve 1-1 biten Steaua Bükreş-Hapoel Beer Sheva maçında top kaleye girerken çizgide elle kesen Hapoelli oyuncuyu göremeyerek penaltıyı veremeyen (Ardından da kırmızı kart çıkacaktı) Halis Özkahya, büyük bir hata yaptı ve geceye damgasını vurdu.”
Diyecek fazla bir şey yok; “Herhâlde, ‘adalet’ işte böyle tecelli ediyor!..”

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.