ABD Senatosu’nun F-35 kararı ve Türkiye’nin tercihi

A -
A +
Amerikan Senatosu, pazartesi günü Savunma Bakanlığı’nın 2019 mali yılı bütçesini düzenleyen bir tasarıyı kabul etti. Buna göre Amerikan Savunma Bakanlığının 2019 yılı bütçesinin 716 milyar dolar olması öngörüldü. Daha önce tasarı Temsilciler Meclisi’nden geçtiği için yürürlüğe girmesi için artık Başkan Trump’ın onayı bekleniyor. Senato’nun, söz konusu bütçe tasarısı ile birlikte Türkiye’ye F-35’lerin de dâhil olduğu silah satışıyla ilgili kapsamlı sınırlamalar getirmesi ve Türkiye’de tutuklu olan Rahip Andrew Brunson’un serbest bırakılmasını talep etmesi ise Türk-Amerikan ilişkileri açısından tam bir skandala işaret ediyor. Menbiç konusunda son dönemde atılan olumlu adımlarla iki ülke ilişkilerinde kısmi bir yumuşama yaşanırken Amerikan Senatosu’nun söz konusu tasarıyı kabul etmesi, Washington’un Türkiye’nin iç ve dış politikasına müdahale etmekten vazgeçmeyeceğinin açık göstergesi oldu. Türkiye’de terör örgütleriyle bağlantıları nedeniyle yargılanan bir kişinin serbest bırakılmasını Türkiye’ye silah satışı konusunda şart koşan bu tasarının Amerikan Başkanı tarafından onaylanıp onaylanmayacağı belli değil, ancak Beyaz Saray’ın da Rahip Brunson’un serbest bırakılması konusunda Türkiye’ye şimdiye kadar yaptığı baskılar, Amerika’daki Türkiye konusundaki irrasyonel politikaların Trump tarafından da sürdürülme ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Söz konusu tasarıda, Türkiye’ye silah satışına dair öngörülen yasakların bir başka gerekçesi olarak Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alma yönündeki adımları gösterildi. Meselenin bu yönüne değinmeden önce Rahip Brunson kısmını biraz daha irdeleyelim. Washington neden Rahip Brunson konusunda bu kadar ısrarcı? Rahip Brunson da ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu çalışanı Metin Topuz gibi, Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişiminin dış bağlantılarının ortaya çıkarılması için yürüttüğü soruşturmanın kilit isimlerinden birisi. Türkiye’nin bu soruşturmaları sürdürmesi ve derinleştirmesinin 15 Temmuz darbe girişimi ile ABD’deki bazı kesimlerin arasındaki bağlantıyı ortaya çıkaracağından ve Washington’u zor durumda bırakacağından endişe eden Amerikan yönetimi bu soruşturmaların derinleştirilmesini istemiyor ve bu yüzden Ankara’ya yoğun baskı yapıyor. Bu şekilde, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini belirleyecek Rahip Brunson davası Amerikan Savunma Bakanlığı’nın bütçe tasarısına konu olabiliyor ve Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği açısından sıkıntı oluşturacak taleplere yol açabiliyor. Amerikan Senatosu’nun S-400’ler konusundaki taleplerine gelince, Rusya’dan bu hava savunma sistemlerinin alınmasını engellemek isteyen ABD Kongresinin Türkiye’ye silah satılması konusunda bugüne kadar çıkardığı engeller hatırlandığında bu taleplerin dayatmadan başka anlamının olmadığı görülür. ABD, üstü örtülü olarak Türkiye’ye, “benim istemediğim yerden silah alamazsın, ihtiyaç duyduğun silahları benden alacaksın ve bu silahları sana hangi şartlarda satacağıma ben karar veririm” demiş oluyor. Almanya ile birlikte ABD’nin, Türkiye’nin en fazla ihtiyaç duyduğu 2015 yılında Gaziantep ve Kahramanmaraş’tan Patriot hava savunma sistemlerini çektiğini hatırlayalım. Onlarca yıllık müttefiki Türkiye’yi hava savunması konusunda etkili silahlarla donatmayarak gelebilecek füze saldırılarına karşı sadece kendisine mahkûm eden ve ihtiyaç duyduğu zamanda onu savunmasız bırakan ABD’nin, şimdi Türkiye’nin kendi imkânlarıyla hava savunma sistemleri elde etmesine bu kadar karşı çıkması, Washington’un Ankara ile sürdürmek istediği ilişkinin mahiyetini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye ise bağımsız dış politika hedefiyle çıktığı yolculuğu sürdürmekte kararlı ve bunun bedelini ödemeye de hazır olduğunu her fırsatta gösteriyor. Zira ABD gibi bir küresel güçle eski tarz bağımlılık ilişkisine geri dönmek Ankara’nın bugüne kadarki bütün kazanımlarını ortadan kaldıracak ve Türkiye’yi kendi halkının güvenliği ve refahını sağlayamayacak bir ülke durumuna düşürecektir. Amerikan yönetiminin, Menbiç konusunda olduğu gibi, Türkiye’ye karşı dayatma politikalarından vazgeçip iki tarafın çıkarlarını da gözetecek sağlıklı bir ilişki kurmaya yönelmesi Türk-Amerikan ilişkilerini düzeltecektir. Tabii, eğer Washington’un 24 Haziran seçimleriyle AK Parti hükûmetinden kurtulup, Türkiye ile yeniden eski memnun olduğu tarz ilişkiye dönmek gibi hayalleri yoksa...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.