Müslümanların yapmaları ve kaçınmaları gereken şeyler

A -
A +
Yapılması âyet-i kerîme ile açıkça emredilen şeylere "farz" denir. Farzları terk etmek harâmdır. İnanmayan ve yapılmasına ehemmiyet vermeyen kâfir olur.     Bedenle yapılması ve sakınılması lazım gelen şeylere; emirlere ve yasaklara; genel olarak Fıkıh ile ilgili hükümlere "Ahkâm-ı Fıkhiyye" denilir. Ulemâdan Yûsüf Sinâneddîn Âmesi (rahimehüllah): "Her Müslümânın, kendisine lâzım olan ahkâm-ı fıkhiyyeyi öğrenmesi ve yapması lâzımdır" demiştir. Seyyid, âlim, Osmânlı paşası, aynı zamanda Devlet ricâlinden olan [Sultân Abdülhamîd Hânın Maârif Nâzırı (Bakanı)] Ahmed Zühdî Efendi"Ahkâm-ı fıkhiyye dört büyük kısma ayrılır: 1- İbâdât (Namaz, oruç, zekât, hac, cihad) 2- Münâkehât (Evlenme, boşanma, nafaka ve dalları...) 3- Muâmelât (Alışveriş, kirâ, şirketler, fâiz, mîrâs...) 4- Ukûbât (Cezâlar)" buyurmuştur... Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmeyip, "Müctehid" denilen âlimlerin, açıkça bildirilenlere benzeterek elde ettikleri hükümlere de "Ahkâm-ı İctihâdiyye" denilir. Bir de "Ahkâm-ı Mâneviyye" vardır ki, bunlar da: "Allahü teâlânın zâtına ve sıfatlarına âit bilgiler, tasavvuf bilgileridir." Bu konuda, Dârul-Fünûn müderrislerinden [eski İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyelerinden] büyük âlim Seyyid Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi aleyh) buyurmuştur ki: "Peygamber Efendimizin vazîfelerinden biri de, Kur'ân-ı kerîmin ahkâm-ı mâneviyyesini, ümmetinin yüksek (kâmil, olgun) olanlarının kalplerine akıtmaktır."Şimdi, bu mukaddimeden sonra, geçen haftaki iki makâlemizde, genel hatlarıyla üzerinde durduğumuz Ef’âl-i mükellefîn'i (Ahkâm-ı şer'iyyeyi) kısa kısa açıklamaya çalışalım:"Farz": "Allahü teâlânın, Kur'ân-ı kerîmde, yapılmasını açıkça bildirdiği emirlerdir." Allahü teâlânın, yapılmasını âyet-i kerîme ile açıkça ve kesin olarak emrettiği şeylere "farz" denir. Farzları terk etmek harâmdır. İnanmayan ve yapılmasına ehemmiyet vermeyen kâfir olur. Büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) buyuruyor ki: "Allahü teâlânın râzı olduğu işler, farzlar ve nâfilelerdir. Farzların yanında nâfilelerin hiç kıymetleri yoktur. Bir farzı vaktinde kılmak, bin sene nâfile ibâdet yapmaktan daha çok faydalıdır. Hattâ bir farzı yaparken, bunun sünnetlerinden bir sünneti ve edeplerinden bir edebi yapmak da, başka nâfileleri yapmaktan kat kat daha kıymetlidir." Allahü teâlâ, bir hadîs-i kudsîde buyurmuştur ki: "Kulum, farzları yapmakla bana yaklaştığı gibi, başka bir şeyle yaklaşamaz. Kulum, nâfile ibâdetleri yapınca da, onu çok severim. Öyle olur ki, benimle işitir. Benimle görür. Benimle her şeyi tutar. Benimle yürür. Benden her ne isterse veririm. Bana sığınırsa, onu korurum." (Buhârî)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.