Merkel’in “mülteci krizi” ve Türkiye’ye muhtemel etkileri

A -
A +
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in mülteci krizi nedeniyle yaşadığı problem devam ediyor. Mülteci krizini çözmek isteyen Merkel, Avrupa Birliği zirvesinde alınan kararları ülkesindeki koalisyon ortaklarına, koalisyon ortaklarıyla aldığı kararları ise AB’deki ortaklarına kabul ettiremiyor. Avrupa Birliği’nin Trump’dan Putin’e, Brexit’ten ayrılıkçı hareketlere, ekonomik krizden ve teröre uzanan birçok problemi var. Ancak son dönemde karşı karşıya olduğu en büyük sıkıntı Avrupa’ya yönelen mülteci akını. Mülteci meselesi AB içerisinde yabancı düşmanı siyasi hareketlere güç kazandırıyor ve bu şekilde birliğin temellerini sarsıyor. Zira yabancı ve mülteci düşmanı partiler genellikle aynı zamanda AB karşıtı görüşlere de sahipler. İtalya’da yabancı düşmanı partilerin iktidara gelmesi mülteci krizinin çözülememesinin doğrudan sonucu olarak görülüyor. AB içerisinde en fazla mülteci akınına uğrayan ülkelerin başında gelen İtalya’da aşırı sağcı iktidar gelir gelmez mültecilere ilişkin Dublin Anlaşmasına isyan etti. Mültecilerin ilk adım attıkları AB ülkesinde kayıt altına alınması ve iltica başvurularının sonucuna kadar orada kalmasına dair düzenlemenin kendi aleyhlerine işlediğini söylediler. Diğer tarafta Visegrad Grubu olarak bilinen Macaristan, Polonya, Çekya ve Slovakya uzun süredir AB kurumlarının mülteciler konusunda aldığı kararlara uymamakta ısrar ediyor ve bu yüke ortak olmak istemiyorlar. Avrupa’da iktidar sorumluluğunu taşıyan neredeyse bütün siyasetçiler, mülteci probleminin güvenlik duvarlarını daha fazla yükseltip mültecilerin Avrupa’ya ulaşmasını engelleyerek çözülmesi konusunda hemfikir görünüyorlar. Bu problemin uluslararası hukukun kriterleri doğrultusunda insani boyutun da öne çıkarıldığı şekilde çözülmesini savunanların artık sesi fazla çıkmıyor. Avrupa’da oluşan mülteci karşıtı dalga artık bu alanda sağduyulu bir şekilde hareket edebilme imkânını ortadan kaldırmış durumda. Henüz Avrupa’ya ulaşamamış mültecilerin her türlü güvenlik önleminin alınması yoluyla dışarıda tutulması konusunda hemfikir olsalar da, mülteci dalgasının çok büyük olması nedeniyle bütün önlemlere rağmen Avrupa topraklarına ulaşacak insanlar ve şu anda AB ülkelerinde bulunan mültecilerin yükünün nasıl paylaşılacağı konusunda büyük bir anlaşmazlık içerisindeler. İşte, AB’nin doğal lideri olarak görülen Almanya’ya bu anlaşmazlıkların çözülmesi konusunda büyük görevler düşüyor. Zira AB’nin bu mülteci meselesini çözemeyip daha fazla aşırı sağcıların eline kayarak dağılmaya doğru sürüklenmesi bugüne kadar onu domine eden Almanya’nın en son isteyeceği şeydir. Mülteci problemi nedeniyle AB entegrasyonunun en önemli sembollerinden olan serbest dolaşımın bazı sınırlarda askıya alınması ve problem çözülmezse bunun yaygınlaşma ihtimali bu meselenin AB’yi ne kadar olumsuz etkileyebileceğinin göstergesi. AB’nin geleceği açısından bu kadar önemli olan mülteci meselesinin Merkel’in siyasi geleceğini de çok etkilediği ve etkilemeye de devam edeceği görülüyor. AB zirvesinde alınan kararları koalisyon ortağı CSU lideri Horst Seehofer’e kabul ettirmekte zorlanan Merkel, onun istifa tehdidiyle koalisyonun dağılma ihtimaline karşı geri adım atıp, CSU’nun mülteciler konusunda Almanya’nın yükümlülüklerini azaltmayı öngören politikasına ayak uydurmayı kabul ederek şimdilik krizi erteleyip başbakanlık koltuğunu korudu. Ancak şimdi Seehofer’in taleplerini AB’deki ortaklarına kabul ettirmek zorunda. Bu şekilde AB ve Almanya içerisindeki farklı kesimlerin birbiriyle çatışan mülteci politikalarını uyumlulaştırmaya çalışan Merkel’in başarısız olmasının sadece AB ve Almanya için sonuçları olmayacaktır. Bu sürecin sonunda Merkel’in başarısız olup iktidardan devrilmesi sonucu Almanya ve AB içerisinde aşırı sağ politikacıların öne çıkması Türkiye’yi de etkileyecektir. Suriyeli mülteciler konusunda Türkiye’ye destek sözü veren AB’nin bu sözünü yerine getirmek yerine kendi sınırlarını daha iyi koruyarak bu problemin üstesinden gelebileceği illüzyonuna kapılması Türkiye’nin de AB’ye karşı bu konudaki yükümlülüklerini terk etmesi sonucunu doğurabilir. Merkel döneminde Türkiye ile Almanya arasında çok ciddi problemler yaşanmış olsa da, her iki taraf da mülteciler konusunda varılan anlaşmaya bugüne kadar büyük ölçüde riayet ettiler. Merkel’in gitmesi ya da Avrupa’daki trende uyarak mülteciler konusundaki daha sert bir çizgiye savrulması bu anlaşmanın da sonunu getirebilir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.