Fatih Hoca ne diyor?..

A -
A +

Sarı-kırmızılı kulüpte “Fatih Terim’in tatilden dönmesi ve UEFA kararının resmî olarak gelmesi” bekleniyordu. “Bunlar olmadan”, spor medyamızda “transferler konusunda” yazılan, söylenen her şey, “atmasyondan, spekülasyondan, sansasyondan öteye gidemezdi”, nitekim gitmedi!..
UEFA kararı geldi, Terim tatilden döndü; artık “düğmeye basılıyor”; giden gidecek, gelen gelecek. Masada “gidecekler listesi, scout ekibinin ‘bonservisi bedelsizler’ listesi, takımda olup da kalması ve yeniden kiralanması gerekenler listesi” var!..
Ve elbette bir de “kasadaki durum” var; Mustafa Cengiz / Fatih Terim / Abdürrahim Albayrak “kafa kafaya verip”, Şampiyonlar Ligi’nde “geçen sezonun başında UEFA Kupası’nda yaşanan faciayı yaşamayacak” bir takım kuracaklar.
Galatasaraylı taraftarlar bilmeliler ki, “giden gidecek, kalan ve gelen sağlar ile, hem Avrupa, hem Süper Lig, hem Türkiye Kupası kulvarlarını beraber götürecek bir kadro ile” girilecek, yeni sezona!..
Fatih Hoca diyor ki; “Biraz sabır; sabrın sonu selamettir!..”

Messi!..
Soru; Messi “efsane” ise, Maradona nedir?..
Soru; “Messi efsane ise”, Arjantin Millî Takımı’ndaki “Messi” nedir?..
Soru; Messi “tangocu” ise, Ronaldo necidir?..
Soru; Messi, acaba “biraz aklını kullanabilen bir Sergen olsa” ve de onunla “kıyaslayabilsek”; acaba hangisi daha yetenekli idi?..
Soru; Messi, “millî maçlardaki biçareliğinden dolayı” Güney Amerika Kupası’nın Şili karşısında kaybedilişinden sonra millî takımı bırakmışken, “Onu yeniden millî takımda oynamaya ikna eden” adama “hayır dua ediyor mudur”, acaba?..
Soru; Messi, bu defa “bir daha dönmemek üzere” millî takımı bırakacak mıdır?..
Soru; Ne dersiniz, “Messicilerin nutku tutulmuş mudur” artık?..

Fikret Başkan’a tavsiye!..
Vay vay vay, Beşiktaş Başkanı Fikret Orman Ivaro Negredo ve Varner Love’u “sert çıkıp” fırçalamış; “Bizim önümüzü tıkıyorsunuz. Medenice ayrılmaya çalışıyoruz ama siz etik davranmıyorsunuz. Kimse üzülmeden yollarımızı ayıralım, biz de önümüze bakalım.”
Bu sert fırçaya, sanırım Negredo (Yılda 4 milyon 350 bin avro alıyor) ve Vagner Love (Yılda 2 milyon avro alıyor) da “aynı sert ifade ile” cevap vermişler, ama herhâlde “saygılı” davranmışlardır; “Sayın Başkan, bütün bunları bizi alırken ve sözleşme yaparken düşünmeliydiniz. Elimizde kapı gibi sözleşmeler ve altında da sizin imzanız var. Biz kulübümüzden memnunuz ve oynamak istiyoruz. Biraz etik ve anlayışlı davranın; bizim yaşımızdaki futbolculara, üstelik ‘Kötü oynuyorsunuz’ diye kapının önüne konmak isteyen oyunculara Beşiktaş’ın sağladığı mali şartları kim sağlar? Medenice davranıp, bulun bize Çin’de, Arap ülkelerinde o şartları kabul edecek bir kulüp, gidelim ve de önünüzü açalım, kimse de üzülmesin. Beşiktaş’ın ve sizin önünüzü biz değil, sözleşmedeki haklarımızı vermeyen siz kapıyor ve bize de FIFA kapısını gösteriyorsunuz. Bu davranışınız ne kadar etik?”
Bence, Beşiktaş Başkanı’nın “stratejisi” de, “taktiği” de hatalı; futbolculara “sert değil güler yüzle yaklaşmalı” ve de “fırça atmak yerime, rica etmeli”; belki “peşin para yüzde 50 indirim sağlayabilir” ve Beşiktaş’ın da önünü açar!..

Eş dost işi galiba!..
Dünya Kupası maçlarındaki “kalite”, pardon “kalitesizlik” zaten “bir gram bal için bir kilo keçi boynuzu kemirmeye” benziyor, bir de TRT’nin “sözüm ona canlı maç ve maç sonrası yayınları”, keçiboynuzu kemirmemizin üzerine tuz ve biber ekiyor!..
Anlıyorum ki, “böyle çok büyük bir organizasyon için” TRT “hiç hazırlık yapmamış”, birkaç eski görüntü hariç; onları da “yerli yersiz” durmadan gösterip duruyorlar!..
Ne mikrofon elde “haberciler”, ne de “mikrofon elde” yorumcular, ekranda seyrettiklerimize “bir şeyler eklemeyi” başarabiliyorlar; ne gördüysek o; hatta “eksikleri bile” var!..
Durup dinlenmeden “Benim oğlum bina okur, döner döner gene okur” misali, “hep aynı şeyleri söyleyip” duruyorlar; yazık!..
Lafı daha fazla uzatarak, kimseyi daha çok kırmak istemiyorum; ama “futboldan pek anlamadığını bunca yıldır yazıp gelen” bana, “Hadi canım siz de, ben bile sizden daha iyi görüyorum pozisyonları ve de daha iyi yorumlarım, olan biteni” dedirtenlerle doldurulan ekranı da yazmak zorundayım!..

Sıfatına yakışmayanlar!..
Gazeteciliğe yeni başlayan kardeşlerime, devamlı olarak demişimdir ki; “Sıfatları kullanırken, çok dikkatli olun. Onlar çok kıymetlidir, kolay harcarsanız, sıfat hazineniz çabuk tükenir!..”
Mesela, yıllardan beri, “istikrarlı olarak daha doğru dürüst bir sezon oynamamış” gencecik futbolculara, basketbolculara hemen “yıldız” sıfatını yapıştırmak, spor sayfalarımızın alışkanlığı olmuştur, bir türlü vazgeçmek istemiyoruz.
Onlar “yıldız” ise, “gerçekten yıldız olan” sporculara ne diyeceğiz ki?..
Bütün bunları “neden” yazdım; dün sabah WEB sitelerinin spor sayfalarında “Müjdat Yetkiner’in başrolünü oynadığı bir rezaleti okudum”; ona “spor yazılarımızda her adı geçtiğinde, o adın önüne ‘Fenerbahçe’nin efsane futbolcularından’ ibaresini eklediğimiz” için…
Önce sorayım; Müjdat “efsane ise”, Lefter nedir, Can Bartu nedir, Cihat Arman nedir; söyler misiniz bana?..
Ve de bugün; “Fenerbahçe’nin efsane futbolcusu, Fenerbahçe Başkanı’na en ağır küfürleri, hem de altyapıya alınacak çocukların, ailelerinin önünde ederken”, o yazılarımıza pelesenk ettiğimiz lakap, ne kadar da yakışmıştır, Müjdat’a, değil mi?..

Şaka!..
Geçen gün karşılaştığım “Fenerbahçeli” bir dostum bana dedi ki; “Yeni hocamız Cocu’nun daha gelmeden kokusu çok çıktı, hayırlı olur, İnşallah!..”

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.