Terim’in Galatasaray’ı geliyor!..

A -
A +

Bir Sivasspor önündeki Galatasaray’a, bir de Konyasspor önündeki Galatasaray’a bakın; bir takım “4 günde” bu kadar nasıl değişir?..
Geçen yılın kupa şampiyonu ile bütün yılların en çok kupayı alan takımı arasındaki karşılaşma, “Galatasaray lehine 10 gol farkla bitebilirdi”; sarı-kırmızılı futbolcular inanılmaz goller kaçırdılar!..
Galatasaray’ın “ikinci yarıdaki futbolu”, doğrusu ya, bu sezon “bir Türk takımının seyrettirdiği en keyifli futbol oldu”, benim için.
Muslera gene “kapadığı köşeden ve bacak arası” hatalı bir gol yiyerek, “sezon başından beri gelen çizgisinden ayrılmadı”; mübarek tam bir “istikrar abidesi”;  eskiden “iyi” adına idi istikrarı, şimdi “kötü” adına; Taffarel’in işi zor!..
Mariano’nun “tedavi edilemeyen” formsuzluğu, Linnes’e “sağ bekte oynama imkânı verdi”; o da “birkaç savunma hatasına rağmen” o yeri dolduracağını gösterdi hocasına!..
Serdar Aziz, “eğer sakat değilse”, bu takımın “devamlı stoperlerinden biri olduğunu göstermeye devam ediyor”; takımın “olmazsa olmazlarından!..”
Hakan Balta “bunca zaman oynamamanın yaptırdığı bir iki basit hataya rağmen”, bu takıma “her zaman lazım” ve “göreve her zaman hazır” olduğunu gösterdi, yenilen golde, yediği çalıma rağmen!..
İlk maçında “Bu adam Latovlevici’yi kesmemeli” dediğim Nagatomo, Konyaspor önünde adeta “bir bek nasıl oynamalı resitali” verdi; müthiş bir gösteriydi!..
Fernando’nun “sakat”, Ndiaye’nin “yok” olduğu bir süreçte, Galatasaray’ın “orta sahasının teslim edileceği en iyi ikiliyi buldu” Fatih Hoca; Selçuk / Donk ikilisi  “mücadele, defansif ve ofansif görevler itibarıyla geçer not aldılar” ve yarınlar için de “Biz varız, merak etmeyin” dedirttiler!..
Selçuk’un “kalitesi” zaten tartışılmaz, “neredeyse 1,5 sezondur maça çıkmayan” Donk ise “kazanıldığında” kalitesinin ve takıma yararının ne olduğunu “tam olarak” gösterecektir; o büyük bir futbolcu!.
“Feghouli, Gomis, Belhanda, Sinan (Rodrigues)” hücum gücü, “eğer kaleciyi de çalımladıktan sonra bile pas yapma gösterisini devam ettirmeye çabalamaz”,  ceza alanı içinde “final paslarını da, final pası hâline dönüştürme yerine, topu kaleye vurma antrenmanlarını sıklaştırırlarsa”, rakip savunmaları “top ve gol sarhoşu” yapabilecek kapasitede!..
Bir defa “Sinan’ın ilk 11, Yasin’in sonradan oyuna girerek katkı veren oyuncu” oldukları çok açık ortada. Dahası, yeden kulübesinde “öyle futbolcular oturuyor” ki, “kadro derinliği” bakımından Beşiktaş’tan da, Başakşehir’den de “geride değil” Galatasaray!..
Terim’in takımı, “ilk yarının tam eksine” ligin finali olacak “büyük maçlara gelindiğinde”, sarı-kırmızılı camiayı ve taraftarı “İşte bizim Galatasaray’ımız” dedirtecek bir futbol kalitesine ulaşacak; görünmeye başladı köy, artık kılavuz istemez!..

Servis şeffaflığı mı?..
“Şeffaf olacağız” diyen bir başkanın ve yönetiminin hâline bakın!..
Eski başkan Dursun Özbek’le adeta “kan davalı olan” ve de “yazdığı yazılar, söylediği sözler” yüzünden “ihraç talebiyle Disiplin Kuruluna sevk edilen, “gazeteci” ve de “kulüp eski asbaşkanı” olan bir arkadaşımıza, durmadan ve “doğru olup olmadıkları konusunda tereddütler uyandıran” kulüp içi “mali haberler, bilgiler” servis ediliyor; bu nasıl iş?..
O bilgiler, “eğer doğru ise (ki, sosyal medyada kıyamet kopuyor ve her yazılan, her söylenen “doğru” kabul ediliyor)”, sadece yönetimin elinde olan defterlerde vardır, başkaları bilemez ve bulamaz; öyleyse, “nereden servis edildiği” belli değil mi?..
Eğer, “sızma ve servis” yönetim katından gelmiyorsa, “gereği yapılmaz” mı; “Biz inceliyoruz, gerekli açıklamayı inceleme bittikten sonra yapacağız, şu anda söylenenlere, yazılanlara itibar etmeyin” denmez mi?..
Tutulması gereken yol, çok basit; “hırsızlık varsa, kişisel menfaatler sağlanmışsa, zimmet suçu işlenmişse”, incelersin, dosyayı hazırlarsın, bir basın toplantısı yaparsın, açıklarsın.
Bitmedi; mahkemeye verirsin, Disiplin Kuruluna sevk edersin”; mali genel kurulda ibra etmezsin; tamam, buna kimsenin itirazı olmaz, olamaz!..
Ama “şimdilik gizli olması gereken” bilgiler (?) “yazsın” diye o arkadaşa servis edilirse, işte “bu olmaz” ve Galatasaray’a da, yönetimine de yakışmaz!..
“Çok hazırlıksız ve neredeyse 1 kuruşsuz” göreve talip olup, seçildikten sonra, “ortaya çıkan tablo yüzünden şaşkına dönen” bir yönetim, eğer “gündemi değiştirmek ve hedef saptırmak için” böyle bir yol tutturmuşsa, bilesiniz ki, üçüncü mektup da açılmak üzeredir.
Zira “eskiyi kötüle, etrafındakileri kötüle” mektupları çok kısa zamanda ve sosyal medyaya “haberler sızdırılarak” açılmış görünüyor. Üçüncü mektupta şu yazar; “Sen de, sana bırakılan gibi üç mektup hazırla ve başkanlık masasının üst gözüne koy, gelen başkan ve yönetime lazım olacaktır!..”

Korkaklara     ve paracılara     ceza gelmeli!..
Orta hakem, yardımcı hakemler, dördüncü hakem, neredeyse tribünlerde oturanların büyük kısmının, saha içi görevlilerin hepsinin, TV başında olanların çoğunun vücut dili olarak gördüğü, ses olarak işittiği bir küfrü, nasıl duymazlar, anlamak mümkün değil!..
Çok açık ki “duyuyorlar” ama “maç ve maaş almak” o kadar tatlı ki, “Bu küfrü yutalım” diyorlar. Bir değil, 10 değil, “durmadan tekrarlanan” çirkin “bir menfaat hesaplaması!..
Ortada “hakemliği paspas eden” herkese “Küfrü hak ediyorlar” dedirten bu tablonun önüne geçilemez mi?..
Bakınız, çok ekstrem bir öneri getireyim ortaya:
Federasyon Hukuk Kurulu, gazetelerde haber, TV’lerde “ses ve görüntü” olarak yer alan “küfür olaylarında”, otomatik olarak, yani “hakem raporunda var mı, yok mu” diye bakmadan, maçın kayıtlarını “yayıncı kuruluştan istesin” ve incelesin!..
Eğer, “hakem raporlarında varsa”, zaten mesele yok; gereği yapılacak.
Yoook, “yoksa” ve de “kayıtlarda küfür varsa”, o zaman “olaya yakın olan, ama duymayan (!), görmeyen (!) ve de raporlarına yazmayan” hakemleri, “hakemliğe zarar vermekten, hakemliğin itibarını paspas etmekten, kasıtlı davranarak hakemlik onurunu zedelemekten” Disiplin Kurulu’na sevk etsinler ve duruma göre üçer, dörder maç ceza versinler!..
Elbette, “Disiplin Talimatına da, bunu sağlayacak maddeleri koyduktan sonra”; bakın bakalım, ortada “küfrü duymayan ve raporuna yazmayan, Emrelerden korkan” hakem kalır mı?..

Şaka!.
Mehmet Özdilek Hoca, Galatasaray maçından sonra, “biri hariç golleri futbolcularımın yaptığı bireysel hatalardan yedik ve elendik” demiş!..
Sevgili hocam, ya ikinci yarıda Galatasaraylı futbolcuların kaçırdığı, atamadığı “gollük en az 10 pozisyon var”; onlar ne oluyor?..
Eğer onlar için “Benim bireysel hatamdan” diyorsan, mesele yok; aynaya bir bak ve orada gördüğün yüze sor; “Futbolcularım mı daha çok hata yaptı, yoksa ben mi?”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.