Güneş ve Avcı!..

A -
A +

Birincisi (Çok severim), takımının Avrupa kupalarından elenmesi için “elinden ne gelirse” yaptı, iki maçta da, şükretsin Negredo’ya. İkincisi (Fazla sempatim olduğunu söyleyemem, sebebini aşağıda yazacağım) takımının Avrupa kupalarından elenmesini bir defa daha “başarı ile” sağladı, yazıklar olsun!..
İnanamıyorum, bir hoca, “elinde, tabii bana göre, şu anda Türkiye’deki santrforların ‘en iyisi’ var”, onu harcamak için sezon başından beri yapmadığını bırakmıyor, tribünlerde oturtuyor, yedek kulübelerinde oturtuyor, “İstemem de, istemem” diye neredeyse bar bar bağırıyor, “kendisini ve Beşiktaş’ı kurtardığı maçtan sonra” bile, “Negredo iyi iş yaptı ama, fizik olarak daha istenilen seviyede değil” diyebiliyor; bu nasıl hocalık?..
Adam, “fizik olarak nasıl hazır olsun”, sen ona sezon başından beri, “böyle davranır”, bıraktım “üvey evlatlığı”, çok açık ki “yanaşma” diye bakarsan, onun fizik olarak da, psikolojik olarak da “hazır olması” mümkün mü?..
“Hazır değilse”, bunun suçu, kabahati, sorumlusu Negredo mudur, yoksa Şenol Güneş mi?..
Bu nasıl bir takıntıdır hocam, “Şenol Güneş’e yakışıyor” mu?..
Gelelim, “Avcı” Hoca’ya; “Burnley gibi” bir takıma elendikten sonra, “Lüzumsuz risk aldığımız bir pozisyonda yedik golü, elendik” diyebiliyor.
Saygıdeğer hocam, geçen yıl ne yaptın, Avrupa kupalarında, ya önceki yıl, ya daha önceki yıllar?..
Süper Lig’de ne yaptın, Avcı Hoca’m; Gençlerbirliği’nin, Ankaragücü’nün, Kocaelispor’un, Altay’ın, Göztepe’nin 2’şer, Akhisarspor’un, Konyaspor’un, Kayserispor’un, Sakaryaspor’un, Bursaspor’un, Eskişehirspor’un 1’er defa kazandığı Türkiye Kupası’nı, “bir defacık olsun” alabildin mi?..
“Maddi bakımdan sorunsuz”, dahası “takım ve fırsatlar bakımından” ‘büyüklere’ yakın bir süreç var ortada, yıllardır süren. Söyle bana hocam; bu süreçte ne yaptın? Hem de, “Gak” deyince suyu, “Guk” deyince mamayı önünde bulurken?..
Bana göre, “çok şey yapılabilirdi”, bu süreçte, ama maalesef sen, evet sen, “yapacağına”, Başakşehirspor’un önünü kestin!..
Nedeni; “Hoca” gibi bir “teknik adam” olacağına, “Müdür Bey” gibi bir “teknik adam” oldun ve hâlâ da öylesin!..
“O imkânlarla, o fırsatlarla”, Başakşehirspor’u Süper Lig’de de, Türkiye Kupası’nda da, Avrupa kupalarında da “çok daha yukarılara taşıyacak”, Avrupa’da onca, Türkiye’de “epeyce” hoca varken, “Müdür Bey” yıllardır “koltuğunda oturuyor”, ama söyler misin bana, ne yaptı, ne yapıyor?..

Davul zurna az, galiba!..
Yıllardır yazıp geliyorum, Galatasaray Adası konusunu. Taaa “Ada’nın alınışından bugüne kadar olan gelişmeleri” okuyucularıma, Galatasaraylılara anlatmaya çalıştım, ama “duvara çarptım”; o duvar, “Ada’nın Mehmet Koçarslan’a kalmasını isteyenler” duvarıydı, içlerinde Galatasaray başkanları, Galatasaray duayenleri, Galatasaray yöneticileri, hatta Galatasaray’ın “anlı ve de şanlı” hukukçuları vardı. Hele hele Galatasaray basını, neredeyse bütünüyle “bu konuyu” yok sayıyordu!..
Çok sonraları tanıdım, Avukat Tayfun Akçay’ı. bir konser öncesinde tanıttılar, “Merhaba” dedik, ondan sonra da bir daha karşı karşıya gelmedik. Sadece “telefon ile” ve de “Ada ile ilgili çıkmaza girdiğim konularda sorular sordum” ona ve “anlatabildiği kadarı” ile “Ada’nın o günkü hukuki durumunu, davaların ne âlemde olduğunu” anlattı, bana.
Benim anlayabildiğim ve onun altını çizdiği “üç husus” vardı;
1 - Ada ile ilgili hukuki gelişmeler ciddi ve istikrarlı bir şekilde takip edilmiyordu. Ara kararlar, hatta nihai kararlar, mahkeme kalemlerinde sürünüyor, kimse gidip kararları almıyor, tebligatları almıyor, zaman kaybediliyor, araya adli tatiller bile giriyordu.
2 - Karşı tarafın avukatı mesela mahkemede ‘Efendim, Galatasaray yönetimi ile uzlaşmak için masaya oturduk, davanın 6 ay ertelenmesini talep ediyoruz’ deyince, Galatasaray’ın avukatlarından ses seda çıkmıyor, “Hayır böyle bir şey yok” denmiyor, 6 aylık süre mahkemece kabul ediliyor ve de zaman kayıpları sürüp gidiyordu.
3 - “Sözleşmeler, tarafların iradesini, beklentilerini karşılayabilmelerinin teminatını sağlayan yasal metinlerdir. Bizim Galatasaray Adası’nın işletilmesi için ‘müstecire’ verilmesini düzenleyen sözleşme de bu amaçla yapılmıştır. Nitekim amacı, gelir temin etmenin dışında, kulüp yerlerinin tanımlanan ayrıcalıklarla hizmet almalarının sağlanmasıdır: Galatasaray Kulübü Derneği üyelerinin tesis olarak kendi mülkiyetindeki yerden yaz-kış, sosyal-sportif amaçlarla yararlanması amacı asıldır. Sözleşme, beklentileri yeterince karşılamasa; bu yolda düzenleme yapılmamış olsa da, buna amirdir. ‘YIKIM’ sonucu, sözleşmeden, üyeler lehine beklenen faydalanabilme olanakları, yani fiili imkânsızlık bakımından sözleşmenin konusu, ortadan kalkmıştır. İşte bu gerekçe ile “akdin feshi; mecurun DERHAL tahliyesi için DAVA AÇILMALIDIR” diyor; ben de “bütün” bunları yazıp geliyorum; ne soran var, ne dinleyen!..
Tam bir “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” örneği var ortada. Galatasaray Kulübü’nün yönetimlerinde, kurullarında görev almış, hatta “hâlen görevde olan” Galatasaray Kulübü üyeleri bile “işin iç yüzünü öğrenmek” istemiyor, “bilenler” ise susuyor. İçlerinde “Tayfur Akçay’a çamur atmaya çabalayanlar bile var”; yazıklar olsun!..
Ada elden gidiyor; artık “tamamen inandım” ki; davaların “Galatasaray Kulübü lehine sonuçlanması” istenmiyor; tekrarlıyorum; helal olsun, “hâlâ” Galatasaray Kulübü üyesi olan Mehmet Koçarslan’a!..

G.Saraylılara bayram müjdesi!..
Fenerbahçe Kulübü “kendi adına” yalanladı ama “diğer kulüplerden ses seda çıkmadığına göre”, herhalde “Dört kulübün TV kanalları kapatılıyor, karar alındı. O kanallara harcanan paralar, altyapıya yönlendirilecek” haberi, “Fenerbahçe hariç” doğru!..
Bir “doğru” daha, “Fenerbahçe’nin TV’si hariç”, Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın, Bursaspor’un kanalları, doğrusu ya, “kulüplerine yakışmıyordu!..”
Hele hele, “Tekrar ve tekrar ve de tekrar, sonra yeniden tekrar, olmadı bir daha, bir daha, bir daha, on defa, yüz defa, bin defa tekrar ve gene tekrar kanalı olan” ve de “altyazı kepazeliğinden bir türlü kurtarılamayan” GS TV’den Galatasaraylılar kurtuluyor; ooohhh, dünya varmış!..

Şaka!..
“Emre Akbaba’nın transferi ile ilgili” haberlerden, “gönlü Galatasaray’dan yana olan” ben bile utanmaya başladım. Galatasaray Başkanı ile Galatasaray Başkan Vekili “utanmıyor” olacaklar ki, işi tam bir “yılan hikâyesine” ve sonrasında da “işte Kurban Bayramı geldi”, hayvan pazarında “kurbanlık pazarlığına döndürdüler!..”
Emre “erkek” adammış ve de “hâlâ kurban pazarlığını sürdürenlere göre”, çok ama çok daha fazla “Galatasaraylıymış”; yoksa çoktan onu isteyen bir başka büyük kulübe gider, sezonun yıldızı olur, “bunca yardım ettiği hâlde” transferini beceremeyenlere de, derslerini verirdi!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.