Küllerinden doğmak!..

A -
A +

Hey gidi hey, bir Arda’nın Atletico Madrid’e gidiş, oynayış, sonra Barcelona’ya geçiş ve formasını giyiş günlerini hatırlayalım, bir de bugünlere bakalım; nereden nereye?..
Galatasaray, Başakşehir’e “neredeyse bedavaya gelen” eski kaptanına “birkaç nezaket cümlesinden öteye” dönüp bakmıyor bile. Ki, o “eski kaptan” kaç defa “Ben Türkiye’de Galatasaray’dan başka bir kulübün formasını giymem” dediği hâlde!..”
Koca Avrupa’da ve nihayet Türkiye’de, “onu kiralayan” Başakşehir dahil, “tapusuna, Barcelona’nın istediği 10 milyon avroyu veren” bir tane kulüp çıkmadı; “şöhretlere âşık” Antalyaspor dâhil!..
Neden; nedeni, neredeyse bir yıldır sahnede; “bir sporcunun, bir büyük futbolcunun seçmemesi gereken bir hayat tarzı ve de yanlış bir çevre, çok yanlış arkadaşlar!..”
İstanbul’a “kiralık olarak dönüş” sürecinde “bu hayatı, bu çevreyi, bu arkadaşları” değiştirebilecek mi; zor, hem de çok zor; 30 yaşında ve “büyük bir serveti” var. Kendisini, İspanya’dan, Barcelona’dan bile sık sık İstanbul’a taşıyan o tatlı hayattan vazgeçmek ve “futbolun, hem de Abdullah Avcı gibi, işini çok ciddi tutan bir hocanın çalışma cenderesine girmek” kolay değil!..
Ne zamandır, “doğru dürüst futbol oynamayan, antrenman yapmayan” bir şöhretli futbolcu için “büyük fedakârlıklar isteyen bu zahmet”, ancak sadece ve sadece “bir şekilde” çekilebilir; “Ben daha ölmedim, varım ve var olduğumu ispatlayacağım” deme ve “gereğini yapma” iradesiyle!..
Yapabilir mi; “bu soruyu kendime çok sordum” ve ne yazık ki, cevabım “ortada olan gerçeği” işaret ediyordu; “Yapabilseydi, Barcelona’da oynamaya devam ederdi. Hiç olmazsa Avrupa’nın bir başka büyük takımına giderdi; nerede o Arda?..”
“Nerede o Arda” sorusunun cevabını artık “o” verecek, Başakşehir’de ve de sahada.
Gelecekte iki görüntü var; “magazin sayfalarına bol bol malzeme olan” bir playboy ya da “küllerinden doğan” bir Simurg / Zümrüdüanka / Feniks kuşu!..
Seçim hakkı Arda’nın; ben Zümrüdüanka kuşunu çok severim!..

Şaşkınlara selam!..
Bekliyorlardı ki, “Fatih Terim işbaşına gelir gelmez, çok pahalı transferlerle işe girişecek. Kulüp borçlarını katlayacak, keyfine bakacak!..”
Kimdi bunlar, spor medyamızda “Terimfobik” birkaç futbol yorumcusu ve “çok daha fazlası” ile sosyal medyada “gruplar kurmuş” sözüm ona “muhalefet yapan” Galatasaray kulübü üyeleri!..
Aaaa, o da ne; Terim geldi, haftalar geçti, ocak transferi başladı; hâlâ “bekledikleri” pahalı transferler bir yana “orta karar, hatta küçük karar bir transfer” bile yapılmadı; “kadro” dışılar, “U” takımlarına gönderilenler değerlendiriliyor; işe yararlar kalacak, yaramayanlardan da kulüp kurtarılacak; çalışma bu!..
“Bir sol bek, bir forvet alınması” gündemde, “ince elenip sık dokunuyor” ve de “pahalı” sözü söyletmeyecek oyuncular aranıyor.
Gerisi, “bütünüyle altyapı yapılanması”; Terim, “Federasyonda yapamadığı atılımı”, Galatasaray Kulübü’nde yapmayı kafaya koymuş; “futbolcu peşinde koşmak yerine, altyapıyı beraber organize edeceği genç hocaları bulma ve ekibi tamamlama” peşinde. Şaşkınlara selam, yola devam, Hocam!..

Bu karar milat olsun!..
Yıllardan beri ilk defa “saygı ile kutlamam gereken bir karar” aldı; futbolunun “disiplin ile ilgili” iki kurulu.
Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu “futbolcusu Mertcen Çam’a insanlık dışı muamele yapan” Şanlıurfaspor Kulübü Başkanı Emin Yetim’e “sürekli hak mahrumiyeti cezası” vermişti. Tahkim Kurulu da bu cezayı onadı. Böylece, Emin Yetim, “sporun dışına” atıldı.
İşte “ceza budur”; hem “hak edilmiş” bir cezadır, hem “caydırıcıdır”, hem “herkese ders olacak” niteliktedir.
Ne var ki, ortada “hâlâ” tereddüt ve şüphe denizinde yüzen bir soru vardır; “Bir büyük kulübün başkanı Emin Yetim’in yaptığını yapsa”, acaba PFDK ve Tahkim Kurulları “bu kararı” verirler miydi?..
Geriye dönüp baktığımızda, yaşadığımız, gördüğümüz, okuduğumuz, dinlediğimiz kararların “mukayesesi”, bu soruya “Evet verirlerdi” cevabını gönül rahatlığıyla verebilecek bir kişiyi bile, elimizde Sinoplu filozof Diyojen’in feneri de olsa, bulamayacağımızı işaret ediyor.
Gene de tebrikler ve teşekkürler; belki de “bu karar” bir milat olur, futbolumuzda!..

Kör değneğini beller gibi!..
İnanılır gibi değil; Galatasaray Basketbol Takımı’nın koçluğuna Oktay Mahmuti getirildi; tam “eskilerin tabiri” ile, “Benim oğlum bina okur, döner döner gene okur!..”
“Denenmişi, başarılı olamamışı, gönderilmişi yeniden denemek” yerine, üstelik “dar bütçeyle kurulmuş ve gençlere yönelmiş” bir basketbol takımının başına, “pırıl pırıl” bir genç koç getirmek hiç mi akıllara gelmez?..
Artık “basketbol gibi her şeyiyle çok değişen” bir spor dalında, “değişmeyen” koçlarla nereye gidecek Galatasaray basketbolu?..
Mahmuti gelecekse, Kunter neden gönderildi; tribünlerde kalmış “istifa” diye bağıran ve “kelle isteyen” birkaç yüz taraftara taviz vermek için mi?..
“Yıpranmış” hocalar aynı, “basketbolcu transferi yapan” menajerler aynı, yedekler sırasından, “hata yapan” oyunculara “küfürler yağdırmak” aynı, eee ne olacak Galatasaray Basketbolunun hâli?..
Hadi canım siz de!..

Şaka!..
Aykut Kocaman “Benim canımı sıkan bir nokta ise bazı meslektaşlarımızın çalışmadığı dönemde yorumculuk koltuğunda rahat olarak bizi eleştirmesi” demiş.
Aman Hocam, dua et ki “onlar var”; eleştirilerinin en ağırlarında bile “dönüp dolaşıp meslektaşlarını kolluyorlar.” Onlar da olmasa meydan sadece “eski hakemlere ve spor yazarlarına kalacak”; işte o zaman gerçekten duman olurdu, hâlin!..

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.