GS TV’de ayrımcılık!..

Sporun, uluslararası ve ulusal yönetim kurum ve kuruluşlarının dünya çapında mücadele açtığı ve önlemeye çalıştığı “evrensel suçları” nelerdir; doping, şike, şiddet ve “ayrımcılık” değil mi?
Peki,  mesela Fransa İstanbul Konsolosluğundan ya da Ankara Büyükelçiliğinden, Galatasaray Kulübü Başkanlığına “şöyle bir yazı” gelse, ne olur:
“2 Temmuz günü kulübünüze ait tele-vizyonda, Fransa ve Fransa’nın Dünya Kupası’na katılan futbol takımı için ayrımcılık yapılmış ve program sunucunuz; ‘Ben sömürgeci ülkelerin takımlarını sevmem, onun için onların rakiplerinin galip gelmesini isterim’ anlamına gelen cümleler kurarak, önce ‘İngiltere Millî Takımı’nın Kolombiya’ya yenilmesini arzu ettiğini’ söylemiş, sonra halkayı genişleterek ‘Fransa’yı da sömürgeci ülkeler arasına katmış’ ve tutmadığını beyan etmiştir. Bir spor kulübünün televizyonunda böyle bir ayrımcılığın yapılması, hele ki Fransa ile Galatasaray Kulübü’nün kurulduğu Galatasaray Lisesi arasındaki tarihî ve geleneksel bağların da unutulması konusunda üzüntülerimizin kabulünü rica ederim. Saygılarımla,”
Bilmem ki, GS TV program sunucusunun “oynanmış ve oynanacak maçları programa çıkardığı bir yorumcu ile beraber yorumlarken”, İngiltere ve Fransa için, hem de üzerine basa basa “Sömürgeci ülkeler” ifadesini kullanırken, işin ucunun nerelere kadar uzanacağını tartamaması, “Galatasaray Kulübü adına” kabul edilebilir bir hata mıdır?
Mesela “Fransa’nın elediği Portekiz’in de tarihe baktığımızda ‘sömürgeci ülkeler’ tasnifinde en önde gelen ülkeler arasında bulunabileceğinin, İspanya’dan, Hollanda’ya, Rusya’dan, İtalya’ya, Belçika’ya, Türk İmparatorluklarından, Arap İmparatorluklarına kadar daha pek çok ülke için de “ayrımcılıkla beslenen” kişi ve kuruluşlar tarafından benzer benzetmeler yapılabileceğinin düşünülememesi” normal karşılanabilir mi?..
“Kişisel tercihleri olabilir, hatta ‘spor suçu olmasına rağmen’ bir ekranda ‘çağrılmış bir yorumcu olarak’ bunları da söyleyebilir, ama Galatasaray gibi ‘Dünya çapında saygınlığı olan, sempatisi olan, maddi, manevi bağları olan” bir kulübün TV’sinde “o TV’yi temsil eden” sunucunun “bunları açık açık söylemesi” mümkün müdür?..
Evet, ne yazık ki, mümkündür; zira yıllardır yazıp geliyorum, GS TV, “neredeyse kurulduğundan beri” sahipsizdir.
Bilmem ki, bugün, Galatasaray yönetiminin görev bölümünde, “GS TV sorumlusu olacak’ bir yönetici var mıdır, varsa kimdir ve neden “sütre gerisine saklanmaktan başka” bir iş yapmamaktadır?..
Elbette “işini elhak, hakkı ile yapan” sunucular ve spiker arkadaşlar da var, sözlerim onlara değil, sözüm, başkalarına. Doğru dürüst Türkçe bilmeyen, yerli yersiz duraklamalar yaparak, kekeleyerek “akşamdan kalmışlar gibi” konuşan spiker ve sunuculardan, “kimselerin tanımadığı” yorumculara kadar, neredeyse önüne gelenin çıkarıldığı GS TV ekranlarındaki bir program ile FB TV’nin programlarından herhangi birinin “bir saatlik kıyaslamasını yaparsanız”, farkı fark edeceksiniz, hemen. O programların,  verilişlerinden, sunucularından, spikerlerinden, onların Türkçelerinden, kılık kıyafetlerine, saç / sakal görüntülerine kadar olan farkı!..
Bakınız, abuk sabuk, Türkçe yoksunu, haftalardır, aylardır “virgülü değişmeden” dönüp duran “taşlaşmış” anonsları dâhil, “alt yazı haberciliği” Anadolu’nun bir kasaba TV’sinin alt yazı haberciliğinden öteye gitmediği ortada iken, bir türlü düzeltilemeyen, “röportajın ne olduğu bilmeyen”, ellerinde mikrofon, oraya burada koşturan kamera refakatçıları ile işi idare (!) eden bir TV ile karşı karşıyayız; 2018 yılında, Galatasaray Kulübü’nde!..
Hâlbuki, Galatasaray gibi “dünya çapında ve bol branşlı bir spor kulübünün TV’sinde” neler yapılmaz?..
Tabii, “yapan, yapacak olan ehil” bir gazeteci / televizyoncu “en tepeye oturtulur” ve “çalışacağı kadroyu o kurar” ve bu TV’yi “eş, dost, arkadaş ve de yağcılık yarışı yapılanmasından kurtaracak adımları atabilme” imkânı ve fırsatı verilirse!..
Bilmem ki, Mustafa Başkan bunu yapabilecek mi?..