Ayaküstü...

A -
A +
Türkiye'de 38 tane hukuk fakültesi var.
Yeni mezun olmuş ve stajını yapmış birçok avukat asgari ücretle çalışacak bir yer bulursa sevincinden göbek atıyor.
Bu kadar fakülte gerekli ise millet birbirini yiyor demektir.
Gereksizse ki mezunların hâli ortada.
Alınan verilen ücret belli.
Hangisine yanalım.
Ha bir de üstüne yüksek lisans yapan abi ve ablalarımız da var.
İki üç yıl da onlara ekleyelim.
O arada atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş, hatta çoluk çocuğa karışmış oluyor.
Avukat olacaklar.
Derdiniz illa para kazanmaksa bu kadar zahmete ne gerek var gidin meslek öğrenin.
İnsanlar avukatlardan çok ustaların peşinden koşup durur.
Bunu da unutmayın.
 
(...Mustafa Koç/Okur-Yazar)
 
 
 
 
ÖĞRENDİM Kİ;
 
"-Dünden ders alıp yarına çalışmazsan, geçmişine mahkûm kalıyorsun..."
 
 
 
 
Krampon...
 
ERTEM Şener ilk kez bir maç sonucunu maçtan önce doğru yorumladığı tweetini maç başlamadan sildi.
 
***
 
AYKUT Kocaman “Ben burada olduğum sürece Aykut Kocaman takımın başında olacaktır” sözü ile kendine olan güvenini tekrarladı.
 
***
 
ŞENOL Güneş yine atasözü ile cevap verdi; “Bir Şampiyonlar Ligi sözü der ki; kalesinde gol görmemiş takım yoktur, Beşiktaş'la karşılaşmamış takım vardır…”
 

 
 
 
 
Bizim pano
 
Serdar geçtiğimiz bayram kurban derisi toplamak için görevlendirilmiş...
Kurban kesen herkes olayı bildiği için kapısının önüne koyarmış, onlar da alıp kamyona atarmış...
"Bahçeli bir eve daldım" diyor;
"Baktım orada çok güzel bir deri yığını var, kat kat... Şöyle kucaklayıp kaldırdım, gözümü açtığımda hastanedeydim..."
Meğer Serdar’ın deri yığını zannettiği şey, oldukça büyük bir köpekmiş...
 
 
 
 
Ana Kumanda
 
(...ATV – Tatlı Sert)
 
MÜGE ANLI: Şimdi sihirbazımız, seyircimizin aklında tuttuğu mesleği bilecek...
SİHİRBAZ: Kuyumcu...
MÜGE ANLI: Aklınızda tuttuğunuz mesleği söyleyin...
SEYİRCİ: Kınayt onlayn...
MÜGE ANLI: Efendim?..
SEYİRCİ: Kınayt onlayn... Bilgisayar oyunu...
MÜGE ANLI: Bilgisayar oyunu bir meslek mi?.. Meslek söyler misiniz? Tutmadınız mı?
SEYİRCİ: Kuyumcu... 
 
 
 
 
 
 
Temel'in yeri...
 
Adamın biri kamyon şoförü Temel'e sormuş;
-Kardeş buradan Trabzon kaç saat sürer?...
"-25 dakika hemşehrim..."
-Yav ben de seninle geleyim mi?..
"-E gel hadi..."
Aradan 1 saat geçmiş...
Adam;
-Kardeş Trabzon kaç saat idi?...
"-1 saat 25 dakika..."
-E hani 25 dakika sürüyordu?...
"-Ben Trabzon'a gidiyorum demedim ki!.." 
 
 
 
 
Ölüm…
 
Başımıza bir kez gelen şey büyük bir dert sayılamaz.
Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl kârı mıdır?
Ölüm uzun ömürle kısa ömür arasındaki ayrımı kaldırır çünkü yaşamayanlar için zamanın uzunu kısası yoktur.
Aristo, Hypanis Irmağı'nın suları üstünde bir tek gün yaşayan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler.
Bu hayvanlardan, sabahın saat sekizinde ölen genç, akşamın beşinde ölen yaşlı ölmüş sayılır.
Bu kadarcık bir ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimize gülünç gelmez?...
Ama, sonsuzluğun yanında, dağların, ırmakların, yıldızların, ağaçların, hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür...
Bize denilmek istenen şu:
"Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece çıkıp gidin. Ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının şartlarından biridir..."  
 
(...Montaigne)
 
 
 
 
itirafım var...
 
(...isim: nam-ı diğer ...şehir: istanbul ...yaş: yirmi yedi)
 
Turhan Abi, çeşitli kafes kuşu işi yaptığı yıllarda dükkân komşusu elektrikçi Cezmi Abi'ye bir tane papağan satmış, konuşma garantili...
Aradan uzunca bir zaman geçmesine ve uğraşmasına rağmen papağandan bir kelime dahi duyamayan Cezmi Abi; Turhan Abi'ye gelerek durumu anlatmış ve tavsiye istemiş...
O da hayvanın yeminin içine biraz pul biber karıştırmasını önermiş...
Günlerden bir gün, Cezmi Abi'nin dükkânından feryat figan sesler yükselmeye başlamış...
Bunu duyan herkes orada almış soluğu... O seslerin papağandan çıktığını anlayınca da, "Ne oldu" diye sebebini sormuşlar...
Meğer Cezmi Abi yemin içine karıştırdığı pul biberden randıman alamayınca zorla, Arnavut biberi sokmuş hayvanın ağzından içeri!..
 
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
 
 
 
 
 
Nostalji...
 
Ulu Türkistan'ın Pîri Ahmet Yesevî, geçimini tahtadan yaptığı kaşık ve kepçelerden sağlarmış…
Yaptığı kaşık ve kepçeleri öküzünün heybesine koyar, öküz de kendi başına pazara gider dolaşırmış…
Bunu bilen Yesi halkı, öküzün heybesinden; üzerinde fiyatı yazılı olan kaşık ve kepçeyi alır, parasını da heybeye bırakırlarmış…
Bazı kurnazlar para vermez ise öküz onun peşinden gider, parayı heybeye koyuncaya kadar onun peşini bırakmazmış. 
Kul hakkını yemeye öküz bile tahammül edemezken, iliklerine kadar kul hakkına bulaşanlara ne demeli acaba?..
 
 
 
 
...gündemin
kırıntıları...
 
Ne zaman adam oluruz sorusuna, ''Dilimizi aldatmak için değil, sadece anlatmak için kullandığımız zaman'' dedi.
''Hazreti Ebubekir Efendimiz, Allahü teâlânın razı olmadığı bir şeyi söylememek için, mübarek ağzına taş koyardı. Ne oldu bize?'' diye ilave etti.
 
 
 
 
Erkek yalanları...
 
-Neden bu kadar kıskanç olduğunu gerçekten anlamıyorum?...
(...Sibel, Burcu ve Hülya hiç öyle değiller)
...
-Çok çalıştığını görmek beni üzüyor...
(...Sen temizliğini yaparken ben televizyon izleyeyim bari)
...
-Ben daha çok evime bağlı bir insan sayılırım...
(...Kahvehanelerdeki sigara yasağından beri)
...
-Ne, çocuk yine ishal mi oldu?...
(...Oysa kola içtikten sonra ne güzel uykuya dalmıştı)
...
-Her zaman için arkadaş kalabiliriz...
(...Beni hiç arayıp sormadığın sürece) 
 
 
 
 
 
 
Ters açı...
Ayaküstü...
“-Canavar olmak!..”
 
(…Hüseyin Gökdemir’den)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.