Bu oyunu bozamazsın!...

A -
A +

Acıyorum ona; “suni fark kapanmasının devam etmeyeceğini, gerçek fark açılmasının başladığını” gördü ve çaresizlik içinde “Bu hakemlerle, işleyen bu sistemin oyunları içinde bizim şampiyon olmamız zor” diye hüngürdedi. Ne var ki, “kendi camiasından bile gelen” tepkiler büyüyünce, iki gün bu defa çıkıp dedi ki; “Ben bu oyunu bozarım!..”
Bozamazsın Aykut Kocaman, bozamazsın; zira “bu oyunun senaristi de, rejisörü de sensin!..”
Bak, “oyunu”, Uğur Karakullukçu TV ekranlarında çok iyi anlattı ve “özetle” dedi ki; “Fenerbahçe akan oyunda gol atamıyor, golü ancak duran toplarla buluyor. Son attığı 8 golün sadece 1 tanesi akan oyunda, 7’si duran toptan geldi. Fenerbahçe nasıl şampiyon olacak?..”
Şimdi soruyorum; “bu oyunda” hakemler var mı; sen “akan oyunda gol hazırlayacak, gol atacak adamları kenarda oturt”, sonra da ağla; “Bize karşı oyun var, şampiyon olmamız zor!..”
Aslında “oyun”, çok önce, zora düşünce ve “olmayacağını” anlayınca, “istifa iması yapıp”, 3 gün herkesten saklandığın günlerde, “patronunun senaryosu” ile başladı. O senaryoyu oynamayı kabul ettin ve döndün. “Dönmeseydin” Fenerbahçe futbol takımı, hem “senin”, hem “patronunun” ve hem de eğer varsa “hakemlerin” kullanıldığı (Kim ve nasıl kullanıyor; onu söylemiyorsun) bu oyunu oynamazdı!..
Ve “patronunun istediği” sürece bu oyunu oynamaya devam edeceksin; bozamasın!..
Son günlerde söylediğin bir yığın şey içinde “haklı olduğunu” söyleyebileceğim, “bir cümlen” var, onun da “sadece bir bölümü”; ne var ki, “onu” da hatalı ifade ettin, “yanlış kelime” kullandın; “Pek çok şeyi yan yana getirdiğimiz andan itibaren çok umut vermeye çalışıyorum bütün camiaya, bütün herkes de bana saldırmaya çalışırken ahlaksızca pek çoğu, bizim zor gözüküyor bir şeyleri elde etmemiz.”
Evet, TV’lerde, gazetelerde “sert eleştiri dozunu çok aşan, kişisel hakaretlere kadar varan” sözler söylendi, yazıldı senin için; hatta, Türk Ceza Kanunu’na göre “suç sayılacak” cinsten!..
Ama keşke “ahlaksızca” değil “terbiye sınırlarını çok aşan” deseydin. Bir hoca “öyle” konuşurdu; “sıradan” insan ile “hoca” farkı da “böylece” belli olurdu; öyle değil mi; hocam?..

Şeffaflık böyle mi olur?..

Galatasaray’da yaldızlar “kısa süren” heyecan ve coşku geçince, dökülmeye ve “acı gerçekler” peş peşe “Galatasaray iç gündeminin başına oturmaya” başladı!..
Daha “görev bölümü yapılırken” sahnelenen “yaşlı üye” kargaşası, “yeni yönetim için” olumsuz ilk test oldu.
Hele hele “Celal Açar’ın istifasının sebebinin” sosyal medyaya, yeni seçilen kurullardan birinin üyesi tarafından “yarı resmî” bir açıklama ile duyurulması, istifanın tuzu biberi oldu; “bu muydu” vadedilen şeffaflık?..
Bana ulaşan bilgilere göre, kurul üyesinin “Bir üyenin istifası üzerine çeşitli yorumlar yazılıyor ama bunlar gerçeği yansıtmıyor” denilerek başlayan mailinde, “Celal Açar’ın ‘Ben 2. Başkan olmazsam mayıs ayında karşınıza dikilirim. Ben en yaşlı üyeyim bu makam benim hakkım’ diyerek ve kendisine ‘24 kuruluşun çatısı altında buluştuğu Galatasaray Topluluğu İş Birliği Kurulunda (GTİK) Galatasaray yönetimini temsil etmesi, bağlı anonim şirkette yönetim kurulu ya da başkanlık teklif edildiği hâlde’ kabul etmeyerek istifa ettiği” anlatılıyor ve “Durumun özü ve özeti budur” deniyordu.
Bu açıklama üzerine bazı üyeler, “tecrübenin önemini anlatan mailler yazmış” ve de “2. Başkanlığın Celal Açar’a verilmesi gerektiğine” işaret etmiş, bazı üyeler de, açılamayı yapan kurul üyesine “Bu açıklama sizin mi, yoksa Başkanın mı” diye sormuşlardı.
Kurulu üyesi ise cevabında, “Eleştirilere karşı, camianın aydınlatılması gerektiği konusunda başkana not gönderdiğinin, başkanın da ‘45 kişilik kurullarımızdan birinin üyesi olarak sen yaz o zaman’’ dediğinin, kendisinin de, ‘kendi’ tespitlerini yazdığının” altını çizmişti.
Buyurun, “Galatasaray usulü şeffaflığa bir bakın”, sonra da “nasıl olacak bu işin sonu” diye sormayın!..

Liselilik hortladı!..
Galatasaray’da yeni seçilen kurullar görev bölümü yaptılar. Merak ederek Galatasaray’ın resmî WEB sitesine girdim. Ama gelin görün ki, “yönetim kurulu hariç”, diğer kurulların görev bölümleri ile ilgili tek satır yok. Dahası “kurullar” ile ilgili bölümde de, “sadece seçilen asil ve yedek üyelerin isimleri yazılı”, o kadar; bravooo!..
“Otur Öcal telefonun başına araştır” dedim, iyi ki de öyle olmuş; 5-6 telefon, çok şey öğrendim!..
Bir defa, “liseli olmayan bir üye kulüp başkanı seçilince”, Liseliler “kurulların başkanlıkları bizim” kulisine girmişler ve başarılı da olmuşlar.
Mesela Disiplin Kurulu başkanlığı için çoğunluğun “oyumuz senin” sözünü alan, yıllardır “Galatasaray Adası konusunda tek kişilik ordu gibi mücadele eden”  ama “liseli olmayan” Avukat Tayfun Akçay, Celal Açar’ın yerine ikinci başkanlığa seçilen Ahmet Şenkal’ın “kurul üyeleri turu sonunda”, seçilememiş. “Hayatında avukat cübbesi giymediği” kulağıma fısıldanan bir liseli başkan olmuş. “Akçay’ı görünce şeytan görmüş gibi olan” Ada’nın fuzuli şagili Mehmet Koçarslan “onun başkan seçilemediğini duyunca” çok memnun olmuştur, herhâlde.
Sicil Kurulu Başkanlığı için yapılan seçimin sonucunu da “sosyal medyada” sorulan şu soru ile yorumlamak mümkün; “Sicil Kurulu görev dağılımı toplantısında değerli Kunter Akyürek büyüğümüz başkanlık için önerilmemiş, siz kardeşlerince. O da mı çok yaşlı bulundu, bu görev için?..”
Yeni kurullar ve yeni görevler Galatasaraylılara hayırlı olsun!..

Cenk!..
Daha “transfer resmîleşmeden” ocak ayının başında “Everton’a gitmek” başlığı ile yazmışım; “Türk futbolunun ve Galatasaray’ın ‘taçsız kralı’ Metin Oktay, ‘İtalya’ya gitmekle değil, Palermo’ya gitmekle büyük hata yapmıştı ve şimdi, Cenk, ‘iki riski de beraberinde alıyor’; Premier Lig’e gitmek ve Everton’a gitmek!..”
Everton’un ve Premier Lig’in “ne olduğunu” anlatarak, yazıma şöyle noktayı koymuşum; “Böyle bir takımda Cenk ne yapar; Metin Oktay Palermo’da ‘ne yaptı, ne yapamadı ve sonu ne oldu’ ise Cenk de ‘onları’ yaşayacaktır; inşallah yanılırım!..”
“Darboğaz aşılsın” diye Cenk satıldı; kulüp rahatlatıldı ama Cenk’e yazık edildi, Hâlâ “İnşallah yanılmışımdır” demeye devam ediyorum ama “tribünde oturan Cenk” görüntüleri, ümidimi iyice kırıyor!..

Şaka!..
Fenerbahçe Doğuş, Euroleague’de Olimpiakos’a 95-70 mağlup oldu. Sadece “takımının kaptanına aldığı mola sırasında tokat atan” Obradovic’i kast ederek, diyorum ki; “Melih’in ahı tuttu, galiba!..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.