Oh dünya varmış!..

A -
A +

Geçen hafta “Çarşamba günkü” yazımın başlığı “Galatasaray aydınlıkta, sıra Fenerbahçe’de” idi; “oldu mu”; oldu!..
O yazının son cümleleri şöyleydi; “Ali Koç, ‘Fenerbahçe’ye çağ atlatacak’ ve de hatta ‘bütün Türk kulüplerine de örnek olacak bir büyük projeler yumağı’ ile başkanlığa aday!..
Yapabilir mi; yapabilir, ‘seçilirse’ yapacaktır; peki Aziz Yıldırım ‘neden önlemeye çalışıyor, neden önünü açmıyor’; dahası ‘büyüklere masallar anlatmak’ ile seçimi bir defa daha kazanmaya oynuyor?..
Nedeni ortada; ‘kendisini, Fenerbahçe’den daha çok seviyor’; işte onun için Fenerbahçelilere sesleniyorum; ‘Aziz Yıldırım’ı değil, Fenerbahçe’yi seçin’; Galatasaraylılar gibi!..”
Fenerbahçeliler, “Fenerbahçe’yi seçtiler” ve dahası “Galatasaray’ı yenip şampiyon olmuş gibi” sevindiler, gündüz bayram ettiler, gece “Fener alayları” düzenledirler!..
Bakınız “yazımın başlığını atmak için” çok düşündüm, 3 defa da değiştirdim, ama sonra “gene” o başlığı koydum; “çok ağır bir başlıktı”, zira “sadece Fenerbahçelilerin değil, Türk sporunun da, Türk medyasının da ‘Oh dünya varmış’ dediğini anlatıyordu!..
Kulübün başında kalmak için “etrafına, kendisinin seçtiği yöneticilerine, teknik adamlarına, camiasına, taraftarına, Türk sporuna ve sporseverlerine, rakiplerine sporun tertemiz ve asil rekabeti içinde sevgi ve saygı ile yaklaşacağına, ‘bir ‘hedef / düşman oluşturarak’, tabanını arkasında tutmak kolaycılığını seçen” bir başkandı, Aziz Yıldırım.
İşte onun için, ülkenin yurdun dört bir yanında “en çok sevilen ve en çok taraftarı olan” kulübünü, göreve geldikten 20 yıl sonra, Anadolu’da “nereye gitse tepki gören” bir tablo içinde bırakıyordu. İşte onun için, Fenerbahçeliler de, Türk sporu da “Oh dünya varmış” diyordu, Zira, “spor rekabetine dönüş”, rakibe saygı ve dostlukla yaklaşma dönemi “yeniden” başlıyordu; Galatasaray’ın başına “bu yolda hızlı ve sağlam adımlar atacak olan” bir başkan gelmişti 10 gün önce, ardından da “şimdi” Fenerbahçe’nin başına!..
Bakınız sevgili okurlarım, “seçim gününü TV başında geçirdim”; ekranların yakaladığı görüntülerde, “sandıklardan çıkan 4-5 beyaz listeye, ancak 1 sarının karşılık verebildiği” açıkça görülüyor, ne var ki, “açık ara Ali Koç’un önde gittiği” stadın etrafını dolduran binlerce Fenerbahçeli taraftara “bayram yaptırmaya başladığı anlarda” bile, TV kanallarında, “sonuç sürecindeki gidiş”,  neredeyse ölüm sessizliği içinde karşılanıyordu... TRT’nin “daha sandıkların çoğunda sayım bitmedi, kesin sonuç açıklanmadığı için kesin bir şey söyleyemiyoruz” tekrarları içinde ‘sonuca dair işaretler veren’ yayını hariç,  kimsecikler “Ali Koç açık ara önde, Aziz Yıldırım kaybediyor” diyemiyor; Başkan’ın arkadaşlarıyla beraber “stadı terk ettiği” haberini bile “zamanında”  veremiyordu.
Sebebi açıktı, bunca yıldır “medyamıza ‘Aziz Yıldırım korkusu’ sinmişti; “Ya, bundan önceki 11 seçimde yaptığı gibi bu defa da sandıktan çıkarsa” ezikliği hâlâ sürüyordu,
İşte bu hava içinde “nihayet” Divan Başkanı Vefa Küçük “kesin sonucu” açıklıyor ve medyamızın, spor sayfalarımızın, spor ekranlarımızın “Aziz Yıldırım korkusu yaşamayan” bir avuç istisnası dışında, anlı ve de şanlı habercilerimizin ve yorumcularımızın büyük çoğunluğunun kalemlerine “kendilerinin taktığı kilit” kırılıyor ve yüzler aydınlanıyordu; “Oh, dünya varmış!..”
Varmış da, şimdi “spor basını olarak” cevabını vermemiz gereken bir soru yok mu, acaba; sandıktan “yüzde 77,5’a karşı yüzde 22,5’luk rekor bir hezimet çıkarken”, neden hiçbirimiz “seçim öncesinde bu sonucun kokusunu alıp da , haberlerimize, yorumlarımıza koyamadık; bu mudur gazetecilik?..”
Yoksa, “kokuyu almıştık” da, “Aziz Başkan korkusu mu, dillerimize, kalemlerimize kilit vurmuştu?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.