Dünya tarihinin, en önemli dönüm noktası

A -
A +
Dünyâ târihinin çok önemli dönüm noktalarından, kilometre taşlarından biri, “İki Cihân Güneşi Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm)”ın dünyâyı teşrîfleridir.   Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâmı, "Son Peygamber" olarak bütün insanlara ve cinnîlere göndermiştir. Onun Peygamberliği bildirilmeden önceki zamana “Câhiliye Dönemi” denilmektedir. Fahr-i kâinât Efendimiz doğmadan önce, bütün âlem, manevî yönden müthiş bir zulmet (karanlık) içinde idi. İnsanlar hadsiz, hudutsuz derecede azgınlaşmışlar, Allahü teâlânın gönderdiği dînler unutulmuş, İlâhî hükümlerin yerini, insan kafasından çıkan fikirler, düşünceler almıştı. Sâdece insanlar değil, bütün mahlûklar, zâlim insanların vahşet ve zulmünden iyice bunalmıştı. Zulüm son haddine varmış, ahlâksızlık, iftihâr vesilesi sayılıyordu. Netice itibâriyle, o zamanın insanları arasında şefkat, merhamet, iyilik ve adâlet gibi güzel hasletler yok olmuş gibiydi... Peygamberimiz, böyle bir durumdan “Asr-ı Saâdet” meydana getirmiştir. Bu durumun ciddî bir şekilde incelenip bundan istifâde edilmesi gerekir. Amerikalı yazar Stüdart “İslâm Âleminin Bugünkü Hâli” adlı kitabında diyor ki:“İslâm’ın zuhuru, neredeyse insanlık tarihinde kaydolunan en büyük hâdisedir. İslâm, daha evvel şahsiyet bakımından zayıf olan bir millet ve değer bakımından kıymetsiz bir ülkede zuhur etti. Daha yirmi-otuz sene geçmeden, uçsuz-bucaksız geniş mülk ve saltanatları parçalayarak, asırlar ve nesiller boyu devam edegelen eski dînleri yıkarak, millet ve kavimlerin içindekilerini değiştirerek, sağlam bünyeli bir âlem (İslâm Âlemi) kurarak yeryüzünün yarısına yayıldı. İslâm’ın ilerleme ve yükselme sırrını ne kadar araştırıp incelersek, o kadar hayranlığımız artıyor...” Burada, Sevgili Peygamberimizin birkaç hadîs-i şerîfini nakletmek uygun düşecektir: "Ben sizin için bir baba gibiyim; bilmediklerinizi öğretiyor, sizi terbiye ediyorum." (Ebû Dâvûd, Nesâî) "Allah'ın, benimle gönderdiği hidâyet ve ilim, bol yağmura benzer ki, o yağmurun isâbet ettiği yerin bir kısmı, suyu içen kuvvetli bir toprak olup bol ot bitirir. Bir kısmı da su içmeyen katı yer olup suyu biriktirir ve muhâfaza eder de, Allahü teâlâ o su ile insanları faydalandırır; insanlar ondan içerler, hayvanlarını sularlar ve onunla ekerler-biçerler. Yine o yağmur öyle bir yere isâbet eder ki, orası düz ve kaypaktır; ne su tutar, ne de ot bitirir.İşte bu, Allah'ın dînini anlayan ve Allahü teâlânın benimle gönderdiği hidâyet ve ilimden faydalanan ve onları bilip (öğrenip) başkalarına da öğreten kimse ile buna kulak asmayan, benim getirdiğim hidâyeti kabûl etmeyen kimsenin benzeridir.(Buhârî, Müslim) Görüldüğü gibi, bu hadîs-i şerîfte, insanlar, toprak misâli ile anlatılıyor. Üç grup toprak olduğu gibi, üç grup da insan vardır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.