Galatasaray'ı kurtarın!..

A -
A +

Galatarasay'da bugün "hayati" bir olağanüstü genel kurul var; "Hayır" Galatasaray'ın kurtuluşunu, "Evet" Galatasaray'ın batmaya devam edişini simgeleyecek!..
Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, perşembe gecesi GS TV'de "Yetkilerin hepsi tek tek anlatılacak. Ünal Aysal yönetiminde bu yapılmış, Dursun Özbek yönetiminde aynı yetkiler alınmış. Ben Dursun Bey'den görevi aldım. Şimdi bu yetkiyi yeniden almam gerekiyor. Bunlar birebir aynı. Ben özel, ek bir şey istemiyorum. Bunlar olması gereken yasal düzenlemeler. Hayır derlerse bir şey yapamayız" dedi.
El insaf, istediği "bire bir aynı olan" yetkiler, Galatasaray'ı bugün neredeyse "konkordato isteyecek" hâle getirmedi mi?
Ünal Aysal "neden" bırakıp kaçtı; Dursun Özbek genel kurullarda "neden" hezimete uğradı?..
Bir Başkan, "Yetkileri ben istemiyorum, profesyoneller istiyor" diyerek, "yarınlarda olacakların sorumluluğunu", profesyonellerin üzerine yıkmak istiyor!..
Ey Başkan, "Sen devam eden konular, işler için yetki almak durumundasın"; yoksa "Yapacakların için" değil!..
"Bu ayrım yapılmadan", bu yetkileri alırsan, "Ünal Aysal / Dursun Özbek zamanlarının batak hamlelerine benzer 'sınırlanmamış, belirlenmemiş, projeleri görülüp onaylanmamış hamleler için' yetki almış olacaksın!.."
Ey Galatasaray Kulübü üyeleri, iyi biliniz ki, "Aynen… Bire bir …" aldatmacası, Galatasaray'ı tam bir batağa sürükler, "bu başı sonu, nedeni, ne olduğu belli olmayan, sınırsız yetkiler" hiçbir yönetime verilmemelidir!..
Olağanüstü Genel Kurula mutlaka gelin ve Galatasaray'a karşı görevinizi yapın; Galatasaray'ı kurtarın!..

Hâlâ Fenerbahçe'deler!..
Zagreb'de oynanan "4-1'lik hezimetle kurtulduğumuz" Dinamo Zagreb maçından hemen sonra "Hâlâ Fenerbahçe'deler mi?" başlıklı yazımda şunları yazmıştım:
"… Lafı uzatmayayım. Comolli de, Cocu da hemen kulübün kapısının önüne konulmalı!.. 'Beşiktaş maçı sonrası' beklenirse, 'tehlike ve risk' kapıdadır; ola ki Fenerbahçe 'Konyaspor'u yendiği gibi' Beşiktaş'ı da 'tesadüfi' bir golle yener; o zaman 'bu müthiş (!) takımı kuran ve oynatan bu müthiş (!) ikiliyi koy koyabilirsen' kapının önüne!.."
Sevgili Fenerbahçeli okurlarım, "Beşiktaş maçı kazanılmadı ama Beşiktaş'ın hocası Şenol Güneş'in 'ikinci yarı' hataları yüzünden bir beraberlik alınabildi ve de "tahmin ettiğim gibi" bu müthiş (!) ikili Fenerbahçe'de kaldı. Sizlere "Hazreti Eyüp sabrı" dilerim!..

Vermezler!..
Ne bekliyorduk UEFA'dan; "Buyurun EURO 2024'ü yapın" demelerini mi?..
Bizim hatamız, "demeyeceklerini", bunca yılın, bunca örneği ortada iken, tahmin etmemek idi.
UEFA, "kırk yılda bir" çıkıp da "bir Şampiyonlar Ligi finali" vererek gönlümüzü alırken, yaptığımız en büyük yanlış, "bunun devam edeceğine" inanmamızdı!..
Bir hatamız daha vardı; "bazı gerçeklerle yüzleşememek" ve de "Oylamadaki 4-12 olumsuzluğunun bütün sebeplerini, 'onlara' yüklemek!.."
Hâlâ "aynı" duraktayız; mesela "amatörce yapılmış" takdimimizi hesaba katmıyoruz. Dahası, "bu iletişim çağında" âdeta "kafamızı kuma gömerek", ülkemizde olan "bazı acı gerçekleri" duymayacaklarını, görmeyeceklerini, bilmeyeceklerini sanıyoruz.
Fenerbahçe-Beşiktaş maçında 90 dakika, rahmetli "Süleyman Seba" gibi futbolumuzun anıt adamlarından biri dâhil, rakibin "küfür yağmurunu tutulmadık tarafının kalmadığını" duymadıklarını sanıyoruz.
"Yepyeni, modern statların sahalarının bakla tarlası halinde olduğunu" görmediklerini, bir-ikisi hariç, o statlardaki "ortalama seyirci sayısının ne kadar gülünç olduğunu bilmediklerini sanıyoruz. (Borussia Dortmund'un çarşamba günü Nurnberg'i 7-0 yendiği maçı, tribünlerde 76 binden fazla seyirci izledi.)
"UEFA'ya 'gerçek olmayan' belge göndererek, kulübünün ceza almasına yol açan" Başkan'ın "Hâlâ Türk Futbol Federasyonu Başkanı olduğunu" unuttuklarını sanıyoruz!..
Türk futbol kulüplerinin "olumsuz" dosyalarının, Türkiye'yi "UEFA ve FIFA'nın raflarında 'en fazla dosyası olan ülke' olarak etiketlediğini" görmezden geleceklerini sanıyoruz!..
Bu örnekleri çoğaltabilirim; ama "sadece bunlar bile", ne yazık ki "onlara, böyle organizasyonları bize vermemeleri için" bahane oluyor!..
Biz "dersimizi eksiksiz yapmayıp", hâlâ "Şenes Erzik gibi" duayenlerden "medet ummaya devam ettikçe", daha çoook yıllar hayal kırıklığına uğrarız.
Elin oğlunun federasyonlarına, basınına, dünyaca ünlü spor ve futbol adamlarına, ünlü futbolcularına, eski-yeni kulüp başkanlarına bakalım; aylardır nasıl bir kulisin içindeler, hangi "lobi şirketleri" ile çalıştılar, öğrenelim ve bir de aynaya bakalım; "Biz ne yaptık?.."

Şaka!..
Mustafa Cengiz Başkan diyor ki; "Fatih Hoca'yı üzmeyin, eleştirmeyin!.."
"Alkış, övgü" olan yerde "elbette", evet elbette "eleştiri" de olacaktır, olmalıdır; yoksa, "alkış ve övgü" en değerli vasfını kaybeder; "Tarafsızlık!.."
Terim'i başarılı olduğunda övelim, alkışlayalım ama hata, yanlış yaptığında 'üzülecek' diye eleştirmeyelim; o zaman kaç kişi inanır, hocaya olan alkışımızın, övgümüzün haklı olduğuna?..
Yoksa Cengiz Başkan, "Fatih Hoca üzerinden", kendisi için mi istiyor; "eleştirilmemeyi?.."

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.