Dokunulmazlık

A -
A +

'Dokunulmazlık', eski anayasa metinlerindeki 'masuniyet' kelimesine karşı. Şimdiki yasama dokunulmazlığının o zamanki ismi teşriî masuniyet. Bir buçuk asra yaklaşan anayasal hayatımızda dokunulmazlık hep mevcut olmuş. 1982 Anayasasının 83. Maddesi "Yasama Dokunulmazlığı" başlığını taşıyor. Maddenin ilk paragrafı ruhunu temsil etmekte: -Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerinden /..../ bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar. Herhangi bir gerekçe ile bu hürriyetin daraltılmaması veya ortadan kaldırılmaması gerekir. Zaten aynı maddede seçimlerden önce ve sonra işlendiği iddia edilen suçlara dair usul tanzim edilmiştir. Ağır cezalık suçüstü halindeyse dokunulmazlık maddesi re'sen devre dışı kalır... Mesela bir vekil, cinayet işlese o ân zabıta hadiseye müdahale ederek TBMM üyesini yakalayıp hakim huzuruna çıkartabilir. Bu uyuşturucu kaçakçılığı da olabilir başka bir suç da. İki esas gözetiliyor. Ağır cezalık suç ve suçüstü hali. Dikkat edileceği gibi kanun yapıcısı dokunulmazlığı tarif ederken TBMM üyelerinin "...meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden" ve "Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerinden" söz etmektedir. Bunun anlamı parlamento çatısı altındaki faaliyettir. Ki bu faaliyet son senelerde "kürsü dokunulmazlığı" cümlesi ile açıklanmakta. Millet meclisindeki her nev'i teklif, tenkid, konuşma ve görüşlerin tamamına birden "kürsü dokunulmazlığı" denebilir. Bu hak korunmalı.. Evet; her halükârda bu dokunulmazlık zedelenmemeli. Hatta daha da genişletilmesi gerekir. Daraltılması veya yok edilmesi değil. Bir şey yapmak adına dokunulmazlık müessesesine ilişmenin mantıklı tarafı olamaz... Genişletmek ne demek? Kanun, TBMM üyelerinin kendilerini herhangi bir baskı altında hissetmeden serbestçe hareket edebilmelerini, bu yolla hizmet vermelerini esas almıştır. Vekil 5 yıllığına seçildiğine göre 5 yıl boyunca her zaman ve mekânda hizmet edecektir. TBMM kürsüsünde konuşmadan tehir-takdimle bir radyo-TV programında konuşabilir, bir dergi, gazete veya internet sayfasında yazabilir. Mesele onun ülke menfaatine fikir üretmesidir. Fikir hürriyetlerinin alabildiğine geliştiği, iletişim araçlarının sınır tanımadığı bir zamanda parlamenterlerin tahdide ve tehdide maruz kalmasının makul sebebi olamaz. Böyle bir davranış müdafaa edilemez. Olsa olsa anayasa metnindeki ağır "cezalık suç" sözüne "asliye cezalık suç" cümlesi de ilave edilebilir. Tabii yine suç üstü hali aramak şartıyla... Yoksa parlamenter vur abalıya döner. Üstelik bugün dahi bir bakıma öyle... Toplum önünde ortak suçlu siyasetçidir. Toplum buna şartlandırıldı. Konuşan, yazan hemen herkes adına her ne derseniz deyiniz.... vekil, mebus, siyasetçi, politikacı, TBMM üyesi. Bu insanlar karalanmakta, kum torbası gibi onlara vurulup, en ağır sözlerle onlara sataşılmaktadır. Siyasetçiye koro halinde sövülen bir memlekette iyi siyasetçi tesadüfen çıkar. Türkiye'de hâlâ maç hakemleri ile siyasetçiler yetişiyorsa buna hayret etmek lazım. Siyaseti özenilir bir alan kılmak lazım. O alanda sadece lider diktatoryası yok. Bir de kalite problemi yaşanıyor. Siyaseti avam kültüründen kurtarmak şart. Herkesin gözü, onların maaşında. İyisinden bir meslek mensubuna ayda 5 misafir geliyorsa, bir parlamenterin kapısını 200 kişi çalmakta. Yolsuzlukların vs. temelinde de o kalitesizlik meselesi mevcut. Onun için parlamenterin karşısına bir de dokunulmazlıktan mahrumiyet korkusu çıkartılmamalı. Aksine rahatlıkla konuşabilmeli, yazabilmeli, fikrini söylemelidir. Parlamenter olmadan parlamento, o olmadan demokrasi olmaz. Onun için -tekrarlayalım- siyaseti özenilir kılmalı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.