Igor Tudor tartışıldıkça…

A -
A +

Bana diyorlar ki; “Tamam anladık, Igor Tudor’a da, hocalığına da inanıyor, güveniyorsun. Tamam da, hiç mi hata yapmıyor, bugüne kadar hatalarını yazdığını görmedik, okumadık!..”
Baştan gülüp geçiyordum, ama son günlerde o kadar çoğaldı ki, şimdi hepsine “gülerek” ve de “toptan” cevap vereyim:
Daha, “Igor’un hatalarını yazacak sürece” gelmedim. Zira “Igor’un maçlardaki hatalarından çok, hocalığı tartışılıyor”, hatta daha da ileri gidilerek “Büyük takım hocası değil” iddiaları, spor sayfalarının sütün başlarını, TV ekranlarının yorum saatlerini neredeyse bütünüyle kaplıyor!..
Hem de “o yazanlar, o konuşanlar” kimler; içlerinde elbette “tecrübeleriyle, bilgileriyle, kariyerleriyle bu tartışmaları yapacak olanlar” var; onların görüşlerinin “çoğuna katılmamakla beraber” bir okuyucuları, bir dinleyicileri olarak “saygı ile” karşılıyorum.
Ama sayıları çok ve çok, kerametleri kendilerinden menkul “öyleleri var” ki, işte onlara içimden “Sen aynaya bak önce, o ekranın, o sayfanın ‘gerçek’ adamı olabilir misin?” diyeceğim geliyor!..
Bunca, gazete, bunca ekran var; o sayfaları, o ekranları doldurmanın, “en kolay yolu”, yazdır baba yazdır, konuştur baba konuştur. Eee, ülkemizde “işin gerçekten hakkını verecek” kaç spor yazarçizeri, kaç futbol yorumcusu var, bunca sayfaya, bunca ekrana yetecek? Elbette yetmiyor ve ekranlar büyük çoğunluğu “kerametleri kendinden menkul” bir “futbol uleması (!)” ile doluyor. 
İnanın, “bunca yıldır bu işin içindeyim”; adını sanını bilmediğim, yüzünü görmediğim “yorumcular” çıkıyor karşıma ekranlarda, “konuş babam konuş”, dahası ve hatta “sanki bütün ekranlarda konuşulanları dinlemişler, bütün gazetelerin spor sayfalarında yazılanları okumuşlar” gibi, bir de “İlk defa ben yazdım. İlk defa ben söyledim” diye övünmüyorlar mı; artık öfkelenmeyi bir yana attım, kahkahalarla gülüyorum!..
Spor gazeteciliği, haberciliği, röportajcılığı, araştırmacılığı bitti, yerine “en kolayı, en ucuz maliyetlisi geldi”; “Özdesi az, sözdesi çok” yorumcularla dolan bir spor, pardon bir futbol medyası!..
Neymiş; “Igor Tudor büyük takım hocası değilmiş” diyelim ki değil; kuzum, Türkiye’de “kaç büyük takım hocası var, yerli malı”; Fatih Terim’i, Mustafa Denizli’yi, Şenol Güneş’i çıkar bir yana, var mı, “gerçek bir büyük takım hocası?..”
Bitmedi; “ne büyük, hem de en büyük takımların, Avrupa kupalarını kaldırmış ekiplerin, Dünya - Avrupa Şampiyonu olmuş millî takımların hocaları” geldi; Aragones’ler, Del Bosque’ler, Mancini’ler, say say bitmez; kuzum ne yaptılar ve biz ne yaptık; “arkalarına teneke başlayıp” gönderdiğimiz “büyük büyük takım hocalarını” unutmamız mümkün mü?..
Tekrar tekrar tekrarlıyorum, gerçeği: Adam, hem de “yeni kurulan, hatta geç kurulan” bir takımla, “en büyük rakiplerini” takmış peşine, bu takım “geçen yıl bomboş olan tribünleri tıklım tıklım doldurarak” rekorlar kırıyor, kulüp kasasına her maçta milyonlar bırakıyor, taraftar coşku içinde “yıllardır eğik olan” kafasını kaldırmış; benim yorumcularım, hatta “en başta birçoğu Galatasaraylı olmak” üzere, koro hâlinde konuşuyor ve yazıyorlar ki; “Igor büyük takım hocası değil”; daha ileri giden de var; “Olamaz da!..”
Olur mu, olmaz mı bilmem, ama şu anda “Hem de hocalığın her yönüyle Türkiye’deki en başarılı teknik adamdır”; ortada!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.